“Küçük işler kriz dönemlerinde ortaya çıkar. Göz kamaştırıcı başarılar ancak kriz dönemlerinde yakalanır. Küçük işler görünmeyen fırsatları başarıya dönüştürür!” Siz de bu küçük işlerden birini seçerek kendi başarı öykünüzü yaratabilirsiniz...
Halk arasında yaygın bir kanı olan “Gıda işi zarar etmez” ifadesi aslında dayanağı olmayan bir önyargı değil, deneyime dayanan doğru bir tespit. Gerçekten de ‘gıda işi’ temel ihtiyaçların karşılanmasını sağlamakla kalmıyor, yarınların en popüler işini de temsil ediyor.
Para Dergisi Yazarı Nur Demirok, daima kazandıran gıda işlerini derledi. Bunların bir bölümü Türkiye’de henüz hayata geçmiş değil. Büyük bir kısmı ise farklı uygulamalarla girişimcilere hala esin kaynağı olmaya devam ediyor.
İşte girişimcisine zarar ettirmeyecek işler ve bu işlerde kar etmenin püf noktaları...
KURALLARA DİKKAT EDİN!
Artan nüfus, genç bireylerin popülasyon içindeki ağırlığı girişimlere olan ilgiyi daha da artırıyor. Amacımız, girişimcilerin ufkunu açmak ve onların esinlenmesini sağlamak. Araştırın, ölçün biçin ve işinizi kurun!
Aşağıdaki proje özetlerini inceledikten sonra bir girişimci adayı olarak, karar vermeden önce şunlara dikkat etmenizi öneriyoruz: Önce tüketici odaklı beklenti ve ihtiyaçları saptamaya çalışın. Yörenizde böyle bir girişim olası ihtiyaçları karşılayabilir mi? Üzerinde karar kıldığınız iş moda haline dönüşecek kalitede mi? Makine teçhizat ve diğer teknolojik unsurların tedariki kolay mı? (Özellikle yurtiçi kaynaklardan temin rahatlığı üzerinde durun.) Yapacağınız iş bir ilki temsil ediyorsa kesinlikle benzerleri ortaya çıkacaktır. Rekabeti göğüsleyebilecek hukuki ve teknik altyapıyı hazırlayabilecek misiniz? İşinizle ilgili proforma karlılık analizlerini yapabilecek durumda mısınız? (Eğer bu konuda yeterli teknik bilgiye sahip değilseniz uzman birinden yardım alabilirsiniz.)
Etrafınızda sizi yüreklendirecek ve girişiminize destek olacak birileri var mı? (En başta aileniz işin getirisine inanmalı.) İleriki dönemlerde işi daha da geliştirecek parasal güce sahip misiniz? (İşletmenin karlarıyla fon yaratma kabiliyetini bu işin tekniğini bilen birine ölçtürmenizde yarar var.)
En az üç yıllık bir bütçe hazırladınız mı? Karlılık oranınız -olası risk paylarını da hesaba katarak- ne düzeyde şekilleniyor? Yaptığınız işin yalnız ekonomik değil, sosyal ve kültürel taraflarını da analiz ettiniz mi? İleride işler büyüyünce patent haklarını güvence altına alacak altyapınız hazır mı? İşinizin zirve yaptığı dönemi beklemeden faaliyetinizi bir zincire dönüştürebilecek kadar kendinizi şanslı görüyor musunuz?
Önerilen projeler basit ve pratik olmakla birlikte düşündüğünüz takımı en iyi şekilde kurabileceğinize inanıyor musunuz?
Ve sonunda Amerikalı ünlü pazarlama uzmanı Martin L.Bell'in küçük işlerle ilgili söylediği şu sözleri de bir kenara kaydetmeyi unutmayın: “Küçük işler kriz dönemlerinde ortaya çıkar. Göz kamaştırıcı başarılar ancak kriz dönemlerinde yakalanır. Küçük işler görünmeyen fırsatları başarıya dönüştürür!”
Eğer tüm bunlara evet diyorsanız araştırmaya hemen başlayabilir, işinizle ilgili karar verme noktasına gelebilirsiniz. Size şimdiden üstün başarılar diliyoruz!
İşte her zaman kazandıracak projelere kısa bir bakış...
GEZGİNCİ YOL BOYU FIRINLARI
İster şehir içinde ister şehir dışında. Onlarca çeşit ekmek imalatıyla ünlenmiş yeni bir zincir kurmak elinizde. Üstelik kolaylığı da var: Son yıllarda moda olmaya başlayan ‘Trabzon Tipi Doğal Ekmek’ imalatını çeşitli boyutlarda yapabilir, bu işte uzmanlaşabilirsiniz.
İşin sırrı ürün yelpazesinde standart ekmeğe ve klasik hipermarket çeşitlerine yer verilmeyişi. Ekmekleri bir taraftan pişiriyor diğer taraftan satıyorsunuz. Mobil sistem böyle kurgulanmış. Yürüyen bir fırın bu!
Aykırılık ve orijinallikle isim yapmaya hazır olmalısınız. Bu sistemle sadık bir müşteri kitlesi yaratılacağı kesin. İmaj farklılığıyla da kendi pazarını kendi yaratacak bir iş. Her araçta sadece iki kişi çalışıyor
İmalat mekanize edilmiş. Merkez imalathanede hazırlanan ürünler aracın derin dondurucusunda depolanıyor, araçta pişirilerek en taze şekliyle müşteriye sunuluyor.
Mobil fırının ismini Trabzon’la ilişkilendirmeniz şart. 'Trabzon Fırınbüs' örneğin! Büyükçe ‘sprinter’ türü bir aracın içini paslanmaz çelik tezgahlarla donatmanız kafi. En önemli yer ise otomatik sistemle çalışan fırın mekanizması. Kısacası farklılık ve buluşçulukta sınır yok! İsterseniz araçları merkezden takviyeli satış mekanı olarak da düşünebilirsiniz.
EKMEKLERDE EĞİTİCİ MESAJLAR!
Ekmek konusuna devam... Türkiye'de günde yaklaşık 150 milyon adet ekmek tüketiliyor. Soframızın baş tacı ekmek acaba ulusal eğitim kampanyalarında etkili bir mecra olabilir mi? Örneğin bir aşı kampanyasında.
Biliyoruz ki ekmek nimettir. O temel gıda olarak hepimizden aynı saygıyı görür. Kutsal ekmeği bir başka şekilde tasavvur edemeyiz. Lakin değişen dünyada ekmeğin aynı zamanda en çok tedavül edilen alışveriş metası olduğunu da unutmayalım.
Uygulama için önce basit bir alet geliştiriliyor. Ekmek imalathanelerine bedelsiz dağıtılıyor. Metalden hazırlanmış bildiğimiz bir damga düzeneği. Ya da ekmeğe yapıştırılan bir etiket!
Ekmek daha hamur aşamasındayken üreticiler çok belirgin sloganları ekmeklere uyguluyor. Ekmekler pişince ortaya çıkan görüntü tam bir sürpriz! Nar gibi kızarmış ekmeklerin üzerinde bir dizi mesaj... Temizlik, sağlık, eğitim kampanyaları. En az ekmek kadar saygı değer!
Bu uygulama bazı ülkelerde yapılıyor. Ekmek hamurunun üzerinde yürüdüğü bantlar özel hazırlanmış. Son derece etkileyici bir iletişim mecrası! Bu işi organize eden hem ülkeye hizmet etmiş olur hem de herkesin önüne gelen ekmek toplumu beslemekle kalmaz, aynı zamanda bir güzel eğitir...
"İsraf haramdır", "Ekmeğini çöpe atma", "Yoksulu da düşün" gibi koşullayıcı mesajlar! Tabii ekmeğe saygı gösteren bir toplumda işi sulandırmamak ve ticari reklamlara yer vermemek koşuluyla!
PİZZA KENARINDA MESAJLAR!
Söz hamur işlerinden açılmışken farklılık yaratan bir icadın devreye girdiğini de ifade edelim. Richard Ben Errera (Rich Errera) adlı iş bilir girişimci oturup düşünüyor... Kafası farklı çalışan Bay Errera birkaç yıl önce hayalindeki işi başarıyor. Öyle bir buluş yapıyor ki pizzacılar sıraya giriyor. Önce her işletme kendi reklamını yapıyor. Ve o kalın Amerikan pizzalarının kenarına sloganlar, kutlamalar, isimler derken reklam da konmaya başlıyor
Tabii Bay Errera, işyerini yerel bir atölyeden dünya çapında lisans veren bir işletmeye dönüştürüyor...
Yüzlerce basın yayın organı ilgileniyor buluşuyla. Newsweek gibi dergiler, Sales&Marketing Management gibi periyodikler, CNN gibi televizyonlar bu buluştan günlerce övgüyle bahsediyor. Çoğu yazar ise geleceği görüp hayranlıklarını dile getiriyor. Buluşun en etkili özelliği reklam gücü!
Eğer Türkiye'ye bir temsilcilik vermediyse dağıtım haklarını almak için “www.gourmetImpression.com” adresiyle temasa geçmenizde yarar var.
DÜRÜM PİZZA OLUR MU?
Ne çatal gerekiyor ne tabak! Sokakta hem kola içip hem de pizza yemek mümkün. Sonunda Amerikan fast-food kültürü bunu da başardı! Bildiğimiz pizza, ortaçağda ilk Napoli'de ortaya çıktı. Özel hamuru, pişirilmesi, dilimlenmesi ve sofra ritüeliyle İtalyan beslenme kültürüne zamanla damgasını vurdu.
Her pizza diliminin üzerine sızma zeytinyağı gezdirilmesinden çeşidine göre kekik serpilmesine dek birçok merasim bugün İtalya'da hala uygulanıyor.
İtalyanların deyimiyle pizza, bir "tavola caldo" (sıcak masa) simgesi ve yine sıcak bir restoran başyemeği olarak anılıyor.
Buna rağmen pizzayı ketçap ve mayonezle katleden alışkanlıklar 1950'lerden sonra Amerika'da ortaya çıktı. 1905 yılında İtalyan göçmeni Gennaro Lombardi New York'ta ilk "Pizzeria"yı kurdu. Lombardi'nin tüm hayali, İtalya'daki incecik pizzaları Amerika'da üretmek ve ticari hale getirmekti. Temel malzemesi özel hamur, domates püresi, mozzarella peyniri olan pizzalar, İtalyan tipi sosis ve pepperoni ile lezzetlendirilince bu yeni beslenme trendi bir anda Amerika'yı sardı.
Şimdi biraz da Ortadoğu kültüründen esinlenerek pizzayı ‘rulo’ haline getirmek moda oldu. Bizde buna ‘dürüm’ adı veriliyor. Eğer değişimi hedefleyen bir girişimciyseniz ‘dürüm pizza’ sizin için bir çıkış noktası olabilir. Klasik pizzacılar bir tarafa, dürüm pizzacılar bir tarafa! Time dergisi bile bunu konu yaptı. Amerika’da Latin kökenlilerden sonra her yere yayılan moda şimdilik bu.
ŞİŞMANLATMAYAN FAST-FOOD
Söz pizzadan açılmışken vejetaryen fast-food patlamasından söz etmemek olmaz. Amerika'da her yıl yüzde 20 büyüyen bu sektör hamburger devlerinin tahtını sallıyor.
"Etsiz ürün" fikriyle yola çıkan firmaların ortak sloganı "Muhteşem et lezzetleri etsiz de olur!" şeklinde... Hazır hamburger satışlarıyla ev pazarını şimdiden ele geçirmişler. Bu gelişme artık bir şeylerin değişmekte olduğunun habercisi. Vejetaryen burgerin içeriğinde ‘soya’ başı çekiyor. Soya, yapısı ve protein niteliği açısından ete en yakın gıda maddesi. Eğer iyi işlenir ve amaca uygun olarak hazırlanırsa onu normal et tadından ayırmak imkansız.
Vejetaryen fast-food dünyasında ‘peynir’ ve ‘peynir altı suyu’ dışında hayvansal girdi yok. Bazı ürünlerde "vegan" etiketi var. Bu, süt ve süt ürünlerinin de kullanılmadığı anlamına geliyor. Örneğin, klasik burgerde dana etiyle aynı lezzeti taşıyan vejetaryen köftelerin içeriği hayli dikkat çekici.
Kullanılan temel girdiler şöyle: Organik soya eti, organik glüten, organik soya proteini konsantresi, doğal malt özü, deniz tuzu, yumurta beyazı, doğal baharatlar, kuru sarımsak, kuru soğan, susam yağı ve organik irmik.
Ürünlerin içeriğinde bitkisel orijinli olmanın avantajına organik olma ayrıntısı da eklenmiş. En büyük koz, kalp damar hastalıkları ile obezitenin kırmızı etten kaynaklandığı iddiası.
Bu “veggie” işinin Amerika'da epey tuttuğu görülüyor. İşin mahiyeti incelenince vejetaryen restoranların hızla zincire dönüşmesinde sağlık kaynaklı propagandanın etkisi var.
Son beş yılda restoran sayısı epey artmış. Dahası, market raflarına giren hazır burger satışlarında adeta patlama yaşanmış.
Üç üretici şimdiden zincire dönüşmüş: Gardenburger, Harvestburger ve Bocaburger firmaları onlarca çeşitle hayvansal lezzet alışkanlıklarını değiştirmeyi başarmış. Portabella, Mamma Mia, Crusted Cutled gibi dikkat çekici isimlerle klasik hamburger sektöründen pay alıyorlar.
Fast-food tipi modern vejetaryen restoran zincirleri ise henüz çok yeni.
Bugün Amerika'da "vejetaryenizm" akımına sımsıkı bağlı yaklaşık 30 milyon kişi olduğu varsayılıyor.
Sağlık kaygılarıyla bu rakama dışarıdan katılanların getirdiği büyüme, sektörü ‘niş’ pazar niteliğinden çıkarıp kitlesel endüstriye dönüştürmüş. Tam da ülkemizde obezite riski konuşulmaya başlamışken aynı lezzeti vadeden yeni bir iş!
EV YAPIMI BİSKÜVİ
Bir Amerikan vatandaşı hayatı boyunca 40 bin adet bisküvi tüketiyor. Pazarın büyüklüğü 7.5 milyar dolar civarında...
Avrupa’da da aşırı bisküvi merakı var. Amerikalılar endüstriyel olarak üretilen tüm bisküvi çeşitlerine ‘cookies’ adını veriyor. Krakerler, kaplamalı ve dolgulu ürünler ile bizim ‘kurabiye’ adını taktığımız çeşitler hep bu sınıfın içinde. Amerika'da pazar birkaç marka etrafında şekillenmiş. ‘Oligopol’ denebilecek bir piyasa var. Lider ‘Nabisco’ yüzde 45'le en büyük payı alıyor. Ünlü Kraft Foods'la birlikte 2001'de Philip Morris şemsiyesi altına giren bir bisküvi devi
Nabisco'nun hemen arkasından ‘Keebler’ geliyor. Kelloggs’un bisküvi markası olan Keebler, yüzde 25 civarında pazar payına sahip. Üçüncü sırada mükemmel çeşitleri ve yüzde 12'lik pazar payıyla ‘Pepperidge Farm’ var. İşin ilginç yanı, dördüncü sırada yüzde 10'luk pazar payıyla ‘private label’ ve fason markaların yer alması...