İlk şarap mahzeni deneyimimin üzerimde çok olumsuz anısı var. Üniversite öğrencisiyken Almanya'nın Ulm kentinde bir arkadaşımla kentin en büyük şarap mahzenine gittik. Garsondan şarap listesini isteyinceye kadar bir mahzende ne kadar çeşit şarap bulunabileceğini hayal bile edemedim. Liste tuğla kalınlığında bir kitap gibiydi. Sık aralıklarla sayısız şarap çeşidi sıralanmıştı ve ben de, arkadaşım da şaraptan hiç anlamıyorduk. Şarap kitabını karıştırırken 'kıl' tipli bir garson tam ense kökümde benim çaresizce listeden seçim yapma çabamı tebessümle izliyordu. İşin içinden çıkamayacağımı anlayınca, garsona, "Siz hangi şarabı beğeniyorsunuz?" diye sordum. Adam, "Ben şarap içmem," demez mi? Artık yelkenleri suya indirme zamanı gelmişti. Garsona, fiyatı ucuz, tatlı olmayan bir beyaz şarap getirmesini söyledim. Bilgisizliğim iyice ortaya çıkmış, karizmam çizilmişti. Aradan geçen yıllar içinde şarabı tanıdım, hangi yemeklerle ne tür şarapların içilebileceğini öğrendim. Ancak şaraptan anlamayan, fakat o zengin dünyayı keşfetmek isteyenlerin doğru yönlendirilebileceği mahzen, şarap barı ya da restoranların eksikliğini hep duydum. Yıllarca yaşam ve içki kültürü üzerine dergiler çıkarmış, şarabı Türkiye'de en iyi bilen birkaç kişiden biri olan Mehmet Yalçın'ın Taksim Lamartin Caddesi'nde bir restoran açtığını duydum. Mutfağın oturması, servis personelinin alışması için biraz bekledim ve bir arkadaşımla birlikte bir öğlen gittim. Burası iki katlı bir mekân. Alt kat şarap butiği olarak hizmet verecek. Henüz hazırlıklar bitmemiş. Birkaç basamak merdivenle çıkılan kısım ise bar ve restoran. Yazın sokağa da masalar konuyor. Ayrıca mekânın arkasında bir de terası var. İçerisi çok geniş olmamakla birlikte usta bir tasarımcının elinden çıkmış. Ferah, aydınlık ve masalar birbirinin burnuna sokulmamış.
ALT KAT ŞARAP BUTİĞİ
Kapıdan girdiğinizde karşınızda geniş bir bar yer alıyor. Biz arka terasa yönlenip bir masaya oturduk. Burası Taksim'in gürültü patırtısından tümüyle soyutlanmış, sakin bir vaha gibi. Özellikle şarap listesini merak ediyordum. Gelen liste kuşkusuz vaktiyle Ulm'de önüme konan telefon rehberi görünümlü kitap ile kıyaslanamazdı. Ama Türkiye ölçülerine göre çok kapsamlıydı. Listede dikkatimi çeken, şarapların sınıflandırma biçimi oldu. Beyazlar, pembeler, kırmızılar, köpüklüler, şampanyalar, tatlı ve güçlendirilmişler, konyak, grappa ve armanyaklar alıştığımız sınıflandırmaya uyuyordu. Rouge'un listesine 'magnum' ve 'double magnum' boyda şişelenmiş şarapların yer aldığı bir de 'Babalar' bölümü ilave edilmişti. Asıl fark bu ana başlıkların altında yer alan sınıflandırmalardaydı. Örneğin beyazlarda 'hafif, körpe, meyvemsi' kategorisi altında Çankaya, Ancyra, DLC Sultaniye-Emir gibi, 'baharatlı, egzotik, aromatik', kategorisinde Nevşah, Egeo Sauvignon Blanc gibi, 'gövdeli, dolgun, ciddi' kategorisinde Turasan Emir, Pamukkale Trio Beyaz gibi, 'derin, zengin, kalıcı' kategorisinde ise Kavaklıdere Narince, Sarafin Chardonnay gibi şaraplar yer alıyordu. Her kategoride yerli şaraplarla birlikte bu sınıflamaya uygun çok sayıda yabancılar da sıralanmıştı. Sadece beyazlarda 27 şarabın kadehle de servis edildiği görülüyordu. Pembe şaraplarda dört, kırmızılarda ise 33 şarap kadehle sunuluyordu. Kırmızılar da beyazlardakine benzer kategoriler halinde gruplandırılmış, Türk şaraplarının şişe fiyatları bir, iki marka dışında en çok 90 TL olarak belirlenmişti. Kadehle servis edilen yerli şarapların ortalama fiyatları ise 10-12 TL civarıydı. Bu restoranın yüksek fiyattan şarap satarak para kazanmak gibi bir amacının olmadığı belli oluyordu.
PEYNİR KOMBİNASYONU
Gelelim yemek listesine. 'Kırmızı' anlamına gelen Rouge'da sadece peynir ya da şarküteri ürünleri eşliğinde şarap keyfi yapmak mümkün. Beş yerli, yedi yabancı peynir çeşidi mevcut. Bu peynirlerin değişik kombinasyonları sunulmuş. Örneğin üç yerli peynir tabağı 15, yerli ve ithallerin birlikteliği ise 19 TL olarak fiyatlandırılmış. Şarküteri ürünleri de aynı şeklinde yerli ve yabancılar olarak ayrılmış. Günün herhangi bir saatinde peynir eşliğinde şarap keyfi yapmak yerine iyi bir yemek yiyip, keyifle şarabını yudumlamak isteyenlere de kâğıtta levrek (24 TL), iki ayrı boy fırında kuzu kafesi (18 ve 24 TL), ızgara antrkot (28 TL), iki ayrı boy biberli bonfile (18 ve 30 TL) gibi şaraba iyi uyum sağlayan yemekler öngörülmüş. Ana yemeklerin yanında ekstra garnitür istediğinizde, onun da listesi var. Izgara ve sote sebzelerden tutun, sote dağ mantarına, trüf yağlı patates püresinden pilava dek garnitürler ortalama 5 TL olarak fiyatlandırılmış. Biz tatlı sert şarap soslu peynirli ıspanak salatası, kestane mantarı üçlemesi, fırında Provensal usulü kuzu kafesi, Frenk soğanı ve Worchestershire soslu ızgara antrkot ısmarladık. Yanında da birer beyaz, birer de kırmızı şarabı yudumladık. Gerek yediklerimizden, gerekse uygun fiyatla sunulan kadehle şarap seçeneklerinden çok memnun kaldık. Yemeğin üstüne nefis bir espresso kahve bizi dışarıdaki gündelik koşuşturmaya hazırladı. Rouge, İstanbul'da eksikliğini duyduğum şaraba önem verilmiş başarılı bir restoran. Yemekleri de, atmosferi de şarabı destekleyen düzeyde. Şarap tadımları da düzenlenecek bu mekâna Taksim'e yolum düştükçe uğramaya kararlıyım.
Beğendiklerim:
Şarabın egemen olduğu iyi bir restoranbar. Yerli ve yabancı şarap çeşitleri zengin, gerek şişe, gerekse kadehle fiyatları çok uygun. Mönüde, şaraplarla iyi uyum sağlayan yemeklere yer verilmiş.
Beğenmediklerim:
Yerli şarap listesinde bazı önemli üreticilerin ürünleri yok. Bu eksikliğin kısa sürede giderileceğini umuyorum. Zira İstanbul'un en iyi şarap restoranı olarak gördüğüm bu mekân bütün şarap firmalarını kucaklamalı.
Mutfak ****
Servis****
Ambians ****
Rouge Lamartin Sk. No: 11, Taksim-İstanbul Tel: (0212) 237 01 90