Şarkılarıyla, performanslarıyla, hal ve tavırlarıyla yıllardır nice gönül hikayemizin, ayrılık acımızın, mutluluk fotoğrafımızın bir ucunda varlar. Onlar yılların eskitemediği üç büyük efsane. Klişe tabirle, her yıl, her sezon moda oldular, yine çok modalar. Selami Şahin, Coşkun Sabah ve Ümit Besen'i sahne aldıkları mekânlarda yakın takibe aldık.
SELAMİ ŞAHİN ŞARKILAR SÖYLENIYOR, HİKAYELER ANLATILIYOR
Şarkıları yıllardır dillerde. Büyük efsane. Büyük besteci. Zeki Müren'den Ajda Pekkan'a, Bülent Ersoy'dan Sezen Aksu'ya, Ebru Gündeş'ten İbrahim Tatlıses'e, Emel Sayın'dan Tanju Okan'a yolu Selami Şahin şarkılarından geçmeyen yorumcu neredeyse yok. İki yıl önce Çapamarka'nın Al Jamal'inde sahne almaya başlayan Selami Şahin, bu sezonu Cahide 3D'de "Hem Sevdalı Hem Belalı Şarkılar" adını verdiği salı performanslarıyla sürdürdü... Bu performanslar, siyasetçisinden sanatçısına, iş adamından sporcusuna, köşe yazarından turistine her kesimden, her yaştan insanı Selami Şahin
şarkılarında buluşturuyor. Arda Turan da geliyor; Demet Akalın, Seren Serengil gibi sanatçı dostları da... Bu isimler Selami Şahin'i izlemekle de kalmıyor, sahneye çıkıp ona eşlik ediyorlar. Eşlik etmek demişken, Şahin'in menajerlerinden biri olan oğlu Lider Şahin, vokalist olarak da sahnede. Cahide 3D'de Selami Şahin fırtınası, herkesin ezbere bildiği "Başımın Tatlı Belası", "Seninle Başım Dertte" ve "Alışmak Sevmekten Daha Zor Geliyor" üçlemesiyle başlıyor. Daha şarkıların ilk notaları duyulur duyulmaz salonda büyük çaplı bir kıyamet kopuyor. Selami Şahin, en şık, en janti haliyle sahnede seyirciyi selamlıyor. Arkasında Türkiye'nin en iyi müzisyenlerinden oluşan bir orkestra ona eşlik ediyor. Selami Şahin'in herkes üzerinde öyle bir hâkimiyeti var ki, arkada kemancının bastığı yanlış notadan, en uzak masada yere düşen çatala kadar her şeyi fark edebiliyor. Seyircilerini çok iyi gözlemliyor, onlarla her şarkıda göz teması kurmayı ihmal etmiyor. Çok sıcak ve samimi. Biraz da serseri. En önemlisi şarkılarına ve sahnesine son derece hâkim. Sahnede "Gitme Sana Muhtacım", "Tanrım", "Sensiz Olmuyor", "Senin Olmaya Geldim", "Yalan", "Özledim" ve "Boşvere Boşvere" gibi klasiklerini birbiri ardına patlatırken, aralarda da şarkıların hikâyelerini anlatıyor.
Zeki Müren'e özel beste: "Eskimeyen Dostum"
Şahin, ilk bestesi "Sen Mevsimler Gibisin"le Altın Kelebek ödülü almış. Şarkının hikâyesi ilginç: "Bekârlık döneminde Silivri'de bir çadırda tatil yapıyoruz. Almanya'dan gelen bir kız sürekli bana bakıyor. Kızı dansa davet ettim. İki gün beraberlik oldu. Bir gün kahvaltıda kızı bekliyorum, baktım yanında bir adam, meğer Almanya'dan sevgilisi gelmiş. Uzaktan bakışlarıyla özür diledi. İçimden 'Eva, Eva.. ne kadar yalancısın sen' dedim ve peşinden 'Yalancı dünya gibi yalancısın sevgilim, sen mevsimler gibisin değişirsin sevgilim'i yazdım." Zeki Müren'le yolları ise Maksim Gazinosu'nda kesişiyor. O gece "Sanat Güneşi", sahneden bir dostuna "Eskimeyen dostum" diye hitap edince Şahin, eskimeyen dostlukların marşı "Ne zaman gelirsen gel başıma taç olursun, sen benim eski değil eskimeyen dostumsun" şarkısını besteliyor. Gece "Ben Sevdalı Sen Belalı"yla sona eriyor ama akıllarda o yıllara meydan okuyan genç adam, anlattığı hikâyeler ve daha nesillerce söylenecek şarkıları kalıyor.
COŞKUN SABAH SEMRA ÖZAL SAÇ KESİMİ VE FÖNÜ MODA
Gecenin en görülmesi gereken anları Coşkun Sabah'ın uduyla rock'n roll sololar attığı bölümler. özel haber Coşkun Sabah, 29 Ağustos akşamı Kuruçeşme Arena'da "Gazino Show" konseptiyle Ümit Besen, Muazzez Abacı ve Gülden Karaböcek'le sahnede olacak. Bir dönemin büyük fırtınalar estirmiş fenomenlerinden. Semra Özal'ın gözdesi, biricik sanatçısı. Bugüne dek farklı mekânlarda sahne alan Coşkun Sabah, bu sezonu Akaretler'deki Kalamata Meyhanesi'nde geçirdi. 22:00 sularında sahneye çıkan ve yaklaşık üç saat sahnede kalan Coşkun Sabah, dinleyicilerine duygulu bir müzik
ziyafeti sunuyor. Kalamata Meyhane, Cumhuriyet döneminden kalma eski bir Rum meyhanesi gibi. Coşkun Sabah da sıcak ama mesafeli bir İstanbul beyefendisi olarak sahnedeki yerini aldığında Abidin'in "mutluluk resmi" tamamlanmış oluyor. Nezaketli ve son derece kibar bir adam Coşkun Sabah. Tam anlamıyla janti ve nesli tükenenlerden. Ortama baktığımızda gençleri de görmekle birlikte ağırlıklı olarak 40 yaş ve üzeri bir kitleden söz ediyoruz. Mekân gibi insanlara bakınca da bir zaman makinesinde geçmişe ışınlanmış gibi oluyorsunuz. Mesela buralarda hâlâ Semra Özal saç kesimi ve fönü moda. Bütün hanımlar en şık kıyafetlerini giymişler, fönlerini çektirmişler ve eşleriyle, dostlarıyla Coşkun Sabah şarkılarını dinlemeye gelmişler. Abartmadan kadehleri kadehlere ekliyorlar. İlk şarkısını söylemeye başladığı andan itibaren Coşkun Sabah'a coşkulu bir koro eşlik etmeye başlıyor. Semra Özal, Yılmaz Morgül, Demet Akalın, Nilgün Belgün, Nil Burak gibi isimlerin de gediklisi olduğu gecelerde, Safiye Soyman'ın dostlarıyla yeni albüm kutlamasına denk geliyor, zaman zaman eşleriyle kalkıp Cumhuriyet balosundaymışçasına dans eden çiftlere de tanıklık ediyoruz. Geceye ortaya karışık bir potpuriyle başlıyor Coşkun Sabah ve genel olarak da gece daha az kendi şarkılarını söylediği, her telden azar azar çaldığı bir potpuri havasında devam ediyor. Sürekli onu dinlemeye gelen kemik dinleyicilerini bıktırmak istemediği için böyle bir repertuvar yaptığını söylüyor Coşkun Sabah. Coşkun Sabah'ın Türk Sanat Müziği klasikleri "Seni Ben Unutmak İstemedim ki" ve "Kader Diyemezsin"le başladığı performansı, efsane şarkısı "Anılar"la devam ediyor. "Anılar"ı söylerken tahmin edilebileceği üzere, bütün kadehler "bizi her akşam ağlatan" anılara kalkıyor. "Fikrimin İnce Gülü"nden "Dalgalandım da Duruldum"a, "Unuttun Beni Zalim"den "Benzemez Kimse Sana"ya, kendimizi sıklıkla Türk Sanat Müziği'nin kıyılarında bulduğumuz gecede, Cem Yılmaz'ın "Av Mevsimi" filmiyle ünlendirdiği "Hayde"den Sezen Aksu klasikleri "Yalnızca Sitem" ve "Vazgeçtim"e uzanan renkli sularda dolaşıyoruz. "Turnalar" türküsü de söyleniyor, Barış Manço'dan "Can Bedenden Çıkmayınca" da. Şüphesiz bütün bu şarkıları Coşkun Sabah'tan dinlemek de büyük keyif ama bizim keyfimiz asıl o kendi şarkılarını söylemeye başlayınca, yerine geliyor. Tribünlere marş olmuş "Aşığım Sana", peşine gelen "Haberin Var mı", "Hatıram Olsun", "Benimsin", "Ayrılmayalım", "Bir Gülü Sevdim" ve "Bir Pazar Günü", Coşkun Sabah'ın ne kadar büyük bir besteci olduğunu hepimize bir kez daha hatırlatıyor. Gecenin en görülmesi gereken anları ise Coşkun Sabah'ın uduyla rock'n roll sololar attığı bölümler. "Bülent Ersoy 'başımıza bela oldu' dedi" Coşkun Sabah da aralarda şarkılarıyla ilgili anılarını anlatıyor. Coşkun Sabah'ın ilk bestesi "Bir Tanrıyı Bir de Beni Unutma", geniş kitlelerin bildiği adıyla "Baharı Bekleyen Kumrular Gibi" 1978'de Bülent Ersoy tarafından okunuyor. O dönemler Sabah, Ersoy'un orkestrasında ut sanatçısı olarak çalışmakta. Bir gün Ersoy'a bu bestesinden bahsediyor. Bülent Ersoy çok etkileniyor. Bu şarkı ve sonrasında yorumladığı Coşkun Sabah bestesi "İşte Bu Bizim Hikâyemiz" ortalığı yıkıp geçiyor. Hatta bir süre sonra Ersoy'un, Sabah'a espriyle karışık "Başımıza bela oldu" demişliği
de var.
ÜMİT BESEN GELENLER 80'LERE IŞINLANIYOR
Ümit Besen'in bir sihri ve gücü var. Yaralara dokunurken şefkatle pansuman yapmasını da biliyor. Romantik prens, nikâh masalarının değişmez şahidi Ümit Besen, altı yıldır her cuma ve cumartesi Yenikapı Yeni Mercan Restaurant'ta sahne alıyor. 23:30 gibi başlayan program, yaklaşık iki saat sürüyor. Öyle bir mekân ve performans ki, zamanlar üstü, duygular ve akımlar ötesi, gerçek desen gerçek değil, hayal desen hayal değil. Yeni Mercan'ın kapısından girdiğiniz an; 80'lere, Ümit Besen'in başrolde olduğu bir filme ışık hızıyla ışınlandığınızı hissediyorsunuz. Sanki mekânın kapısına 80'lerde kilit vurulmuş, yıllar sonra bizimle yeniden açılıyor gibi. Her şey o günlerdeki gibi kalmış. Yerdeki halılar, bekleme salonundaki koltuklar, masalar ve hatta tuvaletleri bekleyen elinde peçeteli, kolonyalı kadınlar bile. Eğlence ise tam gazında, gırgırında. Havada kasabından misketine değişik havaların kokusu var, lavantalı kolonyalara inat. Yeni Mercan, Yunan tavernalarına da benziyor, alçı duvarlar, ortada bir dans pisti ve tam merkezde piyanosuyla tek tabanca bir Ümit Besen. Her zaman şık, her zaman kibar, naif, hüzünlü ama neşeli bir adam. Piyanosuna ilk dokunduğu andan itibaren bütün seyircileri kendisine odaklamayı iyi biliyor. Doğum günleri ve evlilik yıldönümlerini kutlamaya gelenler de var, nikâhtan sonra soluğu burada alanlar da. Romantik bakışmalar da yaşanıyor, çapkın göz süzmeler de. Ümit Besen "Alışmak Sevmekten Daha Zor Geliyor" ile başlıyor geceye, "Islak Mendil", "Tahta
Masa", "Çakıl Taşları", "Nikâh Masası" ve "Okul Yolunda" gibi klasiklerini peş peşe patlatıyor. Coşkun Sabah ve Selami Şahin şarkıları repertuarın ağırlıklı bir bölümünü oluşturuyor. Başkalarından yürek yakan bu şarkılar, Ümit Besen'den dinleyince tatlı bir hüzün bırakıyor. Canı çok yakmıyor, hatıraları acıtmıyor, hüzünlendirirken gülümsetmesini de biliyor. Ümit Besen'in böyle bir sihri ve gücü var. Yaralara dokunurken şefkatle pansuman yapmasını da biliyor. İkinci bölümde "flu" bir gerçeklik Programın ikinci bölümünde ise bütün ayaklar tıpış tıpış dans pistine, eller en havalara, bütün hüzünler ise sandıklara doğru yerini alıyor. Mekân bir anda, adeta davullu zurnalı bir düğüne dönüşüveriyor. Çiftetelli oynuyoruz, Misket'ti, Damat Halayı'ydı derken Kasap Havası çalmaya başlıyor ve biz tanımadığımız insanlarla kendimizi birdenbire uzun bir halayın içinde buluyoruz. İşte tam o nokta, gerçekle hayalin birbirine karıştığı, her şeyin biraz "flu"laştığı, hayatın anlamının yeniden sorgulandığı, bütün dertlerin, tasaların boşverildiği bir nokta. Bir başka "gerçeklik" boyutu. Israrla kendinize bunu yaşatınız.