Popüler müziğin en güçlü seslerinden Işın Karaca, Mevzu Aşksa ve Nazarlardan adlı iki şarkısının yer aldığı bir EP'yle çıktı sevenlerinin karşısına. Önümüzdeki günlerde en iyi şarkılarından oluşacak bir senfonik albümün de eli kulağında… Bu EP'yi fırsat bilip Karaca'nın kapısını çaldık ve daldan dala konduk…
- Herkesin evlere kapandığı salgın günlerinde iki şarkı birden yayınladınız… Nasıl, hangi ruh halinde çıktı bu işler ortaya?
- Öyle ilginç bir dönemden geçiyoruz ki, tam anlamıyla hem içeri hem de içe kapandık. Ben ki çok sosyal bir insan değilimdir, evi severim aslında. Sıkıldım evde olmaktan. Ama yapacak bir şey yok. Sağlıkla, sabırla bugünlerin geçmesini bekleyeceğiz. Ama bir yandan da kendi içime döndüm, kendime doydum. Biliyorsunuz müziğimde de erkek arkadaşım Can Yapıcoğlu'yla çalışıyorum. Aslında bu iki şarkı dışında son dönemde ürettiğimiz onlarca şarkı vardı. Can da bir yandan benim senfonik best of albümüm üzerinde çalışıyor bu sıralar. Yani bir senfonik Işın Karaca albümü gelebilir her an, uğraşıyoruz. İşte böyle bir sırada Can "Özlemedin mi, yeni bir şeyler yapsak mı piyasa için?" diye sordu ve bu iki şarkıya öyle karar verdik. Ben albüm geleneğinden gelen biri olarak anlatacak sözüm çok, single'a bir türlü alışamadık. O yüzden iki şarkılık bir EP yayınlamaya karar verdik. Radyolara yavaş bir şarkı verseniz hızlı isterler, hızlı verseniz yavaş. Biri yavaş, biri hızlı işte. Buyurun… (Gülüyor).

SAHNE BENİM İKİNCİ EVİM
- Onun dışında bu salgın günlerinde nasıl geçiyor zaman evde?
- Çok garip hissediyorum… Ben sahnede olmaya alışmışım. Senede en az 100- 150 konser yapıyordum. Yani hayatı sahnede karşılıyor, sahnede yaşıyordum… Şimdi bu canlılık, hareketlilik durunca bazen kendimi tanıyamıyorum. Aslında pek çok duygumu sahnede yaşayıp orada bırakıyormuş, günlük hayatıma taşımıyormuşum. Bunları fark ediyorum şimdi. Sahne benim ikinci evim, hatta iç dünyamda ev bellediğim yermiş… Bir yanıyla evimde değilim yani. Çok özlüyorum. Umarım bugünler bir an önce biter, herkes kendi hayatına döner, bizler de sahneye.
- Sahne deyince sahne sizin için pek çok şarkıcıya göre daha önemli bir yer sanki. Canlı söylemeyi seven, canlı söylemekten çekinmeyen bir yapınız, bir özgüveniniz var. Hani sizin için hep derler ya "Işın Karaca'nın sesi çok güçlü" diye…
- Sahne benim için kesinlikle müziğin arenası. Ben ünlü olmadan önce de yıllarca sahne yaptım. Orkestralarda solistlik, vokalistlik yaptım. Şimdi teknolojik imkanlarla herkes şarkı söyleyebiliyor. Yani herkese stüdyoda şarkı söylettirilebiliyor. Ama o ak, kara mevzusu sahnede çıkıyor ortaya. Ben de orada olmayı çok seviyorum işte.
- Erkek arkadaşınız Can Yapıcıoğlu ile çalışıyorsunuz. Bu yeni iki şarkıda da birlikte imzanız var. Hem aşk hem iş nasıl gidiyor bir arada?
- Can çok bilge bir insan. Biz o işleri çoktan çözdük. Çalışırken bir şeyi beğenmediğimizde ya da bir sorun gördüğümüzde bunu işin içine aşkı karıştırmadan çok rahat ifade edebiliyoruz birbirimize. Ben genel olarak da hayatta içe atan, düşündüklerimi olduğu gibi söyleyemeyen biriydim. "Aman şu kırılır, bu üzülür" diye susardım, içimde kalırdı çok şey. Bu sefer siz sıkılıyorsunuz, ruh haliniz bozuluyor. Can'dan söylemek istediğim şeyleri içimde tutmamayı da öğrendim. Öyle kötü olacağıma, böyle kötü olayım diyorum artık. Bu asla bir bencillik değil. Kendimiz iyi olmazsak, kendimizi iyi hissetmezsek yakınlarımıza, sevdiklerimize de bir faydamız olmuyor. Hani uçaklarda güvenlik anonsu yaparlar ya "Tehlike anında maskeyi önce kendinize, sonra çocuğunuza takın" diye. Çok basit bir metafor ama önce kendimiz iyi olmalıyız… Önce kendimizi korumalı ve sevmeliyiz. Yakınlarımıza da iyi gelmek istiyorsak.

Zor bir roldü...
- Yıllar önce Sen Ne Dilersen adlı bir filmde başrol oynamıştınız. Cem Başeskioğlu'nun yönetmenliğinde. Çok da beğenilmişti rolünüz. Yıldız Kenter, Fikret Kuşkan gibi ustalarla… Sonra bir daha sinemada, dizide göremedik sizi… Düşünmediniz mi hiç?
- İnanın o film benim için de çok önemliydi. Zor bir roldü. Özgür bir kadındı oynadığım karakter. Sonra bir filmde daha oynadım ama inanın adını bile hatırlamıyorum. Sen Ne Dilersen başkaydı… Oyunculuk okudum aslında biliyorsunuz. Hâlâ isterim bir sitcom'da oynamayı. Şöyle Perran Kutman'ın da olduğu, özgür ve komik kadınların ortalığı kahkahaya boğarken kadınlık üzerine de düşündürdüğü bir sitcom… Ama bugünlerde her şey hayal işte. Hayaller sitcom, gerçekler kır dizini otur evinde!

'Çok kötü bir öğretmensin Işın Karaca'
- Kızınız Mia nasıl, kaç yaşında oldu? Onun da müziğe ilgisi var mı?
- Maalesef ki onun da müziğe çok ilgisi var (gülüyor). Piyano öğreniyor, dansla ilgileniyor. Dokuz yaşında oldu… O da bugünlerde hep evde hepimiz gibi. Bana "Işın Karaca, iyi bir annesin, çok iyi bir müzisyensin ama çok kötü bir öğretmensin" diyor.
- Hayırdır, niye kötü öğretmenmişsiniz?
- Çok disiplinliymişim. "Kendi öğretmenim bile beni daha özgür bırakıyor" diyor. Doğrudur. Disiplinliyim biraz. Kendim de bugüne her zaman disiplinle, çalışarak, hem kendimi, hem şartları zorlayarak geldim. O sayede bugün artık bir şarkı üretirken "Bu tutar, bu tutmaz" diye düşünmüyorum. İçimden geleni yapıyorum. Bu da yılların bana tanığı bir lüks artık.