Son dönemde yapılan çarpıcı bir araştırma, bebeklerin cinsiyetinin tamamen şansa bağlı olmadığına dair önemli bulgular ortaya koydu. Uzun yıllardır toplumda kabul gören "yazı tura" benzetmesiyle açıklanan cinsiyet belirleme anlayışı, yeni veriler ışığında ciddi şekilde sorgulanmaya başlandı. Araştırmaya göre, ailelerin bebeklerinin cinsiyetinde gizli bir eğilim bulunuyor ve kız ya da erkek bebek sahibi olma ihtimali kesinlikle %50-%50'lik rastgele bir dağılıma dayanmıyor. Bu sonuçlar, hem bilim dünyasında hem de toplumda bebek cinsiyetine dair algıyı değiştirecek nitelikte.
Aileler, yeni doğacak bebeklerinin erkek mi yoksa kız mı olacağını her zaman büyük bir heyecan ve merakla bekler. Bu süreçte cinsiyet belirleme yöntemleri de her geçen gün daha fazla ilgi görüyor. Ancak bilimsel veriler, bu konuda ezber bozan bir gerçeği gözler önüne seriyor: Bebeklerin cinsiyeti sanıldığı gibi tamamen şansa bağlı değil!
Yeni bir araştırma, ailelerin çocuklarının cinsiyetine dair kendine özgü bir eğilim taşıyabileceğini ortaya koydu. Yani, erkek mi kız mı sorusunun cevabı her zaman yazı tura gibi %50-%50 ihtimalle belirlenmiyor. Bazı ailelerde, geçmiş doğumlara bakıldığında, belirli bir cinsiyetin daha sık görüldüğü ve bu durumun istatistiksel olarak anlam taşıdığı görülüyor.
Yeni araştırmalar, bebeklerin cinsiyetinin sadece şansa bağlı olmadığını net biçimde ortaya koyuyor. Özellikle üç ya da daha fazla çocuğa sahip ailelerde dikkat çeken bir örüntü tespit edildi: Aynı cinsiyetten çocuk sahibi olma eğilimi güçleniyor.
Araştırmacılara göre, üç kız çocuğu bulunan bir annenin dördüncü bebeğinin de kız olma ihtimali %58'e kadar çıkıyor. Üç erkek çocuğu olan ailelerde ise bu oran daha da yüksek: Dördüncü bebeğin erkek olma olasılığı %61 olarak ölçüldü.
Bu bulgular, ailelerin doğacak çocuklarının cinsiyetinde kalıtsal ya da biyolojik bir eğilim olabileceğine işaret ediyor. Yani bir ailenin çocuklarının cinsiyeti rastgele değil; geçmiş doğumlar, gelecekteki olasılığı doğrudan etkileyebiliyor.
Araştırmacılar, bebeklerin cinsiyetinde görülen bu eğilimin arkasında annenin yaşı ve genetik özelliklerin önemli bir rol oynadığını belirtiyor. Özellikle 28 yaş ve üzerindeki kadınların, aynı cinsiyetten çocuk sahibi olma ihtimalinde hafif ama anlamlı bir artış tespit edildi. Bunun yanı sıra, sadece kız ya da sadece erkek çocuk sahibi olma olasılığını artırabilecek bazı genetik faktörlerin de varlığı ortaya kondu. Bu bulgular, bebek cinsiyetinin tamamen rastgele olmadığını ve biyolojik etkenlerin önemli katkılar sağladığını gösteriyor.
Harvard Üniversitesi'nde Beslenme ve Epidemiyoloji Profesörü ve çalışmanın başyazarı Jorge Chavarro, Washington Post'a yaptığı açıklamada, "Bu genlerin doğumda cinsiyetle nasıl bir bağlantısı olduğunu henüz tam olarak anlayabilmiş değiliz, ancak arada kesin bir ilişki olduğunu gördük. Bu durum, pek çok yeni araştırma sorusunu beraberinde getiriyor" ifadelerini kullandı.
Öte yandan, araştırmanın bazı kısıtlamaları bulunuyor; özellikle babaların etkisine dair herhangi bir veri çalışmada yer almıyor. Bu da gelecekte yapılacak çalışmalarda babaların rolünün de araştırılması gerektiğini gösteriyor.