atv'de yayınlanan Kuruluş Osman dizisinin Kongar'ı o. Mavi gözleri, güçlü yapısı ve ata binişteki ustalığı ile düşmanların korkulu rüyası... Bir Türk çocuk iken Moğollar tarafından kaçırılıp Türk düşmanı olarak büyütülüyor. Geçmişi hatırlamadığı için düşmanı sandığı kardeşini öldürüyor. Gerçek kimliğini öğrendiğinde ise Burak Özçivit'in yani Osman'ın en büyük yardımcısı oluyor. Yeni sezonda Burak Özçivit ve Burak Çelik'i hep yan yana göreceğiz. Biz de Burak Çelik ile bir at çiftliğinde buluştuk. Çünkü o artık bir at tutkunu. Ata binmediği tek bir günü bile yok. "Bu rol genlerimde olan yeteneğimin ortaya çıkmasını sağladı. Ata binmek benim için artık bir tutku. Atlardan sabrı ve soğukkanlı olmayı öğrendim" diyor. Sarışın ve mavi gözlü olunca beni Avrupai olarak görüyorlar ama ben tam bir Türküm, türkü dinleyip saz çalmayı seviyorum" diye de ekliyor. Türkiye'nin ve dünyanın da en iyi erkek modeli seçilen Burak Çelik, artık oyunculuk alanında ilerlemek istiyor. Kuruluş Osman'la birlikte toprağa bakışının değiştiğini söyleyen Çelik: "Ne büyük zorluklarla atalarımızın bu toprakları yurt yaptığını öğrendikten sonra ağaca, toprağa bakışım değişti. Milli duygularım zaten çok yoğundu. Tarihte Türklerin yükselmesini hiç bir zaman istemediler. Eskiden oklarımız varmış şimdi ise İHA'larımız var" diyor
- Kuruluş Osman'da canlandırdığınız karakter çok iyi at biniyor, kılıç kullanıyor. Çok güçlü bir savaşçı. Uzun bir hazırlık süreci oldu mu?
- Öncesinde günümüzden yaklaşık 800 yıl önce yaşamış bir karakterin psikolojisini anlama üzerine bir çalışma oldu. Ardından yaklaşık üç hafta ata binme, kılıç, aksiyon dövüş gibi eğitimler aldık. Eğitimin üçüncü günü ata dörtnala binmeye başlamıştım bile. İçimde varmış demek ki... (Gülüyor).
- Bu rolle içinizdeki bir yeteneği de keşfetmiş oldunuz o halde...
- Binlerce yıldır atlar bizim en yakın arkadaşımız, yoldaşımız. Ata binince kendimi onunla bütünleşmiş gibi hissettim. Türk milletinin genetik yatkınlığı da var. Beynimizin bir yerinde programlanmış bu yeteneğimiz bence. Türk deyince akla at geliyor ilk önce...
- Daha önce denemediğiniz bir spordu. Tedirgin olmadınız mı hiç?
- İlk başta tedirgin oldum tabii, büyük bir canlı çünkü... Ama sonra o tedirginliği
hemen kırdım ve atın psikolojisini çözmeye çalıştım. Sonrası geldi zaten... Hep farklı atlara biniyorum çünkü her birinden başka şeyler öğreniyorum. - Atlardan neler öğrendiniz?
- Sabrı öğretti bana. Soğukkanlı olmak gerekiyor mesela. Reflekslerim de çok kuvvetlendi. Sağlık alanında da terapi yöntemlerinden biri bildiğiniz gibi. At binmenin insanlara hatırlattığı en önemli özelliklerinden biri de empati duygusuna katkısı bana göre.
- Set Riva'da... Buradan evinize gidip gelmek zor olmuyor mu?
- Bana bu rolün teklif edileceğini bilmeden, tesadüfen tekliften iki hafta önce Riva'ya taşınmıştım. Zaten plato Riva'da denilince hemen kabul ettim. Aslında hayat bana mesaj verdi. Bu rolde oynamam gerekiyormuş. Bugün iyi ki buradayım diyorum. Çünkü Kuruluş Osman seti bana çok şey öğretti. -Set size neler öğretti?
- Sıradan bir dizi değil. Baktığım toprağa bile bakışımı değiştirdi. Çünkü bu toprakların, bu devletin nasıl kurulduğunu anlatıyoruz. Onların yaşadıklarının milyonda birini bile yaşamadık. Ne büyük zorluklarla atalarımızın bu toprakları yurt yaptığını öğrendikten sonra ağaca, toprağa bakışım değişti. Benim milli duygularım zaten çok yoğundu.
Sette içinizden başka biri mi çıktı?
- Bu ilk dönem işimdi ve çok heyecanlıydım. İlk set günü kostümü giyip sete girdiğimde içimden başka bir ruh çıktı. O dönemde oturuş şekli bile farklı. Evde bile oturuşum, yemek yiyişim değişti. Yerde televizyon izlemeye başladım. Role adapte olabilmek için birçok yöntem denedim. - Sarışın ve renkli gözlü olduğunuz için Vikings dizisindeki Ragnar karakterine çok benzetildiniz...
- Evet, benzetiliyoruz da ama benim dışarıdan Avrupai bir görüntüm olsa da ben tam bir Türküm. Anadolu'nun zengin kültürünü seviyor ve bunu yaşamaya çalışıyorum. Ben türkü dinlemeyi severim mesela. Neşet Baba'nın tüm türkülerini her gün
dinlerim. En sevdiğim türküsü de Yolcu.
- Enstrüman çalıyor musunuz? Sesiniz de güzel galiba?
- Bağlama çalmaya başlamıştım. Ders alıyordum ama setten fırsat bulamadığım için devam edemedim. Sesimle ilgili çok da iddialı değilim. Bağlama çalarken söylüyorum tabii...
- Riva'da doğaya yakın bir yaşantınız mı var?
- Ormanın içinde bir evim var. Ekip biçiyorum. Bu sene ilk defa domates, biber, roka, maydanoz ektim. Toprakla uğraşmak insana çok şey öğretiyor. Emek ve sabrı, hayata emek vermeden bir şey alamayacağını hatırlatıyor. Biz genelde emek vermeden alma peşindeyiz modern hayatta. Ama işte emeksiz aş olmayacağını toprak insana öğretiyor. Domatesi manavdan almak ayrı, üç ay ona su verip büyüdüğünü görmenin keyfi çok ayrı. Değerini biliyor insan.
- Best modellikten oyunculuğa nasıl geldiniz?
- Best Model'e girdikten sonra bir dizi ile anlaştım. Bilmediğim bir sektördü ama öğrenmeye çalışıyorum. Oyunculuk yürekten gelmeli. Bunun okullu ya da alaylılıkla ilgisi yok. Bir yaşama biçimi. Yıllar geçti ve ben hâlâ kendime bir şeyler katmak için çabalıyorum. uzun bir yol... Burak Özçivit, Kenan İmirzalıoğlu, Kıvanç Tatlıtuğ... Hepsi best modellikten geldi ve oyuncukta çok iyi yerdeler.
- Pandemi döneminin size öğrettikleri oldu mu? Evde kalınca psikolojisi bozulanlardan mısınız?
- Çok uzak hayaller kurmamayı öğretti. Bir sabah kalktığımızda bütün dünya değişebiliyor. Bu anın tadını çıkarıp, anı dolu dolu yaşamayı seviyorum. Zaten evde olmayı çok seven biriyim. Psikolojim bozulmadı. Ekip biçmeyi öğrendim mesela. Ata biniyorum. Spor yapıyorum.
-Yaşam felsefeniz değişmiş anladığım kadarıyla bu süreçte?
- Aslında hep doğaya yakın bir hayat tarzı istiyordum. Yaşam felsefem hep doğayla iç içeydi. Bunun beni özüme daha da yaklaştırdığını hissediyorum. Ve bundan çok keyif alıyorum.
- Ayakkabı tutkunuz olduğunu duymuştum. Kaç ayakkabınız var?
Seviyorum ama istiflemiyorum. İhtiyacı olanlara veriyorum. Neden biriktireyim ki?
Her gün değişiyoruz, tüketmek yerine üretmenin önemine inanıyorum. İnsanın dışarıdan değil içeriden değiştiğini düşünüyorum. Ben artık kendimle daha çok vakit geçiriyorum ve kendimi duymaya başladım.
Eskiden oklarımız varmış şimdi SİHA'larımız var
- Azerbaycan, Ermenistan ile savaş halindeyiz. Bir Türk genci olarak sizi nasıl etkiledi bu savaş?
- En kısa zamanda Azerbaycan'ın yaşadığı bu haksızlığın bilmesini diliyorum. Devlet ve millet olarak Azerbaycan halkının yanında durarak çok doğru bir şey yapıyoruz. Ermenistan savaş suçu işliyor. Masum insanları öldürülüyor. Tüm dünya ülkeleri ellerini vicdanlarına koymalı.
- Şu günlerde de Fransa'nın saldırılarına maruz kalıyoruz...
- Tarihte de Türklerin yükselmesini hiçbir zaman istemediler. Şimdi de gelişiyoruz, güçleniyoruz. Tarih boyunca Türklerin karşısında kim durabilmiş ki? Şimdi de duramıyorlar ve bu yollara başvuruyorlar. Şimdi İHA VE SİHA'larımız var ama o zamanki İHAl'arımız da oklarımızmış. Teknoloji açısında yıllardır yaptığımız yatırımların karşılığını alıyoruz şu an.
Keyifli vakit geçiriyoruz
- Hayatınızda var mı biri? Ne tür insanları hayatınıza alıyorsunuz?
- Var evet. Tanıdığınız biri değil. Ama keyifli bir ilişkim var. Birlikte yaşamıyoruz ama sakin, konservatif bir doğada vakit geçirmeyi seviyoruz ikimiz de.
Burak Özçivit iyi bir kaptan
- Burak Özçivit ile bu sezon yan yana daha çok sahneniz var. Nasıl geçiyor set birlikte?
- Çok keyifli... Zaten sürekli birlikteyiz. Burak Abi ile çok iyi anlaşıyoruz. Sağ olsun, çok iyi bir kaptan. Ondan çok şey öğreniyorum. Zaten setimiz şampiyonlar ligi gibi. Cüneyt Arkın, Tamer Yiğit, Ahmet Yenilmez, Ragıp Savaş gibi çok kıymetli büyüklerim var. Hepsi çok büyük usta. Ne öğrenebilirsem öğrenmeye çalışıyorum.
- Cüneyt Arkın'ın gençliğine de benziyorsunuz...
- Ne mutlu bana. Keşke benzeyebilsem ona.