Geçen
hafta sonu tüm Türkiye, Şükrü Saracoğlu Stadı'ndaki Süper Lig'in final maçına kilitlenmişti. Ancak 90 dakikanın ardından, maç sonucundan daha çok maç sonrasında çıkan olaylar konuşuldu. Fenerbahçeli taraftarlar, önce özel güvenlikçilere ve gazetecilere, ardından da polise saldırdı. Milyonlarca liralık ekipmanları hasar gören foto-muhabirlerin zararlarının kimler tarafından karşılanacağı belli değil. Statta ışıklar kapatıldı, çimler sulandı; kupa töreninin yapılmaması için çaba harcandı. Olaylar sonrası Galatasaray Başkanı Ünal Aysal "Şükrü Saracoğlu Stadı'nda 5 bin holigan, 45 bin Fenerliye zulmetti. Ama biz bunlardan Fenerbahçe'yi sorumlu tutamayız. Fenerbahçe ile Galatasaray kulüplerinin, kuruluşlarına varan büyük bir dostluğu var. Fenerbahçe bizim en büyük sırdaşımız, dostumuzdur," demişti. Biz de gerçekten öyle mi diye tarihe baktık. İmdadımıza merhum yazar Ergun Göze'nin eşi, 82 yaşındaki yazar Hicran Göze'nin kütüphanesi yetişti. Kendisi de Kadıköy-Modalı olan Hicran Göze "Bizim çocukluğumuzda, gençliğimizde bu iki kulübün futbolcuları yakın arkadaştı, kardeş gibiydi. Fenerbahçelilerin, Galatasaraylıların statta kupa almalarına engel olmaya çalışmalarını anlayamadım. Maç sonrası yaşanan olayları izlerken gözlerime inanamadım," diyerek, kütüphanesinden Adnan Giz'in İletişim Yayınları'dan çıkan
Bir Zamanlar Kadıköy kitabını çıkardı. Adnan Giz kitabındaki 'Kadıköy'de Galatasaraylılar' başlıklı bölümde, Galatasaray'ın ilk kurulduğu yıllarda yaşadığı saha sıkıntısını Fenerbahçe sayesinde aştığını şöyle anlatıyor:
Böyle bir tabloyu ancak rüyamızda görebiliriz!
"Futbolun Kadıköy'de gelişmesinde çayırların etkisi vardı. Fenerbahçe'nin ezeli rakibi Galatasaray, ilk yıllarda lokal ve saha sıkıntısı çektiğinden onlar da Kadıköy'ün yolunu tutacaktı. 1905'te Galatasaray Sultanisi'nde doğan kulübün oyuncuları antrenman için Grande Cour'dan yararlanırlardı. 1906'da Gazhane Çayırı'nı kiraladılar. Kuşdili'nde Lazar'ın kahvesinde soyunup giyinirlerdi... Kulübün kurucusu ve 1 No'lu üyesi Ali Sami Yen, Kandilli'de doğmuş, çocukluk ve ilk gençlik yıllarını Erenköy'de geçirmişti. Ali Sami Yen, Galatasaray Lisesi'nde futbol oynamaya başlayıp Galatasaray kulübünü kurarak ilk başkanlık görevini de üstlendi... Yine kulübüne yıllarca hizmet veren Muslih Peykoğlu (1905-1960) son yıllarını Moda'da geçirmişti. Galatasaray'a son derece bağlı olan Divan Üyesi Aziz Çınar Bey, Feneryolu'nda doğmuş ve yaşamıştı. Futbolculardan Bek Burhan Atak kulüple aynı tarihte dünyaya gelmiş eski bir Kadıköylüdür." Galatasaray'ın unutulmaz efsanesi Metin Oktay, 1969 yılında futbolu bırakırken jübile maçını Fenerbahçe'ye karşısında oynamak ister. Fenerbahçe yöneticisi Eşref Aydın'a "Ben kariyerimin en güzel, en unutulmaz maçlarını Fenerbahçe'ye karşı oynadım. Eğer siz de kabul ederseniz, son maçımı da Fenerbahçe'ye karşı oynamak isterim," der. Fenerbahçeli yönetici bunu tek bir şartla kabul edeceklerini söyler ve "Fenerbahçe kulübü ve taraftarı her zaman sana hayrandı ve seni Fenerbahçe forması ile görmek isterlerdi. Jübilende 10 dakikalığına Fenerbahçe formasını giyer misin?" talebinde bulunur. Metin Oktay "Şeref duyarım," yanıtını verince, jübile maçında Fenerbahçe'nin kendisi gibi efsanelerinden olan Can Bartu ile formalarını değiştirirler. GS Store'larda şu an futbol oynayan futbolculardan forması daha çok satılan Metin Oktay, yıllar sonra kendisinin ağları yırtan golünün hatırlatılması üzerine "O gol hâlâ hatırlanıyor ise bu Fenerbahçe'nin büyüklüğünden dolayıdır," yanıtını verir. Şampiyonluk maçı sonrası büyük olaylar yaşanan biber gazı dolmuş koridorları geçip Galatasaraylı meslektaşlarını tebrik etmek için rakip soyunma odasına giden bir Fenerbahçe efsanesi Alex de Souza'yı Galatasaray formasıyla görebilir miyiz jübilesinde?
Bu derbi artık oynanmasın!
Dünya futbolunda yeri olan büyük derbilerde, kulüpleri ayıran ciddi farklar var. İskoçya'da, Glasgow Rangers ile Celtic'i ayıran Proteston-Katolik mezheplerin çatışması. İspanya'daki Real Madrid-Barcelona derbisi, Kral'ın takımıyla Katalunya'nın milli takımının karşı karşıya gelmesi olarak görülüyor. Örnekler çoğaltılabilir, lakin ülkemizde Fenerbahçe ile Galatasaray'ı ayıran net bir sebep yok. Ne mezhep, ne ırk, ne de bir sınıf ayrımı var iki kulüp arasında. Son yıllarda dozu gitgide artan ve futbol sahalarından taşıp artık iyice tatsızlaşan bu kavganın nereye varacağı belli değil... Rakip taraftarların bile artık alınmadığı bu derbi için, yayıncı kuruluşun pek razı olmayacağı çılgın bir öneri: Bundan sonra bir süre Fenerbahçe-Galatasaray maçları oynanmasın. Her iki takıma da bu maçlar için puan yazılmasın. İki kulüp yeniden bir araya gelip saygı ve sevgi çerçevesinde, kazanana saygı duyup alkışlayana dek bu derbiye yeniden başlanmasın.