O günün hangi gün olduğu da herkesin malumu.
"Erdoğan'ın sandıkta yenilip 6+1'li masanın iktidara geldiği gün mü?" diye soramadıkları için "Tabii ki de Cumhuriyet Bayramı" diyerek yine Atam'ın arkasına saklanmışlar.
Daha önceki kritik seçim arifelerinde de bazı markaların bayram seyran ayağına benzer işler yaptığına şahit olmuştuk.
Evet, bu vasatlık Şark'ta tutar denilerek üzerimize boca edilen kurnazlık fazlasıyla sıkıcı olsa da sonuçta bir pazarlama tercihi. Ve her müteşebbis de siyasete girip milletvekili adayı olan Türkiye Tekel Bayileri Platformu Başkanı Özgür Aybaş gibi ticaretinde samimi olmak zorunda değil.
Burada benim ilgimi çeken, muhalif seçmenin reklamda tepe tepe kullanılan, karikatürize edilen imajı seve isteye üzerine geçirivermesi, reklamı elden ele coşkuyla dolaştırması...
Memlekette muhalefet edilecek konu, gündeme getirilecek sorun, talep edilecek özgürlük kalmamış gibi İngiliz'in "Erdoğan gidince sokakları rakıyla yıkayacağız" arabeskine siyasetini meze yapması...
Öyle ya, önce rakı şişesinde alık balık gibi tasvir edilen muhalif seçmenin bu istismara karşı çıkması, "Yine mi kaybedenler kulübü romantizmi" demesi gerekmez miydi?
İNSANLIK İÇİN KÜÇÜK CHP İÇİN BÜYÜK BİR ADIM
Soğan üzerinden iktidara eleştirilerine devam eden Kemal Kılıçdaroğlu dün, "Makarnacı, kömürcü diye alay edilirdi fakirle fukarayla. Çok şükür onları aramızdan uzaklaştırmayı başardık" özeleştirisini araya sıkıştırıverdi.
Acaba kim bu "Çobanın oyuyla benimki bir mi" dedikleri için CHP'den uzaklaştırılanlar?
Neyse...