Türkiye'nin önündeki yeni fırsatlar ve tuzaklar neler?
TAHA DAĞLI-KANAL 7 DIŞ HABERLER MÜDÜRÜ
"AMERİKA'DAN TÜRKİYE'YE GÖNDERME"
İran'la Batı'nın barışması, ilk bakışta Türkiye'ye bir mesaj gibi algılanıyor. Ancak müzakere ile birlikte İran'a yönelik ambargonun kaldırılması direk Türkiye'ye olumlu yansıdı. Bunun yanı sıra Amerika'nın İran'ı oyunun içine alarak Türkiye'ye bir gönderme yaptığı da kesin. Neticede Türkiye son bir yıldır Ortadoğu'da tamamen Amerika'dan bağımsız bir dış politika izliyor. Tabi bu bir mesaj da olsa Türkiye'nin İran'la uzun soluklu bir ilişkisi var. 2010'da NATO ve ABD'nin radar üstleriyle Ankara-Tahran arasında bir gerginlik yaşanmıştı. Bunun üzerine ikinci ayrılık Suriye konusunda geldi. Ancak bu iki görüş ayrılığı dışında İran ile Türkiye arasında gözle görülür başka sorun yok. Zaten radar konusu kapandı. Bundan sonraki süreçte Suriye krizinin çözümü için atılacak adımlar da Türkiye-İran ilişkilerinde belirleyici olacaktır. Kaldı ki Türkiye alternatif olarak Irak'taki Şii hükümetle ilişkilerini düzeltti. Irak'ta hem Kürt hem de Bağdat yönetimiyle hem ticari hem de siyasi bazda çok önemli gelişmeler yaşanıyor. Özetle yeni süreçte Türkiye tek seçenekli değil. Alternatifli politika izliyor, isterse İranlı denklemin içinde olur, istemezse kendi denklemini kurabilir.
SERDAR KARAGÖZ – SABAH GAZETESİ DIŞ HABERLER MÜDÜRÜ
"TÜRKİYE'NİN EKONOMİSİ OLUMLU ETKİLENECEK"
Her şeyden önce Türkiye 2010'da aktif bir biçimde savunduğu İran'ın nükleer programının diplomasi yolu ile denetlenebileceği tezinde haklı çıkmış olmanın verdiği bir özgüven ile hareket edecek. "Türkiye Cenevre sürecinde masada yoktu Türkiye kenara itildi" şeklindeki bir yaklaşım eksik ve kusurlu bir yaklaşım. Algı düzeyinde hem İran'ı hem de P5+1'i Cenevre'ye götüren yoldaki en önemli dinamiklerden biri 2010 yılında Brezilya ve Türkiye'nin başlattığı insiyatiftir. Diplomatik çözüm için hiçbir umudun olmadığı bir dönemde bu insiyatif her iki tarafa da umutlanma cesareti vermiştir. Türkiye'nin ısrarla vurguladığı sorunların çözümünde uzlaşma ve diplomasi kendine ancak İran'daki yönetim değişikliğinin ardından bir fırsat bulabilmiştir. Türkiye'nin destek verdiği bu süreç olumlu bir seyirde devam ederse ABD-Türkiye ilişkilerinde bu konu özelinde yeni bir yakınlaşma başlayacaktır. Suudi Arabistan ve İsrail'den sert eleştiriler alan ABD, bölgede İran konusunda kendine destek veren tek ülke olan Türkiye'nin hassasiyetlerini daha da önemser bir pozisyon takınacaktır. Ben Bu anlamda Türkiye-ABD ilişkilerinde İran konusu merkezinde daha güçlü bir işbirliği ve ortak hareket etme arzusu olacağı düşüncesindeyim. Başka fırsatlar da var. İran'a yaptırımların azalması ekonomik olarak Türkiye'yi olumlu etkileyecektir. Yaptırımlar nedeniyle aksayan ticaret ve oluşan negatif hava dağılacak, İran ile ticaret yapma fikri pek çok işadamının gündemine tekrar girecektir. Bir diğer olumlu durum Suriye krizinin çözülmesinde yaşanabilir. Kaybedecek bir şeyi olmayan İran ile uzlaşmak zordur ama kaybedecek çok şeyi olan bir İran, Suriye konusunda gelen baskılara daha fazla dayanmama yolunu tercih edebilir. Yaptırımların azalması ile İran ekonomisinin rahat bir nefes alması onun Esad rejimine verdiği kayıtsız-şartsız desteğinin azalmasına neden olabilir. Suriye krizinin çözümü için bir umut olan Cenevre 2 toplantısına İran Dışişleri Bakanı Cevad Zarif'in katılma arzusu da İran'ın masada çözümü tıkayan değil çözümü isteyen bir taraf olma stratejisinin başlangıcı olarak okunabilir.
MUSTAFA GÜVENÇ - TÜRK ARAP İLİŞKİLERİ MERKEZİ GENEL KOORDİNATÖRÜ
"İKİ ÜLKE İÇİN DE FIRSAT"
İran ile 5+1 koalisyonunun anlaşmasında Türkiye'nin tavrı açık ve net. İki - üç senedir Türkiye İran arasında yaşanan bazı ihtilaflar bu gerçeği değiştirmiyor. Zira Türkiye dış politikasını belli bir gelenek ve ilkeler etrafında yürütüyor, bu ilkeler İran'a veya başka ülkelere adavet duymayı engeller. Zaten baktığınız vakit 2010 senesinde Türkiye büyük bir çaba göstererek Tahran anlaşmasına olanak tanıdı. Fakat Yahudi lobilerinin Obama'yı manipüle etmesiyle bu anlaşma yürürlüğe giremedi. Türkiye uzun yıllardır İran'ın normalleşmesini ve teokratik vasfından ziyade demokratik karakterini ön plana çıkarmasını temin etmeye çalıştı. Katı bir teokrasiyle dünyaya sırtını dönen bir yönetim yerine her tarafla diyaloğu olan ve açık toplum yapısına sahip bir İran daima Türkiye'nin tercihi olmuştur. Şayet böyle bir İran tablosu var olsaydı Suriye'deki yıkım gerçekleşmeyecekti. Bu anlaşma Türkiye İran yakınlaşmasına vesile olacağı gibi aradaki ticari ilişkilerin hacmini daha da ileriye taşıyacaktır. Bu iki ülke için bir fırsattır.