Antalya'nın yaz sıcakları ünlüdür. Çok eski zamanlarda olduğu gibi bugün de, sayıları on binleri bulan Antalyalı, yazın sıcak aylarını Korkuteli ve Elmalı yaylalarında geçirirler. Bir zamanlar Yörükler dışında, yalnızca zengin aileler ve şehrin yöneticilerine mahsus olan bu göç olayı, günümüzde yolların ve hızlı ulaşımın verdiği imkanla, oldukça geniş bir kitleye yayılmıştır. Eski vasıta ve yollar ile iki günde varılabilen 70 km uzaklıktaki Korkuteli'ne, bugün bir saat gibi kısa bir zamanda içinde ulaşılabilmektedir. Böyle olunca, birçok esnaf ve işadamı yaz aylarında sabahları Antalya'daki işyerine gelip, akşamları da Korkuteli'nde yazı geçiren ailesinin yanına dönebilmektedir. Gelin isterseniz, bir zaman sıçraması yaparak, 28 Ekim 1924 günü, Antalyamızın o günlerde ünlü bir doktoru ve aynı zamanda Antalya Gazetesi'nin başyazarı olan Ferruh Niyazi Ayoğlu'nun kaleminden, 93 yıl önce yapılan Antalya-Korkuteli yolculuğunu, birlikte tekrar yaşayalım.
KORKUTELİ'NE YOLCULUK
"Ahmet Muhtar Bey ve ortaklarının Fiat otomobiline yerleşirken biraz seferberliğin kara günlerini hatırladım. Yaylaya doğru çıkıldıkça kürkler, battaniyeler ve bir kolordu karargâhında harekete benziyordu. Üç gün durmadan tamir edilen otomobilimizin yoluna sorunsuz gidebileceğine şoför garanti veriyordu. Yenikapı'dan yollandık. Fakat Kepezbaşı'na çıkıncaya kadar dört-beş inbin yaptık. Nihayet iki saat süren bir sıkıntı ve Kepez Karakolu'nun önünde şoförün son garantili tamirinden sonra bir daha hareket ettik. Uzunkuyu'ya kadar çeşitli küçük yerleşim yerlerini geçerek nihayet Yenice'ye çok yakın bir yerde otomobilde kesin bir durma baş gösterdi. Bir saatte alabilmemiz lazım gelen mesafeye bin duraklama ve hepimizin şoföre çıraklık etmemize rağmen, ancak sekiz saatte varabildik. Yenice Kahvesi'nin her türlü araca konaklık yapan sinesinde geceyi geçirmek lazım geliyordu. Şoför hiç de anlamadığı makineyi karıştırmaya devam ediyordu. Her karıştırdığında makinenin de arızası şüphesiz artıyordu. Nihayet Kepez Karakolu vasıtasıyla iki araba istedik. Ve geceyi geçirmek üzere dar ve basık odaların içine yerleştik. Yenice Kahvesi'nin yanında aynı ismi taşıyan bir de karakolumuz var. Bu karakolun herkese telefonla ulaşılır olmamasının acısını bir kere daha duyduk. Fakat ne çare ki, en düşük hesapla beş yüz lira lazımdı. Ahmet Muhtar Bey'in en güzel makinesini de üç ayda şu hale getiren şoförlerimizin sözlerine inanıp da yola düşenlerin iddia edebilirim ki, halleri daima bizimkinden farklı olmazsa, makine endüstrisi önündeki yetersizliğimiz ortaya çıkar. Cumhuriyetten sonra binlerce otomobil satan otomobil fabrikaları, bizim memlekete girdikten sonra otomobillerinin hallerini görseler, eminim bu endüstriye hürmeten olsun satıştan vazgeçerlerdi. Kepez'de çamların hayat ve şiir saçan yeşillikleri arasına daldığımız zaman yolda, sahillerin boğucu sıcaklarından, yaylaların karlı sularına, soğuk havasına kaçan insanların geri dönüş göçlerine rastlıyorduk. ...
Yenice Kahvesi'nin basık odalarında bin zorlukla sabahı ettikten sonra Antalya'dan gönderilen yaylı arabalara yerleştik. Ve otomobili buradaki karakola teslim ettikten sonra yola düzüldük."
İKİ GÜN SONRA KORKUTELİ
"Elmalı Beli'nin bitmez tükenmez yokuşunda arabamızın kaplumbağa süratiyle yürümesine rağmen yolculuğu, her beş dakikada bir arıza yapan otomobil yolculuğumuzdan daha çok hoş geldi. Hiç olmazsa yolda kalmak tehlikesi yoktu. Yedi saatlik bir araba yolculuğundan sonra bizi dört gündür bekleyen Korkutelili hemşerilerimizin samimi karşılamaları arasında Korkuteli'ne ulaşabildik. Olaysız dünyayı yirmi dört saatte dolaşabilen medeniyet adamlarının bizim yetmiş kilometrelik yolda başımıza gelenleri düşünmeleri aklı döndürür. Korkuteli'nde ilk uğradığım yer telgrafhanedir. Telgrafhane binasını açık söyleyelim bir tavuk kümesine benzettim. Harap bir oda, camı yok, çerçevesi yok. Eski bir masa üzerinde bütün dünya görüşebilen makineler, altında pilleri. Bu manzara önünde içim sızladı. Müdürün oturduğu ve vaktiyle koltuk olduğu belli olan sandalye bile kırıktı. Benim pek dikkatli etrafı baktığımın farkına varan Müdür Efendi durumu bir iki kez baş müdüriyete yazdığını, keşfi de gönderdiğini söyledi. Fakat ne fayda, ortada verilmiş bir ödenekle yapılmış bir tamirat yok. Korkuteli telgrafhanesini cidden ayıp denecek bir yıkıntı içinde bırakmak, suç kimin olursa olsun af edilemeyecek kadar büyüktür. Ümit ederiz ki, önümüzün kış olduğu ve burasının da hükümetin yerli veya yabancı herkesin uğradığı bir devlet kurumu olduğu düşünülürse, bu yazı belki derde deva olur. Yoksa bu kışta böyle kalırsa bu merkezin müdür ve çalışanı ya binanın enkazı altında veyahut da kışın soğukları içinde can vermeye adaydırlar. Cenab-ı Hak bu zavallıları böyle bir sonuçtan korusun." Dr. Ferruh Niyazi Ayoğlu'nun 93 yıl önce Korkuteli yolunda yaşadıkları böyle. Yeni yollar, modern ulaşım araçları ile 70 km'lik Korkuteli yolu günümüzde, en çok bir saat sürüyor. İşleri olanlar yaylacılar, aynı gün Antalya'ya gelip, geri dönebiliyor. Teknoloji bir harika. Her şeyi değiştirebiliyor. İnsanları bile...