Üniversitelere, özellikle de İletişim Fakülteleri'ne çok gidiyorum, gençlerle sohbete.. Karşılıklı uzun uzun konuşuyoruz..
Pırıl pırıl gençler yetişiyor, iletişim çağında..
Bilgili, yetenekli, hevesli, heyecanlı..
Ama.. Hani derler ya, "Bir cümlenin ortasında 'ama' varsa, ondan öncekileri unutun" diye.. Öylesi..
Ama umutsuz.. Sormasalar bile gözlerinden okuyorum.. "Hıncal Ağbi, biz yıllarca okuyoruz, bu diplomaları alıyoruz. Peki sonra ne olacak?."
Okudukları, gazetecilik, televizyonculuk, sinema..
Peki hani iş?.
Gençlere kim kapı açıyor?. Her yıl yeni üniversite mezunu gençleri kim kovalıyor?.

***
Bekir Hazar "Hıncal Ağbi, yeni bir yarışma programı hazırladık. Jüri olur musun" dedi.. "Jüri müri olmam.. Bu benim işim değil, kusura bakma Bekir" dedim.. "Ne teklifleri geri çevirdim bugüne dek.." "Dinle ağbi" dedi, Bekir.. "Bu tam senin kafana göre.." ..Ve anlattı..
Yarışma bahaneydi. Amaç gençlere bir kapı açmak, bir ışık yakmaktı.
Bir umut ışığı.. "Tamam" dedim. " O zaman varım..
Ama iki şartım var. Canlı yayın yapmam ve bandı gece çekmem.."
Ona da Bekir "Tamam" dedi..
Sonra öğrendim.. Okan Bayülgen ve Hülya Avşar da jüri üyeleri.. Buluştuk, konuştuk.
Gördüm ki, onların da kabul sebepleri, yarışmanın gençlere yönelik olması..
Hele de Okan.. Onun hayali, sadece gençlerin çalıştığı bir kanal kurmak hatta..
Şimdi ben programda yokum.. Geçici..
Ramazan gelince "Çekimi gece yapmak zorundayız" dediler.. "O zaman bana bir ay izin" dedim. "Peki" dediler.. Her hafta bir konuk sunucu ile devam kararı aldılar.
Geçen hafta Şafak Sezer vardı.
Bu hafta bir adım daha öteye gidiyorlar. "Madem Hıncal Ağabey yok.
Bu hafta canlı yapalım, bir deneyelim bakalım" demişler.
İşler iyi giderse, "Canlı" da kalırlar tahmin ediyorum. Bu da benim programa kesin vedam olur..
İşte bu yüzden, bu yazıyı şimdi daha rahat yazıyorum.. İçim daha rahat..
***
Gençler,
Çekin ve seyredin..
Bu program, eğitimi ve yeteneği olan, ama önüne fırsat konmayan gençler için yapıldı.
Bugün iletişim sektöründe iş aslanın ağzında.. Bir uzun metraj film çekmeye filmcilerin gücü yetmiyor. Sponsor peşinde koşuyorlar. O zaman genç bir oyuncu, yönetmek, kameraman, senarist, müzisyen varlığını geniş kitlelere nasıl duyuracak?.. atv işte bu soruya yanıt aradı ve kendisi için hayli riskli bir işe girdi..
Kısa Film Yarışması.. Kısa film, sadece bu ülkede değil, dünyanın hiç bir yerinde genel seyirciye hitap etmez. Böyle bir seyirci kitlesi yoktur. Yani reyting düşündünüz mü, kısa film en sonda bile gelmez. Zira listeye girmez.. Ama "Bakın ben varım" demek isteyen her genç bir kısa film çekebilir ve içindeki cevheri ortaya koyabilir.
Kanallar arasındaki cehennemi reyting yarışına rağmen, en reytingsiz şeyin yarışmasını getirip Prime Time, yani Aile İzleme Saati, yani yayının en pahalı saatlerine koymak, neresinden bakarsanız bakın, bir idealizm olayıdır. atv üzerine düşeni yaptı..
Şimdi sıra sizde gençler.. Sizin için açılan bu kapıya koşmanız gerek.. Kısa filmler çekip yarışmaya katılarak koşmanız gerek..
Bu yarışmayı izleyerek, sizler için en iyi saatini ayıran kanalda reytinglerin üst düzeyde kalmasını sağlamanız gerek..
Film yapıp yollamazsanız, seyretmez, seyrettirmez, reytingleri çok düşük seviyede bırakırsanız, atv tüm iyi niyetine rağmen, bu yarışmadan vazgeçmek zorunda kalır. Bu tutmayan bir dizinin kaldırılmasına da benzemez. Tamamen gençler için yapılan bu program tutmazsa, örnek olmazsa, bir daha hiç bir kanal gençlere fırsat tanıyan bir program yapmaya cesaret edemez.
Ama tersi olur, bu program yükselirse, bizde "Gördüğünden göz kirası" geleneği var. Hemen taklitçiler başlar. Hemen her kanal, gençleri ve yaptıklarını öne çıkaran programları yayına sokmaya başlar. atv'nin açtığı kapının yanına onlarca yenisi eklenir..
Gençler!..
Sizlere aralanan bu kapının arasına ayağınızı koyun ve kapanmamasını sağlayın!..