Yılın en görkemli hayal kırıklıklarından biri. Ve gerçekten de eleştirmen olarak, sinemasever olarak, artık her hafta iki üç Türk filmi görmekten gına getirmemize katkıda bulunan bir başka deneyim. Film, 12 Eylül ertesi geçen bir baskın bölümüyle açılıyor. Bir evde yaşayan kadınerkek- çocuk bir avuç insanı tanıyor, konuşmalarından onların birer 'terorist' olduklarını anlıyoruz. Hemen sonrasında, eve bir baskın düzenleniyor. Bir avuç asker (ya da polis veya 'derin devlet' mensubu), içerdekileri kadın-erkek demeden vuruyor. Ve sanki otomatik bir davranışla ellerine birer silah tutuşturuyorlar: Bir toplu intihar süsü vermek için... Bu bölüm, bizi bekleyen felaketin habercisi. Bir yandan çok acemice çekilmiş. Öte yandan, alabildiğine kitabi konuşan ve hayattan kopuk duran 'devrimcileri' olsun, birer ölüm makinası gibi, kurulmuş birer robot gibi davranan devlet görevlileri olsun, son derece tek boyutlu ve şematik. Mahsun Kırmızgül
Güneşi Gördüm'de askere çok daha yumuşak ve insancıl biçimde yaklaşmıştı. Bu filmde, aynı askeri böylesine abartılı bir zalimlikte göstermesi neden? 30 yıl önce böyleydi mi demek istiyor? Geri kalanı da, bu ilk izlenimi düzeltecek gibi değil. Günümüzde, kökenlerini gördüğümüz eylemcilerin, 'devrimcilerin' izini süren bir örgütü tanıyoruz. 80'lerde, ana-babası gözleri önünde öldürülen o kız çocuğu, Gece adlı bir eylemcidir ve günümüzün modası gereği, bir suikastte 'canlı bomba' olmayı kabul etmiştir. Ama ilk deneyim başarılı olmaz, eylem iptal edilir. Yenisini beklerken, Gece kaldığı binada kapıcının oğlu olan Yusuf'la karşılaşır. Yusuf eylemci değildir, ama raslantı bu ya, eylemcilerin yakın arkadaşıdır! O aynı zamanda 400 metre koşan ve dalında milli olmaya çalışan bir sporcudur. Gece'ye ilgi duyar ve karşılığını da alır. Artık gerçek aşkın fanatik bağlılıkla olan çatışması gündeme gelmiştir. Film, hiçbir açıdan inandırmıyor. Ne terör çetelerinin geçerli mantığı, gerçek yapısı ve işleyiş düzeni ortaya çıkıyor... Ne bir canlı bomba olmanın siyasal, toplumsal ve psikolojik yanı... Kimi en önemli bölümler, yetersiz biçimde çekilmiş. Örneğin o koşu bölümleri.
Ateş Arabaları'ndan
Marathon Man'e sayız 'koşu filmi' izledik. Bu filmdeki koşu sahnelerinin inandırıcılığı var mı? Terleyen yüzler, gerilmiş bedenler, sarfedilen büyük çabanın yansıdığı herhangi bir plan var mı? 'Ben çektim oldu' mantığı TV dizisinde olabilir ama sinema bunu kaldırır mı? Aynı biçimde, suikast sahneleri de çok başarısız. Hele finaldeki, sanki bir müsamere. Figüranlar açısından yetersiz, sinemasal hayalgücü açısından kısır olan o bölümde, ayrıca en ilkel mantık bile çiğneniyor. Sayısız polis ve görevlinin yanıbaşında, Gece'nin Yusuf'la bir aşk tartışmasına girişmesi ve bir ara göğsünü açarak, bedenini saran bombaları göstermesi. Ve kimsenin de bunu farketmemesi... Siz çocuk mu kandırıyorsunuz? Filmin kimi iyi yanları yok değil. Özellikle iki bölümü çok sevdim. Gece'nin Bebek parkında dolaşarak etrafı izlemesi ve yaşamın güzel yanlarını gözlemleyerek, bir ölüm makinası olma yolunda kuşkuya düşmesi. Ve de örgüt liderlerinden Cemal'in (Erkan Petekkaya), içerde Gece'yle Yusuf'un seviştiği dairenin önünde, elinde tabancasıyla kıvranması. Eylem tehlikeye girdiği için değil, itiraf edilmemiş bir aşkın kıskançlığından elbette... İkisi de konuşmasız, sinemanın gerçek gücünü duyuran sahneler. Ve de Beren Saat ve Erkan Petekkaya'nın, yine filmin izlenmesinde büyük katkısı olan oyunları. Bu iki oyuncuyu içtenlikle kutlarım. Ama gerisi faul. Mahsun Kırmızıgül'ün iki başarılı filmden sonra, bu kez hem senaryosuyla, hem de tüm filme döşediği yapış yapış müziğiyle filme katkıları, tümüyle olumsuz. Anlaşılan Mahsun elinde kalmış eski bir senaryoyu, yeterince üzerinde durmadan yapımcılara gagalamış. Ama asıl zarar, elbette Serdar Akar hanesine yazılacak. Bir dönemin Yeni Sinemacılar grubunun önderi,
Gemide ve
Dar Alanda Kısa Paslaşmalar filmlerine hayran kaldığımız Akar, anlaşılan artık tümüyle dizi film estetiğine ve mantığına teslim olmuş. Artık gerçekten ait olduğu o alana dönmesi, belki herkes için en iyisi olacak.
GECENİN KANATLARI *
Yönetmen: Serdar Akar
Senaryo: Mahsun Kırmızıgül, Ahmet Küçükkayalı
Görüntü: Mustafa Kuşçu
Müzik: M. Kırmızıgül, Yıldıray Gürgen
Oyuncular: Beren Saat, Murat Ünalmış, Erkan Petekkaya, Yavuz Bingöl, Alper Kul, Cezmi Baskın, Ferit Kaya, Ali Barışık, Arif Erkin. Boyut Film yapım