İstanbul'un
Tarihi Yarımadası'nın sessiz sakin bir köşesinde, Cankurtaran'da şirin bir balık restoranı var. Adı Balıkçı Sabahattin. Ara sokaktaki tarihi ahşap bir köşkte müşterilerini ağırlayan mekân, havalar ısınınca bahçeye, hatta sokağa taşıyor. Balıkları, deniz mahsulleri, mezeleriyle lezzet tutkunlarının uğrak yeri haline gelen Balıkçı Sabahattin'in, en az sunduğu lezzetler kadar dikkat çeken bir özelliği daha var. Mahallenin köpeğine ya da ciğercinin kedisine hepimiz alışığız ama, bu balıkçının kapısında tombul bir kuzu duruyor. Restoran sahibi Sabahattin Korkmaz'ın kuzusu o. Sahibini çok seviyor, bir an bile yanından ayrılmıyor. Gözü hep onda. Sabahattin Bey nereye, kuzu oraya. Birlikte çarşıya pazara çıkıyorlar. Cankurtaran sokaklarında bir aşağı bir yukarı dolaşıyorlar. Geceleriyse sanki mekânın sahibiymişçesine müşterileri memnun etmek için çabalıyor kuzucuk. Masa masa dolaşıyor. Balıkçı Sabahattin'e gidip de bu kuzuya hayran olmayan, onu diline dolamayan yok. Biz de gidip bu meşhur kuzunun hikayesini sahibi Sabahattin Korkmaz'dan öğrendik. Dört aylık, şirin bir kuzu olan Seyfi, hem mekânın hem de bütün Cankurtaran'ın maskotu olmuş durumda. Çok insan canlısı. Özellikle gece olup da restoran müşterilerle dolduğunda Seyfi iyice keyifleniyor. Çeşitli numaralar, oyunlar yapıyor. Kafasına avucunuzla vurup, "tos" diyince gerilip gerilip tos atıyor. Sonra iki ayak üstüne kalkıp yürüyor. O bu kadar sempatik olunca müşteriler de Seyfi'yi çok seviyor. Seyfi herkese karşı çok sevecen ancak en çok sevdiği kişi, ona bakıp, besleyen, bebekliğinde biberonla sütünü içiren Sabahattin Korkmaz şüphesiz. Sevgileri karşılıklı. Sabahattin Bey de kuzusuna ne kadar bağlı olduğunu hem sözleriyle hem de davranışlarıyla ortaya koyuyor. İki oğlu bir de kızı olan Korkmaz, Seyfi'nin kendisi için bir oğuldan farksız olduğunu söylüyor: "15 günlüktü bana geldiğinde. Mudanya'dan bir arkadaşım gönderdi. Biz sütle, biberonla besledik. Şimdi dört aylık oldu. Ama görenler büyük sanıyor. İyi bakıldığı için biraz iri yapılı. Haftada iki kere banyo yaptırıyoruz. Bana çok bağlandı. Beni görmediği zaman bağırıp durur. Sabahları geldiğimde, ona hiç bakmadan geçersem deliriyor, küsüyor. Sonra gönlünü almak epey zor oluyor. İnsan gibi. Burada onunla bir tam gün geçirseniz, yaptıklarına inanamazsınız. Ben böyle bir hayvan görmedim hayatımda. Köpek kadar sadık."
İTHAL MUZ YEMEZ
Siyahlı beyazlı rengiyle de sıra dışı bir kuzu olan Seyfi, gerçekten de epey besili. Bir günde yediklerine bakınca buna şaşırmamak gerek. Her gün en az 10 tane göbek salata, taze roka, maydanoz gibi çeşitli yeşillikler ile çavdar ekmeği onun mönüsünden eksik olmuyor. Bunların yanı sıra mevsim meyvelerinden çileği çok seviyor. Sabahattin Bey'in uzattığı çilekleri havada kapıyor. Sevdiği bir başka meyvenin ise muz olduğunu söylüyor Sabahattin Korkmaz: "Muz yer ama yerli muz olacak. İthal muzu ağzına sürmez. İthal muzlarda ilaç oluyor ya, onun için yemiyor. Sararsın diye karpit koyuyorlar. Hayvan onu anlıyor ve yemiyor." Cankurtaran sokaklarında Sabahattin Bey önde Seyfi arkada dolaşırlarken onlara rastlamak mümkün. İlk bakışta onu köpek ya da keçi sanabilirsiniz. Özellikle turistlerin çok ilgisini çektiğini söylüyor Sabahattin Korkmaz. Geldiği günden beri hep restoranın önündeki yerinde duran Seyfi, gündüzleri genelde bağlı duruyor. Arada bir doğası gereği otlasın diye sahildeki çimenlere götürdüklerini söylüyor Sabahattin Korkmaz. Geceleri ise serbest dolaşan Seyfi için ileriye yönelik çok güzel planları var Korkmaz'ın: "Otoparkın orada ev gibi kapalı bir yer yapacağız. Yanına da bir dişi bulacağız. Evlendireceğiz yani. Birlikte yaşayacaklar artık burada." Seyfi'den önce bir kuzu daha beslemiş Sabahattin Korkmaz. Onu da çok sevmiş ve bağlanmış. Ancak kuzu bir arabanın altında kalmış. Onun ölümünün ardından 10 gün restorana uğramamış Korkmaz: "O kadar üzüldüm ki, onu yokluğuna alışmak çok zor oldu. O da çok başka bir hayvandı. Markete giderdik birlikte. Karşıdan karşıya geçerken kırmızı ışıkta ben dururdum, o da hemen dururdu. Ben geçince o da geçerdi. Onu kaybettikten sonra bir yıl yenisini alamadım. Bu arada müşteriler alışmıştı. Sürekli yeni kuzu almamı söylüyorlardı. Sonunda Seyfi geldi işte. İnşallah bu uzun ömürlü olur." Kuzu besleyen birini görünce, ne kadar sevse de "Kesecek misiniz?" diye sormadan geçemedik. Sabahattin Korkmaz bunu kendisine çok kişinin sorduğunu ve kendi yanıtının da "Asla" olduğunu belirtiyor: "Nasıl keserim ben onu. Çok seviyorum. Alırken de hiç öyle bir niyetim yoktu. Geldiğinde ufacıktı, yürüyemiyordu. Kurban Bayramı'na yakın büyük bir koyun alıp, bir iki ay bakarım ama bunu asla kesmem."