Bu
yıl 27 Mart Dünya Tiyatro Günü bildirisini, Türkiye'de usta tiyatrocu Kenan Işık yazdı. Tiyatro dünyamızda son yıllardaki hareketlilik düşünüldüğünde Işık'ın kaleme aldığı bildirinin ezber bozan bir yanı vardı. " Tiyatro öldü! Son yıllarda insanı usandıracak kadar sık tekrarlanan bir söz bu... Eğer öyle ise, gerçekten de iddia edildiği gibi öldüyse tiyatro, bugün Dünya Tiyatro Günü'nü kutlamak yerine yasını tutalım tiyatronun," diyor Kenan Işık. Tabii böyle bir bildiri sonrası Işık'ın kapısını çalmak farz oldu. Işık da bize kültür alanındaki tehlikeli gidişatı anlattı.
- Yazdığınız bildirinin, son yıllarda tiyatrodaki hareketlilik göz önüne alındığında ezber bozan bir yanı var. İtirazınız tam olarak nedir?
- Evet, tiyatro alanında bir hareketlilik var, farkındayım. Ama 1910'daki sanat yaşamı özellikle tiyatroda, bugünkünden daha parlaksa, bugüne övgüler düzemeyiz. İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV), 'Dünyada çok iyi oyunlar var, ama sahnemiz olmadığı için festivale davet edemiyoruz,' diyor. Genç tiyatrocular salon bulamayıp, küçük mekanlarda oyun sahnelemeye çalışırken, kimse bu insanlara el uzatmıyor Birileri kalkıp,
Günlük Müstehcen Sırlar gibi bir oyun üzerinden bizi edep ve adaba davet ediyor. Oyun yazarlığı dediğimiz alan neredeyse körlenmiş durumda. Gazetelerde, şurada burada 'Tiyatro öldü, demode bir sanat,' denilerek, soylu bir sanat itibarsızlaştırılmaya çalışılıyor. Mesela Meclis'te milletvekilleri birbirlerinin gırtlağını sıkarken, 'Burası tiyatro değil!' diye bağırıyor. Diğeri de 'Artistlik yapma! diyor. Ya da bir yolsuzlukla ilgili bir yazısına köşe yazarı 'Ortaoyunu 1' diye başlık atıyor. Bütün bunlar büyük bir sorun olduğuna işaret ediyor. Mesela İstanbul gibi güzelim bir kentte, eğer gecekonduların ortasına bir gökdelen dikiliyorsa, kar yağdığı zaman kıyameti koparan insanlar buna ses çıkarmıyorsa, estetik anlamında bir sorun var demektir. Bu, halkın sanatsal, estetik anlamda beslenemediğinin göstergesidir bana göre.
KÜLTÜREL BİR DAYATMA SÖZ KONUSU
- Sizce neden estetik olgusu hayatımızdan çıkıverdi?
- Yüksek sanat dediğimiz, daha nitelikli ve kaliteli olanın geriye çekildiğini, bunun yerine popüler sanatın iyice yaygınlaştığını düşünüyorum. Bu sadece tiyatro için geçerli değil. Sinema ve edebiyat için de böyle. Sanatın hayatı besleyen bir alan olduğu artık unutuldu. İnsanlar, sanattan, tiyatrodan kendilerini oyalamasını, hoşça vakit geçirtmesini bekliyor. Hal böyle olunca, estetik olgusu hayatımıza girmiyor.
- Bildiride, popüler kültürün dayatmacı yönüne de işaret ediyorsunuz. Popüler kültür, yerel kültürü nasıl örseliyor?
- Gerçek sanat, insanı dönüştürür. İyi bir sanat yapıtıyla karşılaştığınız zaman, düşüncenizi olumlu yönde değiştirdikten sonra hayata başka türlü bakarsınız. Ama bugün, dünyayı bir ölçüde dizayn eden anlayışa uygun bir sanat yaratılmak isteniyor. Bu sanat, kültür-sanat tüketicisi yetiştiriyor. Küçük bir örnek vereyim. Bugün her AVM'nin içinde sinemalar var. 10 salon varsa, sekizi Amerikan filmidir. Bir tane Polonya filmi göremezsiniz. Bu Amerikan filmlerinde de bir hayat tarzı dayatılır. Mesela her filmde bir McDonald's vardır. Filmden çıkınca da McDonald's, AVM içerisinde sizi karşılar. Biz de buna çabuk uyum sağlıyoruz. Çünkü dayatmanın farkında değiliz. Ama bu dayatma, yerel kültürlerin, etnik kültürlerin devre dışı bırakılmasına neden oluyor. Oysa biz kadim Anadolu kültürünün üzerinde yaşıyoruz. Bu kadim kültürü unutup, çeviri, ithal kültüre meylediyoruz. 'Bir faydası var mı bu kültürün?' derseniz, bence yok. Bizi daha değerli bir kültürden uzaklaştırıp daha banal olana sürüklüyor. Buna engel olacak olan da gerçek sanattır. İşte bu alan kapalı.
- Peki bu alanı açmak için ne yapabilir?
- Sistemin bir dayatması yok bu konuda. Nitelikli kitaplar basılıyor, oyunlar sahneleniyor, filmler çekiliyor. Ama sistemin o kitabı okuyacak, o filmi ve oyunu izleyip değerini anlayacak bireyin yetişmesine bir katkısı yok. Picasso sergisini görüp, onu algılayacak altyapıya sahip bir insan yetişmiyor. Sonra Picasso sergisini gezip de 'Bu ne ya, kafası gözü bir tarafa gitmiş,' diyen insanları görüyorsunuz. Oysa İngiltere'de çocuklar Shakespeare'le çok küçük yaşta tanışıyor.
GERÇEK SANAT, YENİNİN PEŞİNDEDİR
- Yaratıcı sanat kan kaybediyor. Ama bunun bedelinin farkında mıyız?
- Tiyatro yüksek bir sanattır, popülere yüz vermez. Popüler sinemayla, televizyonla rekabet edercesine işler ortaya koymaya başladığı an, tiyatro kendi değerinden bir şeyler kaybeder. Dünyanın her yerinde tiyatro zor bir alandır. Seyircinin hemen kolayca tüketebileceği bir alan değil. Tiyatronun, gerçek sanatın işi bu değil. Gerçek sanat, yeninin peşindedir. Toplumun henüz farkında olmadığı bir şey hakkında konuşuyordur. Bunun için bu yeninin algısı da zordur. Bunun içselleştirilmesi için de bir kültür sanat toplumu olmanız gerekir. Eğer kültür sanat toplumu olursanız demokrasiniz de daha sağlam olur. Mesela bugün Avrupa bu gelişmişliğini, sağlam demokrasisini bir kültür sanat toplumu olmasına borçludur.