Urla'ya yerleşme kararını nasıl aldınız? Yurtdışı ve İstanbul sonrası küçük bir şehre taşınmak sizin için biraz zor olmadı mı?
Urla tamamen bir tesadüf aslında.
16 yıl yurtdışında şarkı söyleyip oradan
İstanbul'a geldim. İstanbul'da ciddi
bir tükenmişlik yaşadım. İstanbul'un
kaosu benim ciddi şekilde hayata bakış
rengimi soldurdu. Trafik ve insan kaosundan
çok yorulmuştum. Günde 3-4
saat trafikte geçirmek gibi şeyleri yaşamak
istemediğimin farkına vardım.
İnsan ilişkileri de epey kopuk ve daha
bir menfaate dayalıydı. Bunların hepsi
birleşince İstanbul'dan kopma arzusu
geldi. Benim Urla'da çok sevdiğim bir
arkadaşım var. Ahmet... Yıllardan
beri Urla'da orman
içinde oturuyor. Yanındaki
ev için devamlı
"Ah bu evi sana
alsak..." der dururdu.
Yine bir gün
Kartal'da bir konserim
var. Evimde
Suadiye'de. Normalde
20 dakikalık
bir yol. İki buçuk
saatte gittim ve konserime
geç kaldım.
O an karar verdim ve
"Hakan, sen bunu artık kendine
yapma." Konserden çıktım,
gece on bir buçuk falandı. Ahmet'i aradım.
"-Ahmet, ev duruyor mu?" dedim.
Duruyor dedi. Ertesi sabah ilk uçağa
bindim. Geldim, evi gördüm, çok sevdim.
Hemen o evi aldım. İstanbul ile
hiçbir bağım kalmasın diye oradaki iki
evimi sattım ve Urla'ya yerleştim. İki
buçuk seneden beri her gün şükrediyorum.
Ne kadar doğru bir karar verdiğimin
keyfiyle uyanıyorum her sabah.
Urla benim son durağım. Burada gerçek
insan ilişkileri yaşıyorum. Her şey
gerçek. Ayrıca çok eski kültürleri barındıran
bir şehir. Dünyanın en eski limanı
burada. Fevkalade yemekler var.
Yaşanası bir yer burası.
?İZMİRLİLER ÇOK KEYİFLİ
Peki İzmir?
İzmir'i çok seviyorum. İki yıl İzmir
Operasında müdürlük yaptım. Seni
İzmir Operasının başına düşünüyoruz
dediklerinde hiç düşünmeden kabul
ettim. Buraya geldiğimde İzmir Operası
bir taşra operası olarak görülüyordu. 6
metrekarelik bir sahnesi var, senede 40
temsil yapıyordu... Ben de inanılmaz
bir Alman ekolünden geldim. Devamlı
çalışmak gerektiğine inanırım. Yıllık
temsil sayısını 120'ye çıkarttım.
Bir senede 8 yeni prömiyer
yaptım. Dünya çapında şefler ve
şarkıcılar hepsi arkadaşım olduğu için
çok cüzi paralara İzmir'e geldiler. O
iki sene içinde İzmir'i çok sevdim ben.
Çocukluktan beri tatillerde İzmir çevresinde
olurduk. İzmir'in insan dokusu
bana çok uyuyor. Belli kalıplarda yaşamayan
insanlar. Markaymış, özentiymiş
gibi takıntıları olmayan insanlar...
Hayatı çok basit yaşıyorlar. Ama gerçek
anlamda yaşıyorlar. İzmir'de insan
sınıflandırması diye bir şey yok. İnsanlar
çok keyifli yaşıyorlar.
KİLOLAR KARİYERLE BAŞLADI
Çok ciddi bir şekilde kilo verdiniz. Bunu nasıl başardınız?
62 kilo zayıfladım. Ben 30 yıllık bir
şişmanım. Kariyerim başladığında
kilolarım da başladı.
Operada Avrupa kariyeri
başladığında streslerde
başladı. Farklı
ülkeler, farklı şehirler,
farklı kültürle
ve otel odaları...
Opera sanatçılığı
çok büyük enerji
gerektiriyor. Biz
ağır sporcuyuz. 150
kiloydum ve sahneye
çıktığımda çok güç sarf
ettiğim için 5 kilo vermişliğim
vardır örneğin... Otello
operasında sahneden sonra 5 kilo
vermişliğim vardır.
Çok erken yaşta dünya çapında kariyeriniz oldu?
Evet. 21 yaşımda Avrupa'da başrol
oynadım. Ben Ankara Devlet Konservatuarında
okudum. Orada Mustafa Yurdakul
hocam ile çalıştım. O benim en
büyük şansımdı. Türkiye'nin gelmiş
geçmiş en iyi şan hocalarından birisidir.
Mustafa Yurdakul ile şan okurken
yine şans eseri Avusturya sefiresi
Helga Zigler bizim okulda lied-oratoryo
dersleri vermeye başladı. Biz genelde
birazda Akdeniz ülkesi olduğumuz için
İtalyan aryaları falan söylemeye meraklıydık.
Alman liedlerini sesi olmayanlar
söyler düşüncesindeydik hep.
Ben çok asardım onun dersini. Ama
o kadıncağız bende nasıl bir ışık gördüyse
benden hiç vazgeçmedi. Sen
Avrupa'da çok büyük bir kariyer
yapacaksın, şöyle yapacaksın,
böyle yapacaksın
derdi hep. Peşimden ciddi
şekilde koştu. Bana ilk
liedi o söyletti. İlk Mozart'ı o
söyletti. Daha sonra özel bir
bursla ben Viyana'ya gittim.
Yüksel Erim Tan -ki muhteşem
bir adamdırbana
bir yıllık burs
verdi ve bana karşılığında
sadece "Avrupa söyleyeceğin bir
operadan iki bilet istiyorum" dedi.
21 yaşında Pavarotti ile tanıştım.
Bu öyle bir şey ki o zaman Türkiye'de
adamın plağını bulamıyoruz. Ancak
Almanya'dan Avusturya'dan birileri
olacak da plağını ısmarlayacaksınız.
Böyle bir dönem yaşamış bir Türk
genci olarak Luciano Pavarotti ile karşılaşıyorsunuz.
Sizi dinlemeye gelmiş
adam. Ben kilitlenmiş durumda 30-35
saniye gözlerine bakarak öylece kalakaldım.
Sonra koca cüssesiyle aldı
beni, göğsüne yapıştırdı kafamı.
"Hey!" dedi. "Ben Luciano,
sen kimsin?" Bizim
ilişkimiz öyle başladı. Ben
orada gördüm ki bir efsanenin
bir dünya starının
önce insan olması gerekiyor.
Benim karşımda
insanlık yolunu ciddi
anlamda kat etmiş
bir insan vardı.
Üç senede
her Viyana'ya
geldiğinde
biz
birlikte
çalışma
imkânı
bulduk.
Birlikte
yemekler
yaptık.
Bana spagetti
sosları öğretti.
Ben ona
imambayıldı
nasıl yapılır
onu gösterdim.
Böyle
bir sürü
anımız
oldu.
Bir sanat okulu açtınız. Nasıl karar verdiniz?
Okul benim her zaman çok istediğim
bir şeydi. Ben bir dönem Bilkent
Üniversitesi'nde ve haliç Üniversitesi'nde
öğretim görevlisi olarak
çalıştım. Bu okulu açarken epey bir
düşündüm. Acaba ben Urla'da ne yapmalıyım?
Burada geçirdiğim zamanı
daha verimli kılmak istiyordum.
Urla'da bir müzik okulu açmak istediğimi
söyleyince çevrem 'sen deli
misin, sen opera konusunda bir markasın.
Bunu yapacaksan İzmir'de Alsancak'ta,
Karşıyakada falan yap' dedi.
Ben yaşadığım yere katkıda
bulunmak istedim. Bu beldenin
bir Alaçatı gibi
olmasını istemiyorum.
Kültür desteği vermeyi
daha doğru buldum.
Bir okulla destek
vereyim diye düşündüm
ve taşın altına
elimi koydum. Elimi
koyarken yanı başımda
çok sevdiğim dostlarım
vardı. Onların
başında Nalan
Altınörs. Benim
gözümde bir
diva. Duruşuyla,
sesiyle örnek
bir sanatçı. Çınar
Tatlı, Süreyya
Berfe, Aytaç
Karduz, Kemal
Tören. O taşın
altında benim
elimin
yanına
elini
koydu.
EVLİLİK KURUMUNA İNANIYORUM
Evlilik yaptınız... Sizce eksik olan neydi ilişkilerinizde?
Valla eksik olan hiçbir şey
yoktu aslında. Ben bir ilişkide
ortak bir dil olması taraftarıyım.
Bu ortak dili oluşturup bu
dili geliştirmek gerekiyor.
Bu iki tarafın da
emeği ile olacak bir
şey. Ben evliliklerimde
ve ilişkilerimde o
ortak dili oluşturamadım.
Bu benden kaynaklanmış
olabilir, o
an hayatı paylaştığım
insandan kaynaklanmış
olabilir ama bu
demek değil ki hepsi
kötüydü ya da ben
kötüyüm. Ben evlilik
kurumuna inanıyorum.
Evlilik çok
güzel bir kurum. Ayrıca
bizim kadınlarımız evlilik kurumunu
seven kadınlar. Hayatın
çok samimiyetsiz ve zorlu bir
yolu var. O yolda birisinin elini
tutarak yürümek
güzel
bir şey.