
5 Mart 2017 günü, 'Antalya'nın Fethi'nin 810. yılı'nın kutlanacağını duyan birçok Antalyalı, beni arayıp "Antalya'nın fethi ne zaman? Antalya bu tarihten önce de Türkler tarafından fethedilmemiş miydi?" gibi sorular yönelttiler. Önceki yıllarda, bu sayfada; "Bir Selçuk şehri olarak Antalya" başlığı ile Antalya'nın fethini, birkaç günlük dizi olarak yazmıştım. Bu bilgileri, özet olarak tekrarlamakta yarar var. Türklerin Anadolu'ya geldikleri tarih olarak sayılan 1071'den kısa bir süre sonra Antalya, 1085'te Anadolu Fatihi Kutalmışoğlu Süleyman Şah tarafından fethedilir. Fakat Türk egemenliği uzun süreli olmamıştır. Bizans İmparatoru Alexius Kommenos 1103 yılında Antalya'yı tekrar ele geçirir. Bir süre sonra kent, tekrar Türkler tarafından fethedilir. Bu fetihten sonra 1120 yılında kent, İmparator Yuannis Kommenos tarafından geri alınır. II. Haçlı Seferi'nin orduları Ocak 1148'de Antalya'ya girer.
KUŞATARAK KURTARDI
Antalya, 87 yıl Bizans egemenliği altında kalır ve kent, 1182'de bir ara II. Sultan Kılıçarslan tarafından kuşatılırsa da ele geçirilemez. 1204 Nisan'ında Frank haçlı şövalyelerinin ve Venediklilerin İstanbul'u fethetmeleri ile izole edilmiş Bizans kenti Antalya'nın, Bizans İmparatoru ile bağlantısı tamamen kesilir. Ücretli asker olan İtalyan aileden gelme Aldobrandini, bu ayrılışı kullanır. Bir milis grubun başına geçer, doğulu bir ailenin de desteğiyle kenti ele geçirir. Antalya'da artık hüküm sürmeye başlayan Aldobrandini'nin limana gelen tüccarların mallarını yağmalaması ve gemilerini müsadere etmesi, 87 yıl sonra, I. Sultan Gıyaseddin Keyhüsrev'in, 1206 yılında Antalya'yı tekrar kuşatmasını gerektirmiştir. Kaynaklara göre, Sultanın Antalya'nın fethine girişmesine, Mısır'dan dönen bazı Horasanlı tüccarların Antalya'daki halk tarafından tutuklanıp soyulmaları ve daha sonra Konya'ya giderek bunları sultana anlatması neden olmuştur. Sultan kenti kuşatmaya başlar, fakat 16 gün sonra ara verir. Çünkü o devirlerde Kıbrıslılar, Anadolu sahilleriyle sıkı bir ticaret ilişkisi içindeydiler. Özellikle yiyecek maddelerini Antalya'dan sağlıyorlardı. Bu nedenle kentin valisi Dobrandi adındaki şahsın isteğine uyarak Antalya'yı Sultanın kuşatmasından kurtarmak için Kıbrıs'tan ağır silahlanmış 200 piyade askeri yardımcı birlik ile yardıma gelir. Gelenlerin başında Kıbrıs kralının varisi Gautier de Montbeliard vardır.
AFFEDİLEN KOMUTAN YAPTI
Sultan I. Gıyaseddin Keyhüsrev, 5 Mart 1207'de Antalya'yı fethettiği zaman, Kıbrıs'tan gelen kuvvetlerin başındaki Gautier de Montbeliard'ı da esir etmişti. Ancak sonradan onu affedip serbest bıraktı. Bunun üzerine bu kumandan, 1212 yılında Kıbrıslıların yardımıyla Hıristiyan halkı isyana teşvik ederek, Antalya üzerine yeni bir sefer düzenledi ve kenti zapt ederek, bütün Türkleri kılıçtan geçirdi. Böylece kent, 4 yıl Gautier de Montbeliard'ın idaresinde kaldı. Ancak düşmanın bu durumu uzun sürmedi. Selçuk Sultanı İzzeddin Keykavus, kenti savaşarak, 23 Ocak 1216 yılında kalıcı olarak geri aldı ve başta Gautier de Montbeliard da olduğu halde bütün Hıristiyanları öldürdü. Buraya denizcilikten iyi anlayan Ertokuş Bey, tekrar vali olarak atandı. Bu tarihten itibaren Antalya kentine ve çevresine çok sayıda Teke Türkmen aşiretleri yerleştirildi. Türkler kendilerine 1212 yılında ani baskınla yapılan katliamı hiçbir zaman unutmamış; şehrin ana giriş kısmını, kendi kontrolleri altına alarak Rumları, mahalle sınırlarına çektikleri bu iç kale surları arkasında tutmuşlardır. Mahalleler arasında geçişin buralarda bulunan kapılar aracılığıyla yapıldığına, bu kapıların akşam namazı vaktinde kapatıldığına, dolayısıyla, mahallenin akşam namazından sabaha kadar kapalı bir birim halinde tutulduğuna dair bazı bilgilere yabancı seyyahların anlatımlarında rastlayabiliyoruz. Antalya, Selçukluların eline geçtikten sonra ticari gelişmesi yönünden, çeşitli çalışmalar ve Venediklilerle ilk ticari anlaşma yapıldı. Kentte kültürel tesislerin, camilerin inşasına başlandı. Önce kaleler restore edilmiş ve bazılarına ekler yapılmış; ayrıca bazı bölümlerde yeniden kaleler, köşkler, köprüler, camiler, türbeler, medreseler, imaretler ve hanların yanı sıra Hadrianus Kapısı'nın kuzey tarafındaki kule Selçuklular tarafından yeniden inşa edilmiştir.
5 MART 1207 ÖNEMLİ
Bugün Antalya'da Yavuz Özcan Parkı girişinde at üzerinde heykelini gördüğümüz Sultan I. Gıyaseddin Keyhüsrev, kenti zapt etmekten vazgeçip, civardaki tepeleri tutarak kenti kuşatmayı tercih etti. Kuşatma kısa sürede etkisini gösterdi. Kentte sıkışıp kalan Rum halkı ile kentin idarecileri ve Kıbrıslılar arasında anlaşmazlık çıktı. Bu durum, kentin 5 Mart 1207'de Selçuklu sultanına geçmesine neden oldu.
MERMERDEKİ FETİHNAME
Selçuklu Sultanı İzzeddin Keykavus'un Fetihnamesi, Antalya surlarında taşa kazınmış bir zafer beyanıdır. Bu yazıtta kentin Selçuklu orduları tarafından 1216 yılında yeniden fethi ve Antalya içkale surlarının yeniden inşası anlatılır. Selçukluların Antalya'yı tekrar fethi ile ilgili olarak, Kaleiçi'nde Kalekapısı'ndan Uzunçarşı Sokağı ile Kırkmerdivenler arasında, yolun sağ yanındaki içkale surları üzerinde Arap harfleri ile mermer sütun altları üzerine yazılmış ve sur boyunca devam eden uzunca bir kitabe vardır. Bu, bir fethi baştan sona anlatan dünyada bilinen tek yazıttır. Bu kitabelerin hepsi, Hicri 612 tarihlidir. Yani, 2 Mayıs 1215'ten, 20 Nisan 1216'ya kadar olan dönemi kapsar. Yazıtlarda, Antalya'nın isyan ettiği, halkın ayaklandığı ve böylece İzzeddin Keykavus tarafından tekrar ele geçirildiğini yazar.