- Anti-aging uzmanına sorulmaz belki ama, 43 yaşında anne olmak sizi ürkütüyor mu?
- Kesinlikle hayır. Zamanı şimdiymiş. Önceliğim hep eğitimim oldu, hep sevdiklerimi seçtim hayatta. Önce aile hekimliğini seçtim, size geniş bir bakış açısı sağlıyor. Burada hastayla konuşurken, psikolojik durumunu bile sorgularım. Hormonlarla hastalıklar arasında önemli bir ilişki var. Endokrinoloji üzerine eğitim almak istediğimde henüz genetik şifre çözülmemişti. 'Hormonlar çok önemli, endokrinoloji öğrenmem lazım,' dedim. Genetik şifrenin çözülmesi ile anti-aging tedaviler başlayınca; aile hekimliğini bir çeşit koruyucu hekimlik, yani yaşlanmayı, hastalanmayı önleyen hekimlik olarak görmeye başladım ve anti- aging üzerine de uzmanlaştım... Bu eğitimlere kendinizi ve zamanınızı adamak zorunda kalıyorsunuz uzmanlaşmak için. Bebek yapsaydım, ona kendimi tam olarak veremezdim. Şimdi doğru zaman geldi. Stressiz, endişesiz bir anne olacağımı biliyorum.
HER BESİN HER BEDENE İYİ GELMEZ
- Ne kadar anti-aging uzmanı olsanız da, 'Bu yaşta doğurursam birtakım sorunlar yaşarım,' diye düşündünüz mü?
- Hayır, hiç şüphem olmadı. 20 ve 30'lu yaşlardaki annelik ile 40'lı yaşlardaki annelik arasında inanılmaz fark olduğunu düşünüyorum. İlk çocuğunuzu önce doğursanız bile, ikincisini kesinlikle 40'ın üstünde yapmalısınız. En iyi anti-aging, doğum yapmak. Özellikle 40'ından sonra doğum yapan kadınların ömrünün uzadığı ispatlanmış. Ama 40'ından sonra hamile kalabilmek için de kendinize önceden iyi yatırım yapıyor, yani yumurtalıklarınızı, hormonlarınızı çok iyi tutuyor olmanız lazım. Bu da iyi beslenmeden, egzersiz yapmaktan geçiyor. Üç şey sizi hayatta tutar: Hava, su, ve besinler. Bu üçünün çok iyi olması; pH değeri 8'in üzerinde kaliteli su içiyor olmanız lazım.
- Yedi yaşında bile hastanız olduğunu gördüm. Bu yaşta bir çocuğun antiaging'le ilgisi ne olabilir?
- Anti-aging'de dış görünüşle uğraşmayız. Amacımız, kanser, kalp hastası, damar hastası, obez, şeker hastası olmanızı engellemek. Çocuklarda obezite çok arttı. Çocukları küçük yaşlardan itibaren, çevresel toksinlere, katkı maddelerine karşı korumak lazım. Önce analiz yapıyoruz. Sizi neye karşı korumam gerektiğini bilmem lazım. Bunun için bir genetik testimiz var. Genetik testimizde, neye yatkınsınız, bakıyoruz. Hem anneden hem babadan birtakım genler geliyor ama siz oluştuğunuz anda, anne ve babanın yumurtası bir araya geldiği anda genlerde birtakım kırılmalar, değişiklikler oluşabiliyor. Genetik testle zayıf yönlerinizi, genetik yapınızı ve buna göre ilaç kullanımını ortaya çıkarıyoruz. Herkes her ilacı kullanamaz. Bir ağrı kesici sizi mahvetmiş olabilir. Kişiye özel sağlık takibi, beslenme ve ilaç kullanımını ortaya çıkarıyoruz. Doğduğunuzda bedeninizin yüzde 75'i suydu. 90'lı yaşlara geldiğinizde bu oran yüzde 71'lere düşmüş olacak.
- Ne yapmak lazım peki?
Kendinizi bir yüzme havuzu olarak düşünün. Bu havuza bir yerden su girip çıkmalı. Su girmezse, yosun tutar. Bu havuzu çayla, kahveyle, kolayla filtre etmeye çalışırsanız, bulanmaya başlar. Su içmeniz gerekiyor. Bedeninizin hangi besin türüyle iyi geçinmediğini de bilmeniz lazım. Vücudumuza bir mikrop girdiği zaman, bağışıklık sistemimiz ona savaş açıp mücadele ediyor. Aynı şekilde, bazı besinleri yediğiniz zaman bağışıklık sisteminiz diyor ki 'Eyvah, vücuda bir yabancı madde girdi, bununla savaşmam lazım'. Bu savaş bir yangın çıkarıyor. O yangına biz tıpta enflamasyon diyoruz. Bu enflamasyon şekeri, obeziteyi, tansiyonu, tiroidi tetikler, alevlendirir.
AKŞAM 20:30'DAN SONRA YEMEYİN
- Sizin günlük beslenmenizi merak ediyorum.
- Çocuk sahibi olmak için gittiğimde doktor şaşırdı. 43 yaşımdayım, 13 yumurtam vardı. Bunu beslenmeme bağlıyorum. Kahvaltıyı sebze meyve suyuk arışımı ile yapıyorum. Öğle yemeğim genelde salata. Etli veya balıklı salata. Akşam yemeğim ise sebze. Makarnayı iki haftada bir yiyorum. En son ne zaman peynir veya tereyağ yediğimi hatırlamıyorum. Gebeliğimde hiç süt içmedim, özellikle içmedim, toksik olduğu için. Kalsiyum ihtiyacımı mercimekten, kuruyemişlerden karşıladım. Akşam 20:30'dan sonra asla bir şey yemem, hastalarıma da yedirmem.
SÜT VE EKMEK İNSANA ZARARLI!
- Yaşlanmayı geciktirmek için nelerden uzaklaşmak lazım?
- Çevre kirliliğinden! Bu da pek mümkün gözükmüyor. (Gülüyor.) 35 yaşında menopoza giren kadınları sıklıkla görmeye başladık. Çevre kirliliği, toksik maddeler, hormonları etkiliyor, yumurtalıklar teslim oluyor. Toksik maddeler, yaşlanmayı hızlandırıyor, ömrü kısaltıyor. Benim gözlemlediğim dört salgın var: Birincisi obezite, ikincisi depresyon, üçüncüsü Haşimato tiroit, dördüncüsü de kanser. Yediğimiz yoğurtta bile melamin var. Toksinler her yerde.
- Sizin beslenmenizde nelere yer yok?
- Anti-aging'de temel bir beslenme alışkanlığı vardır. Bu herkes için geçerlidir. Bu karbonhidrat içermeyen beslenmedir. İkinci olarak da insan yapısına uygun olmayan iki ana madde var: Birincisi glüten, ikincisi süt.
- Süt ve ekmek insana zararlı mı demek istiyorsunuz?
- Glüten, buğday, arpa, çavdar ve yulafta bulunan bir protein yapı taşıdır ve besin entolerans testinde Türkiye'de veya Avrupa'da da aynı şey söz konusu: Reaksiyon ortaya çıkarıyor. Glüten, vücudun kolay tolere etmediği, başa çıkamadığı bir madde. Dolayısıyla makarnadan ekmeğe kadar, bunlar vücutta insülini etkileyerek enflamasyonu artırıyor ve hastalıkları tetikliyor. Glüten tüketimini minimuma indireceksiniz. Benim önerdiğim beslenme biçiminde bunlar sadece kahvaltıda var. 'Ekmek yemeyin, onun yerine bir tabak daha yemek yiyin,' diyorum. Toksik olan ikinci gıda, süt ve süt ürünleri. Dünya Sağlık Örgütü, bir yaşın sonuna kadar çocuklara anne sütü dışında süt ve süt ürünlerini önermiyor. İsviçre ve Fransa, insan sağlığı ve süt arasında ilgi kuran bütün reklamları üç yıl önce yasakladı. Anti-aging uzmanları olarak bakış açımız şudur: Bir madde bir yaşına kadar zararlıysa 11'inde, 21'inde ve 51'inde de zararlıdır.
STRES YAŞLANDIRIR
- Kışın depresyon artıyor. İnsanlarda kış mevsiminde 'yaşlanıyorum' duygusu daha da artıyor. Neden?
- Stresi de kışın daha yoğun yaşıyoruz. Stres yaşlandırır. Belki kışın stres daha yoğunlaşır. Stres, kanser de eder, şeker hastası da. Psikolojinizi de, kalp atışınızı da, midenizi de bozar, tiroide, kansere yatkınlık varsa bunu da tetikler. Stres artık çalışanların, erişkinlerin problemi değil, gençlerin ve çocukların da problemi.