Hilal Kaplan, bugünkü köşe yazısında şu ifadeleri kullandı:
"Kemal Kılıçdaroğlu'nun Cumhurbaşkanı adaylığına karşı çıkarak muhalefet bloğunu "kumar masasına" benzeten Akşener ve partisi muhalefet tarafından 'terbiye edilerek' masaya geri getirilmişti.
Seçimler sonrası "ne olursa olsun ittifaka dönmeyeceğini ve partisinin kendi başına seçimlere gireceğini" açıklayan Akşener bu kez CHP ve destekçisi medya tarafından değil, kendi partisi tarafından terbiye edilmeye çalışılıyor.
Bir zamanlar Akşener'in A Takımı'nda yer alan isimler tek tek istifa etmeye başladı. Siyasi partilerde birliktelik kadar istifa da son derece normaldir. Ancak bizdeki muhalefet partilerinin hiçbir işleri normal olmadığı -Kılıçdaroğlu ile Özdağ protokolü örneğindeki gibi- için istifalar ve sonrasında yaşananlar da normal değildi.
İyi Parti'nin bir önceki Mali İşler Sorumlusu Ümit Dikbayır, partinin, milletvekilliği adaylıklarını parayla sattığını, milletvekilleri ve partili iş adamlarından usulsüz paralar alındığını, bu paraların Akşener'in Özel Kalem Müdiresi tarafından teslim alındığını, Akşener'in oğlunun partiden para alıp sosyal medya ekibine dağıttığını açıkladı.
Normal şartlarda her bir maddesi ayrı bir skandal olan bu açıklamalar kamuoyunda yeteri kadar gündem olmadı. Akşener'in bu iddialara tepkisi partisinden istifa eden bir milletvekilini de ima ederek 'fuhuş çetesi' iddiasını ortaya atmak oldu. Başta Adalet Bakanı olmak üzere toplumun pek çok kanadından, "Bildiklerini anlat" çağrısını almasına rağmen Akşener söylediklerinin arkasını getiremedi. Tıpkı Sözcü'den Saygı Öztürk'e "Türkiye'de silahlı eğitim veren kamplar var. Bunların yerlerini biliyorum" açıklaması yapıp savcılıkta bu açıklamasını inkar ettiği gibi...