25 yıl önce geçirdiği trafik kazası sonrası yaşamına ve çok sevdiği doktorluk mesleğine tekerlekli sandalye ile devam eden Op. Dr Mustafa Bircan, kar kış demeden 'Şifahanem' dediği hastanenin yolunu aşındırıyor. Hastalarıyla olan diyaloğuyla mesleğine farklı bir boyut kazandıran Bircan, hastalarını kapıya kadar uğurluyor, taburcu ettiği hastalarını ise telefonla arayarak durumları hakkında bilgi alıyor. Onu tekerlekli sandalyede gören hastaları ise önce şaşırıyor, sonra alışılmışın dışındaki tutumunu takdirle karşılıyor. Bircan, mesleğine olan büyük tutkusuyla yeniden hayata tutundu. Yaşam sevgisiyle herkese örnek olan Bircan, 8 yıldır izin kullanmadan hastalarının yardımına koşuyor. Tutumuyla takdir toplayan Bircan'ın en büyük sevinci hastalarının sağlığına kavuştuğunu görmek. Sabahın ilk ışıklarıyla hastanenin yolunu tutan Bircan, hastanede koridorunda gördüğü her hastasıyla sohbet ederek güne başlıyor.
'KENDİ TEŞHİSİMİ KENDİM KOYDUM'
Geçirdiği trafik kazasında teşhisi kendisinin koyduğunu anlatan Bircan,"1995'te geçirdim kazayı. Bu benim hayatımın ikinci perdesiydi. Gözümü açtığımda ayaklarımı hissetmiyordum ve kendi teşhisimi kendim koydum. O anda şükrettim; beynim çalışıyordu, kollarım çalışıyordu. Evet, ameliyathaneden uzak kaldım. Tedavi için gittiğim Amerika'da ameliyata girebilmem için her koşul sağlanmasına rağmen kendi ülkemde bu sağlanmadı. 2020'de Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan, ilk seçimleri kazanmasıyla ona söylediğimi hatırlamış. Seçimden 3 gün sonra beni evimde ziyaret ettiler ve 'doktorum benden ne istiyorsun' diye sordular. Öncelikle mühürden kurtulmak istediğimi, sonra sigara yasağını, sosyal güvenlik kurumu ile aynı çatı altında olma dileklerimi ilettim. Çok ilgilendi" dedi.
'BURASI BENİM ŞİFAHANEM'
Hiç bir zaman umutsuzluğa kapılmadığını belirten Bircan,"Hayat devam ediyor. 8 seneden beri izin de kullanmıyorum. Çünkü burası benim şifahanem; hastalarım benden ben de onlardan enerji alıyorum. Onlar benim bir ailem, bir parçam. Biz sonuçta bir aileyiz. Kendimi çok şanslı hissediyorum. Her hastamın bir hikayesi var, her hasta bir öykü kahramanı. Örneğin bir hastam kapıyı açıyor ve size muayene olmaya değil, size bunu getirdim diyor. Mesleğim benim çok kutsal ve her hastamın bir hikayesi var. Yardıma koşmak değil bu benim görevim. Bu bana enerji veriyor; karı, kışı önemli değil. Karda da kışta da geliyorum. Hastalarım bensiz yapamazlar. Biliyorum benden enerji alıyorlar ve en önemlisi ben de onlardan enerji alıyorum. Hafta sonu bana gelemeyen, bana ihtiyacı olan, rahatsızlanan hastam varsa onları evinde ziyaret ediyoruz" ifadelerini kullandı.
MUSTAFA HOCA BENİM İKİNCİ BABAM
OĞLUMUN rahatsızlığından dolayı Mustafa Hoca ile tanıştığını belirten Nuray Erarslan, "Yıllardır görüşüyoruz, bir aile dostumuz, babamız, ağabeyimiz gibi sürekli görüşüyoruz. Çok tedavi gördüğümüz hastalığı Mustafa hoca çözdü ve basit bir şey olduğunu söyledi. Sürekli geliyoruz, ziyaret ediyoruz. Telefonlarımızı her zaman açar, kendisini çok seviyoruz. Mustafa hoca benim ikinci babam gibi, iyi ki var ve iyi ki hayatımıza girmiş" dedi. Mustafa hocayla tesadüfen yollarının kesiştiğini söyleyen Hüseyin Oskay, "Bir gün sıra alamadım, hocama gittim. Hocam, 'ben yardımcı olurum size' dedi. Fıtık ameliyatıyla ilgili bana yardımcı oldu. Hocamın bana çok faydası oldu. 60 senedir Ankara'dayım ben böyle bir hoca görmedim. Bilgi, saygı, hürmet bakımından üzerine yok. Çıktıktan sonra hocamızı bekliyoruz, görüyoruz" ifadelerini kullandı.