Gösterime yeni giren Çağan Irmak'ın yönettiği 'Prensesin Uykusu' filmine danışmanlık yapan ve 'Melek' adlı bir karikatür sergisi açan Yoğun Bakımlar Koordinatörü Dr. Kadir Doğruer, yoğun bakımlarla ilgili soruları yanıtladı...
Yoğun bakımda gerçekten uyanma olabiliyor mu, çok 'uyuyan prenses' görüyor musunuz?
Tabii ki. Bir kere yoğun bakıma kritik hasta girer. Yoğun bakıma giren kritik hastanın kalp yetmezliğinde tansiyon düşer, solunum yetmezliğinde ise kandaki oksijeni düşer. Beyin yetmezliği ise kendisini şuur kapanmasıyla gösterir. Şuur bozukluklarının bazıları geri dönebilir, bazıları ise geri dönemez. Şuur bozukluklarının en ağırı ise beyin ölümüdür. Ondan geri dönüş kesinlikle yoktur. Uyanıklılığı sağlayan merkezi sinir sistemi ayrı bir sistemdir. Bu ayrı sistemin hasarında ya da bu sistemi yöneten yardımcı organların hasarında uyanıklılığımız sarsılır. Çok uzun süreli derin komalar vardır. Ama bu derin komalardan da çıkışlar vardır.
KOMADAN ÇIKIŞ OLUR
Hastanın uyanıp uyanamayacağını öngörebiliyor musunuz?
Elimizdeki görüntüleme, test etme sistemleri belirli. Ya tomografi ya da manyetik rezonanslarla görüntüme imkanımız var. Bunlarla beynin görüntülenmesi sağlandıktan sonra, hasarlı bölgelerinin tespiti ve ileriye yönelik bir yorumda bulunmak mümkün olabilir. Eğer beyindeki hasarı görüntüleyebiliyorsak, birtakım varsayımlarda bulunmamız mümkün olabilir. Bu varsayımlar genellikle paralel seyreder, uyum gösterir. Tabi uyum göstermeyen varsayımlar da oluyor. Uyanmayacak dediğimiz hastalar uyanabiliyor. Çünkü görüntüleyebildiklerimiz sınırlı, görüntüleyemediklerimiz de var.
Yaşadığınız tecrübelerden sizi çok etkileyen örnekler verebilir misiniz?
Çok genç erkek bir hastamız ağır bir beyin kanaması geçirmişti. Beyin o kadar sıkıntı altındaydı ki, yapılan ameliyat sonrasında kafatası kemiği bile yerine konamamış, karnına dikilmişti. Çünkü beyin dışarı taşıyordu. Ve cerrahinin yorumu şuydu; "Mümkün değil bu beyinle yaşayamaz. Yaşarsa bile ileride çok kötü bir yaşantısı olacak." Yoğun bakımda üç ay kadar uyudu. Fakat bu hasta yaşadı ve hâlâ yaşıyor. 8-9 yıl oldu. Şuuru açık, konuşamıyor ama yemek yiyebiliyor, televizyon izliyor...
Uyanmadaki süreçte hangi faktörler etkili oluyor?
Burada bakım kalitesi devreye giriyor. Derin komada olan bir hastanın uyanabilme şansı varsa, bunun gerçekleşebilmesi, bizim vereceğimiz bakımın kalitesiyle ilgili. Bu hastanın tertemiz bakılması, tüm detayların izlenmesi ve takip edilmesi gerekir.
ASIL İLAÇ SEVGİ
Yoğun bakımda komadaki hasta sevgimizi hissedebilir mi?
En önemli faktör sevgi! Komadaki hasta sevilmeli. Hasta yakını hastayı ne kadar seviyor, ne kadar verici davranıyorsa o derin komadaki kişinin iyileşme şansı o kadar yüksektir. Gördüklerimden söylüyorum, hasta ne kadar seviliyorsa, iyileşmesi o kadar hızlı olur. Benim verdiğim ilaçlar ya da yaptıklarım o kadar önemli değil. Asıl olan sevgi. Bu sevgiyi destekleyecek olan da bakım kalitesidir.
KÖTÜ KONUŞMAYIN
Derin komadaki bir hasta konuşulanları duyabilir mi?
Derin komadaki biri kesinlikle birçok şeyi algılar. Onların yanında kötü şeyler konuşmamalıyız. Onların uyanmasını sağlayacak destekler vermeliyiz. Onlarla güzellikleri, heyecanları, umutları ve beklentileri paylaşmalıyız. Hekim ve hasta yakını olarak elinden tutmalıyız.
Yoğun bakımlarda dökülen gözyaşları hastanın aleyhine mi?
Geleneksel kültürümüz buna meyilli. Ağlamak, bağırmak ve ağıt yakmak noktasına geliyoruz. Geçenlerde kültür düzeyi yüksek bir aile, annesinin yanında ağlıyordu. Onlara bile anlatmakta zorlandım. Bu şekilde oldukça, hasta küsecek ve "Gitmeliyim ki rahat etsinler" şeklinde düşünecek.
KÖYÜ VE EŞİNİN SEVGİSİ ONU ÖLÜMDEN KURTARDI
VAKA 1: Beyin damarlarının tamamı tıkanmış, beynin yüzde 80'i kaybedilmiş, enfarktüs olmuş orta yaş civarında bir erkek hastam olmuştu. Uyanmasıyla ilgili beklentimiz sıfırdı. Sağlık ocağı, bakımını sağlayacak düzeyde değildi. Bu hastayı ailesi köyüne götürme kararı aldı. Hastanın eşi, "Ben eşime bakarım" dedi. Yaklaşık üç-dört ay sonra ziyarete getirdiler. Hastaya eşi tertemiz bakmıştı. Yaklaşık 10 yıl önce olmuş bir olaydı. O hasta hâlâ yaşıyor. Şimdi oturuyor, misafirlerini karşılıyor, televizyon seyrediyor...
ANNE-BABA KIZINI İSTEMEDİ
VAKA 2: Hastayı sevemiyorsanız, ondan korkuyorsanız, "Ona nasıl bakarım" diyorsanız hastanın kaliteli iyileşmesi çok zordur. Geçen gün yaşadık bu olayı. Çok genç, 20 yaşlarındaki bir kızcağız bir bunalım sonrası intihar etmiş... Biz her şeyi düzelttik, çizgiyi geçti. Ama kızın ailesi "Biz onu almayacağız" diyor. Bahsettiğimiz kişiler, kızın annesi ve babası... Bu dramların ortasında kalmak çok büyük bir yük. Aileyi ikna ettik ama sonrasında kız nasıl olacak bilemiyoruz.
ÇOCUKLAR DAHA ŞANSLI

Yoğun bakımdaki süreçte yaşın olumlu bir etkisi oluyor mu? Kesinlikle etkisi var. Beyin kendini yenileyen bir organdır ama belli bir yaşa kadar... O yaşa kadar her türlü beyin hasarı ya da sarsıntısı iyileşebilir. Ancak belli bir yaştan sonra yenilenme kapasitesi düştüğü için bu olasılık giderek azalmakta. Çocukların beyin yenilenmesi çok daha hızlı olduğu için yetişkinlere oranla çok daha şanslılar. Uyanma şansları çok daha yüksek. Çocuklar olduğu zaman biz ne olursa olsun devam ediyoruz. Elimizden gelen her şeyi deniyoruz. En umutsuz vakadaki herhangi bir çocuk bile uyanabilir. Bir de çocuklar çok daha keyifli uyanıyorlar.
PRENSESLER UYANABİLİYOR
Uyuyan Prenses filmine danışmanlık yaptınız. Filme nasıl dahil olduğunuzu anlatır mısınız?
'Prensesin Uykusu' filminde de yoğun bakım sahneleri bizlere danışılarak hazırlandı. Senaristler, yapımcılar geldiler. Bir plato oluşturuldu ve filmin çekimi o plato üzerinde gerçekleştirildi. Bence çok farklı ve çok hoş bir film olmuş.
İSTEKLERİ GERÇEKLEŞTİ
Kafa travması nedeniyle yoğun bakıma giren, komada olan bir çocuğun hikayesi. Bu çocuk solunum cihazına bağlı yaşıyor. Solunum cihazından ayrılıyor fakat hiç uyanmıyor. Doktorlar bütün ümidi kesiyorlar, ardından bir defter bulunuyor. Kızın isteklerini yazdığı bir defter. Bu defterde yazılan istekleri gerçekleştirildiği takdirde kızın uyanabileceğini ümit eden bir komşu var. Bu hayalleri gerçekleştirirken kız uyanıyor.
ARDA GELDİ İYİLEŞTİ!
Benzer durumları biz yoğun bakımlarda yaşıyoruz. Örneğin, biz de genelde yoğun bakımda yatan hastaların sevdiği kişileri, onların dönüşlerini hızlandırmak için çağırırız. Geçen gün yoğun bakımda bir hasta çocuğumuz Arda'yı görmeyi çok istiyordu. Biz de hemen kendisini davet ettik. Çocuk hastamız o gün ilk defa iştahla yemek yemeye başladı, sağlık durumunda ciddi düzelme oldu.
YOĞUN BAKIM HUZURLU OLMAL
Dışarıdan bakıldığında en sıkıntılı süreçlerin yaşandığı yermiş gibi görünmesine rağmen yoğun bakımlar çok huzurlu ve sakin olmalı. Yoğun bakımda ortamın çok huzurlu olması ve bütün kritik durumlara rağmen hiçbir şekilde panik içermemesi, o yatakta yatan hastanın iyileşmesi açısından çok önemli.
SÖYLEDİKLERİMİN KANITI
Oradaki küçük bir dalgalanma, hastanın moralinin bozulmasına neden olabilir. Çağan Irmak'ın filminde de hedeflenen bu; huzur. Verilen sahnelerde de şu anlatılıyor; o küçük kızın görüntüsünün altındaki huzur... Geri dönmesini gerektirecek şeyler olduğunda geri döndüğünü görmek... Filmdeki kız tüm bu sevgiyle uyanıyor. Bu film, bir anlamda benim söylediklerimi kanıtlıyor.
YARIN: PARMAK ÇOCUKLAR UYKUDAN NASIL UYANIR?