Güzel insanlar birbiri ardına gidiyor. Doğanın kanunu gereği... Aynı gün iki acı haber art arda geldi. Önce Abdülkadir Yücelman. Sonra Ahmet Uluçay. Birbirleriyle hiç ilişkisi olmayan, olasılıkla hiç karşılaşmamış iki insan. Ama bir şeyleri ortak: İşlerini çok seven, yaptıklarını tutkuyla yapan iki insan. Üzülmez misiniz? Sevgili Abdülkadir'i, Hasan Cemal'dan Hıncal Uluç'a çok kişi öyle güzel anlattı ki... Ben ne ekleyeyim? Cumhuriyet'te geçirdiğim 27 yıl boyunca en sevdiğim insanlardan biriydi; spor yazarlarının bence en babası... Ama her şeye karşı ilgiliydi, hayatın özüyle barışıktı. Birbirimize hep sevgi ve saygıyla yaklaştık. Allah rahmet eylesin... Ahmet Uluçay'la ise en çok iki kez karşılaşmışızdır. O büyük kentte değil, küçük köyünde yaşamayı seçmişti. Orada, eski çağlardan bir zanaatkar edasıyla küçük, kısa filmler yapıyor, bunlara kendi yaşamından değerler katıyordu. Tek uzun filmi olan Karpuz Kabuğundan Gemiler Yapmak'ı da köyünde çekmişti: Kendi sinema tutkusunun kökenlerini anlatarak... Tek bir filmle sinema tarihine geçen başka yönetmen var mıdır? Bizde de, tüm dünyada da çok sevilen o filmiyle tanındı. Filmin başarısından sonra, SABAH için bir söyleşi yapmıştık. Ve sonra yine köyüne dönmüştü. Hayatı boyunca sağlık sorunlarıyla boğuştu ve genç denecek bir yaşta öldü. Nur içinde yatsın...