Trump yönetiminin Obama yönetiminden farklı olarak, öncelikle DEAŞ'ı yok etmeyi öncelikli hedef aldığı biliniyor. Ancak şu ana kadar bu konuda çok farklı bir yaklaşım sergilenmedi.
Sadece Suriye'ye ek ABD askerleri ve ateş gücü gönderildi. Tabka Barajı'nın bombalanarak Rakka'nın kuşatılmasına dönük adımlar ve ABD uçakları ile helikopterlerinin hava akınlarını yoğunlaştırmaları yeni gelişmeler.
Tillerson Ankara'da Suriye konusunu görüşürken PYD/PKK konusunun yeniden gündeme geleceği kesin ve bu konudaki Türkiye'nin hassasiyeti biliniyor. ABD Dışişleri Bakanlığı yetkilileri Tillerson'un Ankara ziyareti dolayısıyla düzenledikleri telekonferansta şu bilgileri verdiler: "ABD Genelkurmay Başkanı Orgeneral Joseph Dunford'un son birkaç hafta içinde yaptığı görüşmeleri devam ettireceğiz. Özellikle DEAŞ sonrası Rakka'da istikrarın sağlanmasıkonusu gündeme gelecek. Suriye'de bugüne kadar yaptığımız her şey Türkiye'yle yakından müzakere edilmiştir ve bu devam edecek."
Yetkililer, FETÖ elebaşı Fetullah Gülen'in iadesine ilişkin, "Bildiğiniz gibi süreci şu anda Adalet Bakanlığı takip ediyor. Türklerin konuyu gündeme getirmesi mümkün ve bakan gündeme getirmeleri durumunda cevap vermeye hazır" değerlendirmesinde bulundular. Tillerson yarın Türkiye'ye yapacağı ziyaretin ardından, NATO üyesi ülkelerin dışişleri bakanlarıyla Brüksel'de bir araya gelecek.
Mehmet Barlas/Sabah
Bakıyorsunuz, "Dün niye bunları engellemediniz" diye bağırıp çağıranlar, onlarla birlikte hareket ediyorlar. El-ele, kol kola geziyorlar. Kimse kusura bakmasın ama bunun adına tek kelimeyle "ihanet" denir! G.S Mali Genel Kurulu'nda isminin başında "gazeteci" sıfatı bulunan Kadir Çetinçalı adında biri çıkıyor, göğsünü FETÖ'cü Hakan Şükür'e siper ediyor:
-15 yıldır ülkeyi yönetenlerin yanılma hakkı var da, bizim Torinolu Şabanımızın niye bu hakkı yok?
Ne hakkı? Hak mı kaldı ortada? Kanalizasyon patladı, dün gizlenen bütün pislikler ortaya döküldü. Bugün, Türkiye'ye karşı savaş açmış, kökü dışarıda olan, son derece acımasız bir terör örgütüyle karşı karşıyayız. Hakan Şükür denilen adam da o örgütün bir üyesi. "Ben yanlış yaptım, pişmanım" demiyor ki! Ama bu ülkede Kadir Çetinçalı isminde biri çıkıp, bu teröristi "Bizim Hakanımız" diye bağrına basıyor; birileri de O'nu çılgınca alkışlıyor. Skandaldan da öte bir durum bu!
Ya CHP'li vekiller Sezgin Tanrıkulu, Mahmut Tanal, Şafak Pavey ve Selma Doğan gibi isimlere ne demeli? Onlar da İstanbul 25. Ağır Ceza Mahkemesi'ne koşup, Atilla Taş, Gökçe Fırat, Oğuz Usluer, Bülent Ceyhan, Ünal Tanık, Hanım Büşra Erdal ve FuatAvni hesabının kurucusu Said Sefa gibi FETÖ sanıklarına destek veriyorlar. Neden, niçin, hangi amaçla?
FETÖ denilen kanlı örgütün 15 Temmuz'da bu ülkeyi kana bulayıp, işgal girişiminde bulunduğu ortaya çıkmasına rağmen, onlar ne yapmak istiyorlar? Bence bırakalım artık geçmişe takılıp kalmayı. Geçmişte karşımızda maske takmış; asıl hedefi, ilişkileri ve pislikleri ortaya çıkmamış "cemaat" adında bir yapı vardı. Bugün ise, ihaneti tescil edilmiş, FETÖ denilen bir terör örgütüyle karşı karşıyayız. Dün "hata" yapılmış olabilir. Zaten muhatapları da bunu kabul ediyorlar. O yüzden sıktı artık "Ama dün" diye başlayan muhabbetler. Dün ile bugün yaşananlar aynı mı? Bir yanda "iyi niyet"diğer tarafta "terör destekçiliği" var. Bunlar aynı kefeye konulup, aynı terazide tartılabilir mi?
Emin Pazarcı/Akşam
Bakınız Kemal Bey bir de ne demiş: "Bakan sayısı belli mi? O da belli değil." Bakan sayısı zaten belli olmaz ki Kemal Bey. Hiçbir anayasada "şu kadar bakan olacaktır" diye yazmaz.
"Sizinkinde" yazıyor mu? Eski sistemde başbakan, yeni sistemde cumhurbaşkanı, kaç yardımcı öngörüyorsa, kaç bakan istiyorsa karar verir ve seçer... Bu sayı sekiz de olabilir, on altı da, yirmi dört de, otuz beş de...
Sizin bakan sayınız belli mi Kemal Bey? Hani diyelim ki iktidara geldiniz, bu sistemde ya da öbür sistemde, kaç bakan atayacağınız belli mi? Şimdiden nasıl bilebilirsiniz Kemal Bey? Kim nasıl bilebilir? "Kim belirleyecek? Bir kişi belirleyecek."
Bugün kaç kişi belirliyor Kemal Bey? "Kimler bakan olacak? O da belli değil." Anayasada bakan olacakların isimleri mi yazacaktı Kemal Bey?
Sizinkiler belli mi Kemal Bey? Yoksa "gölge kabine" falan kurdunuz da bizim mi haberimiz olmadı? Alçaktan uçmanızı öğütlemiştik, yüksekten uçmayı sürdürüyorsunuz, bu nedenle de burun üstü çok kötü çakılacaksınız.
Engin Ardıç/Sabah
Erdoğan eğer iki kez aday olur ve seçilirse bu demektir ki, 2029. Erdoğan'dan sonra ne olacağını dert edenler 2030 Türkiyesi'ni dert ediyorlar. Suret-i haktan görünerek bu soruyu soranların Erdoğan'ı veya sistemin işleyişini düşünmediği çok açık. Amaçları AK Partili seçmenin kafasını karıştırmak. Peki, eğer anayasa değişikliği gerçekleşmezse bu sistem Erdoğan'dan sonra ne olacak?
Veya şöyle soralım: Erdoğan olmasa bu sistemin hali nicedir? Erdoğan'dan önce bu sistem iflas etmişti.90'lı yılları ve 2000'in ilk yıllarını hatırlayın. Siyasi krizlerle debelenen ve vesayet odaklarının esiri olmuş bir Türkiye… AK Parti gibi güçlü bir tek parti iktidarının ve Erdoğan gibi etkili bir liderin sayesinde yürümeyen bir sistemle Türkiye mümkün olabildiği kadar yol aldı, önemli mesafeler de kat etti ama daha büyük sıçramalar yapmasının önü hep kesildi.
Erdoğan olmazsa veya Erdoğan'dan sonra bu sistem yürür mü? Dediğimiz gibi zaten yürümüyordu, yürümez de. O halde yürümeyen ve kriz üreten mevcut hükümet sistemini kişilere endeksli olmaktan çıkarıp sistem düzeyinde bir revizyona tabi tutmak gerekiyor. Yapılan budur. Rahmetli Özal veDemirel hem Başbakanlık yaptılar, hem Cumhurbaşkanlığı ve daha AK Parti yokken bu soruna parmak bastılar, sistemin yürümediğini vurguladılar. Halkın desteğini alan ve etkili konuma gelen siyasetçiler hep aynı şeyden dert yandılar.
Eğer meseleyi kökten çözmek ve kişilere bağlı olmaktan çıkarmak istiyorsak, sistem düzeyinde değişime gitmek durumundayız. Ayrıca, Erdoğan'ın varlığına tahammül edemeyenlerin uluslararası düzeyde nasıl 'hayır' kampanyası yaptığını görüyoruz. Amaç, Erdoğan'dan kurtulmak ve işlemeyen sistemle Türkiye'yi uydu ülke olarak istedikleri eksende tutmak… Erdoğansız bir Türkiye arzulayanlar Erdoğan'dan sonrasını dert ediyormuş gibi propaganda yapıyorlar. AK Partililerin kesinlikle bu tuzağa düşmemesi gerekir.
Yalçın Akdoğan/Star
Ülkedeki toplumsal kutuplaşmanın nedeni olarak sürekli Ak Parti'nin iktidar süresi ve söylemleri konuşuluyor.
Ancak kutuplarında kemikleşenlere bakıldığında kutuplaşmanın muhalefet kaynaklı olduğu daha net görülüyor.
Zira düzene çeşitli gerekçelerle karşı olan seçmenin muhalefet siyasetine katılım kanalları, kendini ifade edebilme olanakları tıkalı. Yani muhalif vatandaş temsil edilemiyor.
Bu sıkışmışlık hali de muhalif vatandaşları geriyor, gelecek umutlarını yitirmelerine neden oluyor.
Muhalefetten yükselen tepkilerin rasyonellikten uzak olması, şaka konusu yapılması bu yüzden.
Aksi olsa, Alevi bir seçmen, çocuk, yaşlı, kadın demeden binlerce Alevi'nin katledildiği Dersim Katliamı'nı ilk kez kınayan Erdoğan'a muhalefetini, bu kıyımı ağzına bile alamayan, güya Seyit Rıza'nın torunu Kılıçdaroğlu'nun çadırında yapar mıydı?
Muhalif seçmeni kafeslemiş yeteneksiz, çapsız ve bağımlı genel merkezler iktidar için bulunmaz nimet olsa da zararları tüm Türkiye'ye, hepimize!
Melih Altınok/Sabah