Türkiye'nin en iyi haber sitesi
ATİLLA DORSAY

Emek, Taksim, Ankara... Ve hoşgeldin Hıncal!

Taksim, AKM, Emek Sineması veya Dolmabahçe Stadı, megapol kentin göbeğindeki paha biçilmez araziler; kitlenin, kültürü ve tarihi ile kuracağı ilişkinin yapısını belirleyecek

Emek Sineması, AKM, Taksim Meydanı, Ali Sami Yen arazisi, Dolmabahçe Stadı ve daha başka konular. Hepsi de sadece İstanbul'un sorunları olmayı aşıp, ülkenin sorunları haline gelen konular Çünkü söz konusu olan halkın geleceği, bizim geleceğimiz, önümüzdeki yıllarda bireysel ve toplumsal yaşamımızın standartlarını çizecek olan, yaşam kalitemizi belirleyecek olan konular. Bunlara toplumca ilgi duymamız gerekmez mi?
Çünkü örneğin Taksim, ülkenin en önemli meydanı olarak, adına meydan denen şeyle Türk toplumunun büyük sınavı olmak durumunda. Ali Sami Yen arazisinin geleceği, yalnızca aşırı yoğun bir bölgenin tek yeşili değil, olası bir depremdeki son sığınağı olarak bir ölüm - kalım meselesi. AKM, Emek veya Dolmabahçe Stadı, megapol kentin göbeğindeki paha biçilmez araziler, kitlenin sağlığı, kültürü ve tarihi ile kuracağı ilişkinin yapısını belirleyecek. Dolayısıyla hepsinin tüm vatandaşları ilgilendiren yaşamsal konular olduğu açık değil mi?
Ben bir süre önce gazetemizde Hıncal Uluç'un, özellikle AKM; Mahmut Övür'ün Ali Sami Yen ve benim de Emek üzerine yazmamı değerlendirip, acaba en azından biz üçümüz bir araya gelerek bu konuları ortak biçimde yazsak daha etkili olmaz mı diye düşünmüş ve bunu Elçin Yahşi'ye açmıştım. O da çok uygun bulmuştu. Ama olmadı, galiba en çok da polemiklerden bir araya gelemediğimiz için! Bu arada, AKM sorunu çözüm aşamasına geldi. Katkısı olan herkesi kutluyorum. Meral Tamer'in dediği gibi; bu, her şey bir yana, bir modern mimari eserinin korunması yönündeki ilk büyük adımdır ve tarih düşürülmesi gerekir.
Ya diğerleri? Geçen gün Emek'i konuşmak için Beyoğlu'nun genç başkanı Ahmet Misbah Demircan'ın basına verdiği yemekte, konu enine boyuna konuşuldu. Başkanın isteği üzerine, konuşulanlar orada kalacak. Ama şu kadarını yazayım: Onun konuya ve de Beyoğlu'na sandığımdan çok sahip çıktığını görerek sevindim. Bakalım gelecek günler neler getirecek...
Bu arada, Hıncal Uluç'un da Taksim konusundaki protestoya katıldığını görerek sevindim. Onun katılması elbette çok önemli.
Ancak bir noktayı belirtmeden geçemeyeceğim.
Bunu yaparken, yine Emek'çilere tam anlamıyla katılmıyor, katılamıyor. Emek'i bizler (yani İstanbullular) kadar yaşamamış, belli. Ama illa da yaşamak mı gerekir? Empati denen bir şey yok mu? Aralarında gençlerin de olduğu bunca insan boşuna mı ayağa kalkıyor?
Ben boşuna mı gazetecilik geleceğimi riske atıyorum?
Ve de geçen günkü 'Ankara'da Neler Oluyor?' başlıklı yazısında kime gol atıyor?
Ankara'da olup biten şehircilik cinayetlerini basın az mı yazdı? Tarihi Kızılay'ın yıkılması, Atatürk Bulvarı'nın otobana çevrilmesi, Kuğulu Park'ın bölünmesi, alt geçitlerin yaya trafiğini engellemesi, Hitit Güneşi düşmanlığı az mı konu edildi? Bunları okuduk da, ben Ankaralı Hıncal'ın yazdığını hatırlamıyorum. Bunca rezalet olurken, o geniş köşesiyle Hıncal neredeydi? O yazmayacaktı da Ankara'yı, hiç bilmeyen ben mi yazacaktım?
Bu nedenle "Cebeci'de bir Cumhuriyet simgesi, tarihi konservatuar binası, Mamak Belediyesi diye bir leşe döndürüldü. Emek'e sahip çıkan ikiyüzlülerin haberi yok," lafını hiç üzerime almıyorum. Bu konuda hiçbirimiz ikiyüzlü değiliz, olmadık. Ama eğer Hıncal, sevgili gençlik kentini gereği gibi savunamadıysa, bu onun sorunu, bizim değil. Ben yine de onu, Taksim olayında olduğu gibi, İstanbulseverlerin ve korumacıların arasında görmek istiyorum.
Hoşgeldin Hıncal...

YAZARIN BUGÜNKÜ DİĞER YAZILARI
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA