Hatırlar mısınız, referandum öncesinde Sonar adlı araştırma şirketine güvendiğimi (!) söylemiştim. Tabii benimkisi "tersten" bir güvendi:
Madem ki Sonar'a göre referandumda yüzde 51'e 49, hayır çıkacaktı... O halde kesinlikle evetler öndeydi!
Sonar'ın hayırı galip ilan eden anketi açıklandığında rahatladım ve çevreme "Hiç merak etmeyin, evetler önde" dedim.
Tersten güven formülünü başka alanlarda da kullanıyorum: Örneğin MHP Başkanı Devlet Bahçeli'nin hali...
Araştırmalar ve referandum sonuçları, Bahçeli yönetiminin baltayı taşa vurduğunu gösteriyor.
12 Eylül darbesini yaşamış olan ülkücüler, referandumda hayır demeyi kabullenemediler.
Hele Bahçeli'nin kendilerine "Evetçi bülbüller" demesi onları iyice sinirlendirdi. "Hayırcı karga olacağımıza, evetçi bülbül olmayı tercih ederiz" dediler.
Yıllarca CHP ile çekişen parti kadroları da, niye CHP ile aynı cephede yer almaları gerektiğini anlayamadılar. Bahçeli'nin söylemleri (daha doğrusu, bağırıp çağırmaları) onları ikna etmedi.
Bence siyaset bilimi açısından en yerinde saptamayı MHP'nin eski Trabzon milletvekili Orhan Bıçakçıoğlu yaptı:
"Bir siyasi parti stratejik hata yapabilir... Ancak ideolojik hata yapamaz; eğer yaparsa buna 'sapma' denir... Stratejik hatanın telafisi olur ama ideolojik yanlışın telafisi zordur" dedi.
Yani Bıçakçıoğlu referandumda hayır oyu vererek, CHP'nin kuyruğuna takılmayı, MHP fikriyatına ters bir "ideolojik sapma" olarak yorumluyordu.
Evet çıkması üzerine, Batı aleminden tebrik mesajları yağar, borsa rekor üstüne rekor kırarken, Bahçeli, "Türkiye'yi karanlık günler bekliyor" diyebildi.
Söğüt'teki Ertuğrul Gazi'yi anma törenlerinde küskün çocukları andırıyordu:
Dün de çok sayıda medya organını kahvaltılı basın toplantısına çağırmayarak, (bir kez daha) askeriyeninkini andıran bir akreditasyon uygulamasına başvurdu.