"Simgesel sermaye" döneminde yaşıyoruz. Yediğiniz, giydiğiniz, kullandığınız otomobiliniz, eviniz, evliliğiniz, mesleğiniz, eğitiminiz sizin 'sermayeniz'. Yani ez cümle "simgesel sermaye", eskilerin "Altın semer vursan da eşek eşektir" sözünün tersi. Bu durumda marka olan mekânlar önem kazanıyor. Marka olmak isteyenler marka olan yerlerde statü 'satın alıyor'. Bazen mekânın kendisi değil, bulunduğu semt statü satar. Mesela Nişantaşı. Ancak bu tüketim anlayışının sarısı cılk olmuş yumurtaya dönmüş galiba. Çünkü geçenlerde Nişantaşı'nda ortalama bir mekânda yemek yedim. Fiyatlar uçuktu. Ama beni şaşırtan sebze kızartmasının üstündeki yazıydı: "100 gramı 4 lira." Yani kilosu 40 lira. Bildiğiniz kabak, biber, havuç kızartması. Kerevizli mücverin tanesi 3,5; yalancı dolma 100 gramı 5 liraydı. "Zenginlik bağırır, servet fısıldar" diye bir söz vardır. Bizimkiler bağırmıyor, çığırıyor!