Son dakika haberleri… Tüm dünyanı gözü Türkiye'deki 14 Mayıs seçimlerinde. Seçime sayılı günler kala dört bir koldan harekete geçen ve algı operasyonunun düğmesine basan Batı medyası, küresel çetenin sözcülüğünü yapmaya devam ediyor. Seçimler yaklaştıkça, kendilerini tüm dünyada "demokrasinin savunucusu" ve "ilkeli, tarafsız gazeteciliğin bayrak taşıyıcısı" olarak lanse eden Batılı kaynaklar, gerçek yüzünü de açığa çıkardı. Türkiye siyasetine yön vermek istediklerini de saklamaya gerek duymuyor.
"İstediğimizi yaptırırız" hedefiyle Kılıçdaroğlu'na açık destek verdiğini saklamaktan geri durmayan Batı medyasındaki söylemler ise her geçen gün daha saldırgan bir hale bürünüyor. Son günlerde aynı anda tetikçiliğe soyunan The Economist, Der Spiegel, Le Point' ve 'Le'xpress' gibi yayın organları, küresel çetenin sözcülüğünü üstelenen analizlere her geçen gün yenisini ekliyor.
BATI'NIN İÇ İŞLERİNE AÇIK MÜDAHALESİ
İngiltere, Fransa, Almanya gibi Avrupa ülkelerinin önde gelen medya kuruluşları, seçimlere yön vermek isterken Kılıçdaroğlu'na desteklerini açık açık dile getiriyor. Diğer yanda Başkan Recep Tayyip Erdoğan'a duydukları nefreti kapaklara taşıyan Batı medyası sözde tarafsızlıklarını rafa kaldırarak "Erdoğan gitmeli, Kılıçdaroğlu'nu getirin" gibi söylemlerde doğrudan iç siyasete müdahale ediyor.
KILIÇDAROĞLU'NDAN SKANDALLARLA DOLU YAZI
Erdoğan'ın gitmesi üzerine yaratılan bir kampanya dilini yöneten Batı medyası, Türkiye'yi kaos, kriz ve anti-demokratik bir ortam bekliyor algısını bu kez de Kılıçdaroğlu'nun katkısıyla pekiştirdi. "Erdoğan gitmeli" ve "Demokrasiyi kurtarın" gibi skandal ifadelerle gündeme gelen The Economist, son olarak kalemi, Kılıçdaroğlu'na verdi. Makalesinde Türkiye'de "demokrasi olmadığı" sözlerine yer veren Kılıçdaroğlu, iktidara gelmesi halinde koşulsuz şartsız Batı'nın izinden gideceğini yineledi.
"SEÇİMLER DEMOKRATİK DEĞİL" VURGUSU
Seçimlere katılımda dünyanın en yüksek seviyelerinden birine sahip olan Türkiye için "anti-demokratik" vurgusunda bulunan Kılıçdaroğlu yazısında, "Anti-demokratik ve otoriter bir hükümete karşı Türkiye'deki demokratları bir araya getirmek için elimden gelenin en iyisini yaptım ve geniş bir demokrasi koalisyonu kurmayı başardık." ifadelerini kullandı.
TÜM DÜNYAYA KONUŞAN KOALİSYONUN "SUSTURULUYORUZ" İDDİASI
Sık sık yabancı medyaya demeç veren Kılıçdaroğlu, 7'li koalisyonun "susturulduğunu" iddia ederek "İktidar partisinin muhalefeti susturmak için sürekli baskı uyguladığı, mevcut adaletsiz ve otoriter koşullarda dahi seçimlerle barışçıl bir yönetim değişikliğinin mümkünatını göstereceğiz." Sözlerine yer verdi.
"BATI'NIN SÖZÜNDEN ÇIKMAYACAĞIZ"
Sömürgecilik karşıtı olduğunu vurgulayan Kılıçdaroğlu, "Türkiye her daim Batı'nın gururlu bir üyesi olacaktır. Tüm uluslararası kurumlarda Türkiye, Batı saflarının bir parçasıdır ve bu şekilde hareket etmeye devam edecektir. Kuracağımız hükümet bizi siyasi, ekonomik, sosyal ve kültürel olarak Batılı müttefiklerimize yaklaştıracaktır." diyerek Batı'ya bir kez daha koşulsuz şartsız itaat edeceğini söyledi.
"İDEAL OLAN NE VARSA BATI'DADIR" ANLAYIŞI
"14 Mayıs'ta [kazanacağımız] zafer, Türkiye'nin Batı'ya yönelimini de eski haline kavuşturacak. Bu yönelim bir idealin yansımadır. Türkiye açısından Batı, demokrasi, hukukun üstünlüğü, insan hakları ve eşitlik anlamına geliyor" diyerek Batı'yı idealize eden Kılıçdaroğlu, Türkiye'nin dış politikada bağımsız bir anlayışı rafa kaldıracağının da sinyallerini verdi.
Batı'ya bağlılık sözüne Akdeniz'i de dahil eden Kılıçdaroğlu, bölgedeki siyasi konular için "uluslararası koalisyon" çağrısında bulundu. Terör suçlarından tutuklu bulunan, 6-7 Ekim olaylarının sorumlusu eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş'a özgürlük vadeden ve sık sık AİHM'i işaret eden Kılıçdaroğlu, "Hükümet olarak, AB katılım sürecini yeniden başlatmak ve Türkiye'nin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarına uyma taahhüdünde bulunmasını sağlamak için yapıcı şekilde çalışacağız" sözleriyle gelecek planlarına da yer verdi.