Lala Mustafa Paşa Camisi önünde bir araya gelen, aralarında doktorlar ve tıp fakültesi öğrencilerinin de bulunduğu sağlık çalışanları Türk, Filistin ve Sincan Uygur Özerk Bölgesi bayrakları eşliğinde taşıdıkları döviz ve pankartlarla Yakutiye Medresesi'ne yürüdü.

Aile hekimi uzmanı doktor Muhammet mutlu, grup adına yaptığı açıklamada, 109 haftadır yılmadan usanmadan burada olmalarının amacı, Filistin'de, Doğu Türkistan'da, Sudan'da ve nice mazlum coğrafyalarda yaşanan zulme karşı koymak, sınırları, ırkları ve dilleri aşan ortak acılara karşı ortak bir umut olmak olduğunu söyledi.

Bu acılara alıştırılma tuzağıyla karşı karşıya kaldıklarını ifade eden Mutlu, "Susturulmaya çalışılan çığlıkları bize uzaktan bir inilti gibi geliyor artık. Duyarsız kalınamaz vahşetlere karşı duyarsızlaştık, alışılamayacak kadar çirkin zulümlere alıştık sanki. Ama silkinip kendimize gelmek zorundayız. Çin'de, Filistin'de, Sudan'da halen devam eden soykırıma karşı durmak için bir şeyler yapmanın çabasında olmalıyız. Belki de bu çaba bizi hesap gününde kurtaracak yegane amelimiz olur" dedi.

Gazze'deki durum canlı yayınlanan bir soykırım olduğunu anlatan Mutlu, şöyle konuştu: "Hastaneleri bombalamak, mülteci kamplarını ateşe vermek, insani yardım tırlarını engellemek 'savaş' değil. açıkça 'katliamdır'. Bu mesele, 'Ben insanım' diyen herkesin sınavıdır. Çin'de Doğu Türkistanlı Müslüman kadınlar toplama kamplarında kısırlaştırılıyor. Halk asimile edilmek için hem kültüründen hem dininden zorla uzaklaştırılıyor. Suçsuz milyonlarca insan eğitim adı altında cezaevinde tutuluyor. Sudan'da yaşanan katliam bize ulaşamayan çığlıklar barındırıyor. Açlıkla yorulan bir halk silahlı barbarların elinde kaderine terk ediliyor. Arakan'da Müslüman köylerin evleri ateşe veriliyor. Suriye kül olmuş, küllerinden doğmaya çabalıyor. Peki ya Dünya'nın dört bir yanındaki masum çocuklar... Kimisi küçük yaşında siyasal suçtan İsrail hapishanesine giriyor, kimisi hapishanede doğmuş, ağaçtan kuştan bihaber büyüyor, kimisi Sudan'da açlıktan kıvranıyor, kimisi Gazze'de çıplak küçük ayakları ıslak betonlarda üşüyor, kimisi bir zalimin elinde müslüman çocuğu olduğu için işkencelerle geleceği karartılıyor."
Boykotun önemine değinen Mutlu, "Kardeşimizin kanına giren sermayeye 'dur' demek, elimizle kötülüğü düzeltme çabamızdır. 'Bir kahve içmemekten, bir deterjan almamaktan ne olur?' demeyin. O damlalar birikip zalimin ekonomisini sarsacak bir sele dönüşüyor. Yerli ve milli markaları kullanacağız, onları geliştirip onları güçlendireceğiz. Boykot, bizim için geçici bir tepki değil, imanımızın bir gereğidir ve ömür boyu sürmelidir." diye konuştu.