Batur - Bizim işin üç bacağı var; biri üretici, biri tüketici, ortada da aracı bacağı. Kritik etmek için söylemiyorum. Aracıların baktığı bir tek şey var; 1 kilo mal alayım, o 1 kilo malı da en az fireyle yine 1 kilo olarak satayım. Dolayısıyla sertlik ve bozulmama kriteri öne çıkıyor. 15 sene evvel mahalle pazarı kalktığında çöpçüler alanı iki günde temizleyemezdi. Malın yarısı yerde kalırdı; bugün öyle bir şey yok. Domateste fire oranı yüzde 50'lerden yüzde 3'lere, 2'lere düştü.
Örs - Buzdolabında dayanıyor.
- 15 gün. Hep bilinen bir gen vardı. Bu geni domatese aktardığınız anda uzun raf ömrü dediğiniz, günlerce saklama özelliğini verebiliyorsunuz. Ama lezzet ve renk konusunda büyük problemler çıkıyor, domates kauçuk gibi oluyor, kimse kullanmıyordu. Bu geni domateslere İsrailliler aktardılar. Halciler baktılar ki müthiş bir şey; bundan çıkan domates bozulmuyor, fire sıfıra düştü. Bu sefer onun dışında domates almamaya başladılar. Üretici de ister istemez bu tür domates üretir oldu. Biz tüketiciler de kauçuk gibi domates yemeye şartlandık. Ama bu hızla değişecek. Dikkat ederseniz son yıllarda renkte fark etti. Arkadan lezzet gelecek. İki üç seneye kadar hem raf ömrü hem kokusu, lezzeti, rengi olan domatesler çıkacak. Genetikte her şeyin çözümü var.
- Bu gerçekten büyük bir müjde. Demek ki teknoloji sadece dayanıklılık değil, lezzet faktörünü de gözetmek zorunda olduğunu fark ediyor
- Ne isterseniz, hangi özelliği öne çıkartmak istiyorsanız, genetikte onu ilave edebiliyorsunuz.