İstanbul Cup'ta, bundan iki yıl önce, Venus Williams'ı Boğaz Köprüsü'nde raket sallarken görmek tenisle ilgili olmayanların bile dikkatini çekmişti. Venus Williams'ı, Maria Sharapova'yı bilmeyen yok gibiydi. Ama bu iki yıldızı 2007'de İstanbul'da elemeyi başaran, 19 yaşındaki İran asıllı Fransız tenisçi Aravena Rezai bize çok uzak bir isimdi. Tüm bu uzaklığa rağmen, belki de kendimize yakın bulduğumuzdan, Rezai'nin başarısını ayakta alkışladık. Aradan iki yıl geçti, İstanbul Cup artık özel şirketlerin sponsorluğunun yanı sıra Türkiye Tenis Federasyonu'nun da sahiplendiği bir organizasyon haline geldi. O esmer kız, yani Aravena Rezai tekrar İstanbul'da. Rezai'nin 2009 performansı 19 galibiyet ve 11 mağlubiyet olarak gözüküyor. Aravena Rezai'nin tenise başlama hikâyesi de son derece çarpıcı. Bu başarı öyküsünü hem Aravena Rezai hem de babası Arsalan Rezai'den dinledik.
Arsalan Rezai:
- Neden Fransa'ya göç ettiniz?
- İran'da yaşadığım dönemde eğitim almak için Fransa'yı tercih ettim, jeoloji okudum. Çocuklarımdan birinin profesyonel bir sporcu olmasını çok istiyordum.
- Tenis fikri nereden çıktı?
- İlk çocuğum yani oğlum dünyaya gelmişti, o sırada Roland Garros finali vardı. Kazananın yaşadığı coşkuyu görünce çocuklarımdan birinin tenisçi olmasını istedim. Benim tenisle ilgili hiçbir fikrim ve bilgim yoktu. Oğlumun eline bir yaşında tenis raketini ve toplarını verdim. Evde duvara top atıyorduk. Hayatımdaki her şeyi bıraktım, işimi bıraktım ve oğluma tenis öğretmeye adadım kendimi. Fransa'da çalışmayanlara verilen işsizlik parasıyla yaşadık.
- Sonra Aravena dünyaya geldi...
- Evet, o biraz büyüdüğünde oğlum için top toplayıcılığı yapmaya başladı. Oğlum 12 yaşına gelmişti ama hiçbir sportif başarı elde edemedi. Tüm çabalarım boşa gitmişti. O sırada top toplayan ve sürekli bizi izleyen kızım meğerse bir cevhermiş, ona hiç ders vermediğim halde tüm anlattıklarımı kafasına kazıyormuş. Yedi yaşında raketi eline aldı ve üç ay içinde yerel şampiyonluğu, lig şampiyonluğunu kazandı ve Fransa şampiyonasına katılma hakkı elde etti. Bir anda tüm Fransa'da tanındı.
Aravena Rezai:
- Ağabeyiniz için top toplarken tenis oynama hayalleri kurar mıydınız?
- Yedi yaşımdaydım elime raketi aldığımda, ben küçükken de diğer kızlardan farklı olmak istiyordum. Bu nedenle tenis çok önemliydi. İyi oynayarak babamı da mutlu etmek istiyordum çünkü onun beklentisini biliyordum.
- Çok fedakârlık yaptınız mı bu noktaya gelmek için?
- Çok. Küçükken oyun oynamadım, rakiplerim otelde kalırken biz minibüste yatıp kalkıyorduk turnuvalar için, üşüyordum. 13 yaşıma kadar okulda devam edebildim, sonra mektupla eğitim aldım ve liseyi bitirdim. İnsan hayatında doğal engeller var ama benim önümde doğal olanlardan fazlası vardı. Fransa'da gelişmemi de engellediler, ırkçılık vardı.
- Neden bu kadar hırs yaptınız tenisi?
- Tenis bir zengin sporu. Sıfırdan yaratılmış bir değerim ben. Zamanında bana engel olan ne varsa belli bir şöhreti yakaladıktan sonra yanımda yer almaya başladı. İnsanlar bana ne kadar kötülük yaparsa yapsın hırslanıyordum.
-
Her yere aile olarak mı gidiyorsunuz?
- Evet. Kazandığım her şey bu beş kişi için.