Kuşum Aydın döndü sayın okurlar!.. Bakın, bu basit bir şey gibi görünebilir ama insanlık tarihi açısından, hadi biraz geri adım atayım, Türkiye tarihi açısından büyük bir hadise olduğu çok yakında anlaşılacaktır. Yani, şöyle söyleyeyim, birileri çıkıp da, bir akademik tez olarak, 'Kuşum Aydın, keyfi, kazancı, her şeyi yerli yerindeyken neden ortadan kayboldu?' başlıklı bir araştırmaya imza atsa, Allah canımı alsın, sosyoloji ve kriminoloji aleminde isim yapar. Biz, şüpheci bir kişilik olarak, ilk sorumuzu soralım: Kuşum Aydın niye ortadan kaybolmuştu? Az, buz değil kıymetli okurlar, Kuşum Aydın ortadan kaybolduğunda, onu hiçbir sabah yalnız bırakmayan Ayla Hanım ve izleyici koltuklarındaki diğer Türk büyükleri de birden ortadan kayboldu. Toplumsal yaşamımızı yönlendiren temel bir direk yok olmuştu. Ben böyle şeylerden korkarım ama acaba 'derin devlet' denen müessese Kuşum Aydın'ı ve onun temsil ettiği 'sabah şekeri' kültürünü fazlasıyla marazi görmüş ve bir operasyon mu yapmıştı? Kuşum Aydın, anneannesinin ölümünden çok etkilendiğini, bu sebeple her şeyi geride bırakıp Hollanda'ya gittiğini, orada bir de ev satın aldığını, ancak evde fazla kalamadan Almanya'ya gittiğini açıkladı. Şimdi efendim, kimse kusura bakmasın ama benim buna inanmamı bekleyemezsiniz. Elbette anneannesinin muhterem bir kişi olduğuna eminim ama hâlâ yaşasaydı, Japonya'daki teyzenin 'dünyanın en yaşlı insanı' unvanını ele geçirmiş olacağı için Kuşum Aydın'dan daha meşhur bir kimse haline gelirdi ve hepimiz onu tanırdık. Tabiatın da bir kuralı var yani. Dolayısıyla, Kuşum Aydın anneannesi öldü diye her şeyi bırakmış olamaz. Kaldı ki, biraz hastalıklı bir kişi olduğum için, Türkiye'de yaşadığım halde televizyon kanallarının Avrupa yayınlarını takip ederim ve o kanallarda Kuşum Aydın'ın son derece işveli bir şekilde, 'Uzaklara uçma kuşum' şarkısı eşliğinde çektiği halı reklamlarını izledim. 'Her şey'i bırakmış bir hali yoktu. O halde niye gitti? Yanıtlanmamış bir sorudur. Sonra, ikinci önemli sorumuz şudur: Aydın'ın dönüşü niye 'kıllı' oldu? Evet efendim, 'sakallı' diyemeyeceğimiz bir kıllılık hali mevcut yeni 'Kuşum Aydın' imajında. Mickey Rourke gibi botoksla şişirilmiş bir suratın üzerine, uhuyla yapıştırılmış gibi duran tuhaf bir sakal yerleştirilmiş. Bizim kuşumuz böyle olamaz! Aydın'ı buna kim zorluyor? Bir kuşak, onun tertemiz yüzünden yayılan dudak büzmeli gülüşleri ve "Olucek, kalıcek ve gelicaksınız," türünden deyişleriyle büyüdü. Şimdi geri dönen ve hesap soran sakallı Mandrake formatı bunca nüfusu incitmez mi sanıyorsunuz? Öyle şekerli-mekerli şarkılar kurtaramaz bu durumu! Siz bana dilediğiniz kadar paranoyak diyebilirsiniz ama sanki görünmez bir el, Fatih Ürek'ten başlayarak, tüm efemine üsluplu şarkıcılarımızı bir bir hizaya sokuyor, her birini 'erkeksi' hale gelmeye zorluyor. İşin kriminal tarafı budur ve Ergenekon iddianamesinde bu konuya da yer verilmelidir... Efendim, dikkat çekmesem çatlayacağım iki husus daha var bu hafta. Birincisi şudur: Malumunuz, Tuğba Özay, hayatında temiz bir sayfa açıp ecnebi bir beyle izdivaç gerçekleştirdi. Bir sabah programında gördüm kendilerini. Adam Tuğba Özay'ın elini tutmuş, sevimli sevimli gülüyordu. Programcı hanımlardan biri Tuğba Özay'a, hakikaten son derece münasebetsiz bir biçimde, "Damat senin geçmişini biliyor mu?" diye sordu. Tuğba Özay ise, bir kısım laf çorbası içinde, eşinin kendi günlüklerine baktığını, Türkçe bilmemesine, yani günlüklerden hiçbir şey anlamamasına rağmen ağlamaya başladığını söyledi. Bu durumda, arkadaşın bir psikologdan profesyonel destek almasını önermekten başka şey gelmiyor elimden. İkinci husus ise şudur kıymetli okurlarım: Gönül Yazar'la ilgili olarak Milliyet'te çıkan habere göre, "Gönül Yazar, işadamı Zeki Küçükberber ile ilişkisinde şiddete maruz kaldığını yakınlarına şöyle anlatıyormuş: (...) Sinirle ayağa kalktı ve 'Ağzındaki takma dişlerin parasını ben ödedim, onları bana geri ver,' diyerek o kocaman elini ağzımın içine sokup, takma dişlerimi ağzımdan çıkarttı. O günden sonra bir daha görüşmedik." Evet efendim, soruyorum size, nedir bu? İnsanın ağzından dişleri alınır mı? Nerde bu devlet?! Hayır, sonra bu zevat 'cemiyet hayatı'nda asilzade kontenjanından turlayıp duruyor, ben ona yanıyorum... Ve olumsuz etkileniyorum. Geçen gün, temasta olduğum hanımla yol ortasında kavga ettik, "Giymekte olduğun donu ben aldım, ver geri!" diye bağırırken buldum kendimi. Tokat attı bana!..