Güzel, başarılı, zeki… Perihan Ünlücan, oyunculuk serüvenini 'Ben oyunculuğun içine, kameranın önüne gökten düştüm' diyerek anlatıyor. Güzelliğin rol kapmada önemli olduğunu vurgulayan Perihan Ünlücan 'Güzelliğinizle girersiniz, zekanız, ahlakınız, disiplininiz ve çok çalışmanızla şahane bir oyuncu olursunuz' diyor. Perihan Ünlücan ile çocukluğunu, hayallerini, oyunculuğu ve sosyal medyanın hayatımızdaki yerini konuştuk… İşte Perihan Ünlücan'ın Günaydın'a özel dobra açıklamaları…
Nasılsınız, hayat nasıl gidiyor? Son günlerde zamanınızı nasıl değerlendiriyorsunuz?
Şahane gidiyor. :) Birkaç hafta evvel sezon finali yaptık. Biraz dinlendim minik bir tatil yaptım, birazcık işlerle ilgilenmek için İstanbul'a döndüm. Yine biraz tatil planım var. :)
Perihan Ünlücan'ı biraz yakından tanımak isteriz nasıl biri? Kendinizi nasıl tanımlarsınız?
Dışarıdan biraz soğuk ve mesafeli göründüğümü söylerler hep. Soğuk değil ama mesafeli olduğum doğrudur. Özellik olarak insanın kendine sıfatlar yakıştırmasını doğru bulmuyorum. Ama sevdiğim hoşuma giden şeyler benim için biraz fikir verir belki; mesela yemek yapmayı çok severim ve tek başıma sinemaya gitmeyi… Çok erken kalkarım evden çıkmadan her gün dua ederim. Arabada son ses müzik dinlerim, yaz insanıyımdır yüzmeye bayılırım. :)
Çocukluk zamanlarınız gözünüzün önünden şöyle bir geçince ne hissediyorsunuz?
Geçen gün bir arkadaşıma çocukluğumu çok özlüyorum dedim. Bunu deme sebebim 'ne yemek yiyorsun?' dedim. Köfte, patates dedi. Annesi yapmış, anne yemeği beni bir anda çocukluğuma götürdü. Yazlıkta kuzenlerimle denizden eve geldiğimizde köfte, patates, makarna, yoğurt olurdu yemekte. :) Mutlulukla o kadar eşdeğerki bazı kokular, lezzetler. Bir anda çocukluğuma götürüyor beni yüzüm gülüyor ama içim biraz burulmuyor değil. O masumiyeti, kaygısızlığı, heyecanı o kadar çok özlüyorum ki… Çocukluk bende çoğunlukla mutluluk demek…
Kocaeli Üniversitesi'nde fizik üzerine eğitim aldınız. Oyunculuk merakı nasıl başladı?
Oyunculuk bana merak sardı desem daha doğru olur. Hep sayısal eğitim aldım ben. Cağaloğlu Anadolu Lisesi'nde eğitim aldım. Ve size asla şunu diyemem o yıllarda tiyatro yaptım, şiir okudum ya da çok küçükken annemin kıyafetlerini, ayakkabısını giyip aynanın karşısında taklitler yaptım. Ben oyunculuğun içine, kameranın önüne gökten düştüm.
Perihan Ünlücan nasıl keşfedildi? İlginç bir anınız var mı?
Bodrum'da Kenan Doğulu, konserinde ortak tanıdıklarımız beni, Gül Oğuz'la tanıştırdı. Bana oyunculuğu denemelisin dedi Gül Hanım. Üniversite 3. Sınıftaydım ve okul bitmeden ailem izin vermezdi. Okulumun bittiği yaz Gül Hanım ile tekrar yollarımız kesişti. Beni ofise davet etti ve bir deneme çekimi aldı. Ben yapamam Gül Hanım, hiçbir fikrim yok dedim. Hiç unutmuyorum bana 'Bende seni zeki bir kız sandım, güzelliğinle girersin bu işe zekanla var olursun ama o kadar zeki değilsin sanırım' demişti. O gün bunu denemeliyim dedim ve ilk projem 'Kış Masalı' isimli dizi oldu böylece.
Sizi sinemada son olarak 'Son Şaka' filminde 'Derya' karakteriyle izledik. Oynadığınız 'Derya' nasıl biri?
'Derya' karakterini çok anlatamıyorum maalesef, filmin heyecanı kaçsın istemiyorum. 'Game' diye bir film vardı yıllar önce. Ona çok benziyor bizim filmimiz. İzleyin Derya'yı siz bana anlatın lütfen. :)
'Son Şaka' aksiyon - komedi filmi, senaryoyu okuyunca neler hissettiniz? Hikayenin sizi en heyecanlandıran "İşte bu" dedirten yanı neydi?
Senaryo filmin çekimlerine çok az bir zaman kala bana ulaştı. Akşam okudum, yattım sabah 7'de kalkıp yine okudum. Gerçekten çok heyecanlandım her şey o kadar yerine oturuyordu ve komikti ki okurken heyecandım. İşte bu deme sebeplerimin başında, argo kullanılmadan komedi yapılması ve gerçekten eğlenceli ve matematiğinin çok güzel kurulmuş olması.
Komediyi mi, dramı mı oynamayı daha çok seviyorsunuz?
Dram net. :) Ama komediyi çok seviyorum ve zaten varlığım komik. Ben 'R'leri söyleyemeyen bir oyuncuyum bir karaktere çalışırken diksiyonuma çok özen gösteriyorum. Bu durumu minimalde tutuyorum. Ama bırakırsam peltek bir 'R' harfi var küfür bile etsem tatlı çıkıyor benden. Bunu 'Arka Sokaklar' dizisinde senaristlerimiz çok güzel işledi. Okuduğumda da, oynarken de çok eğlendim. Kendi doğallığımda komedi oynamak isterim. Ama çok abartılı tipleme olan komediler bana göre değil. Woody Allen, komedisi seviyorum öyle komediye asla hayır demem.
Birçok projede çok farklı karakterler oynadınız, içinizde kalan, oynamak istediğiniz bir karakter var mı?
Fiziksel olarak değişiklik yapabileceğim karakterler şu sıra heyecanlandırıyor beni biraz aksiyon, dövüş, mitolojik karakterler, dönem işleri çok seviyorum. 1920'ler, 40'lar, 70'ler çektim. Belki daha gerisinde bir karakter kısmen olur yakın zamanda…
Kırılma noktası gibi gördüğünüz dönemler var mı?
Her an bir kırılma noktası. Zaman içinde verdiğiniz her karar bir kırılma anı aslında. Tercihleriniz sizi olmanız gereken kişi yapıyor. Yoksa bir anda her şey olmasını istediğiniz gibi olmuyor. Size şunu söyleyebilirim sadece kalbinizi dinleyin, kalpten aldığınız her karar kırılma noktasıdır ve sizi daha iyi biri yapıp daha iyi bir yere taşıyacaktır. Ben buna inanıyorum…
Kırmızı çizgileriniz var mı? Asla yapmam dediğiniz bir şey varsa öğrenebilir miyiz?
Hayatta her şey insan için asla asla dememek lazım. Tek öğrendiğim bu ve neyi asla yapmam dediysem hepsini yaptım.
Bazıları dijitale yapılan işleri daha özgür buluyor. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?
Özgürlükten ne kastettiğimize bağlı. Ana akım ve dijital seyircisini iyi analiz etmek gerek çok farklı iki kitle. Özgürlükten ziyade arz talep meselesi olduğunu düşünüyorum. Dijital izleyicisinin beklentisi daha kompleks ya da kısa sürede akıp gidin işler. Tarz farkı sadece özgürlük meselesi olduğunu düşünüyorum. Ayrıca oyuncu yazılmış bir karakteri yönetmenin isteği üzerine kendi yeteneği dahilinde icra eder. Pek özür olduğumuz söylenemez.
Öncelikle çok güzel bir kadınsınız. Toplumun dayattığı güzellik algısı için ne düşünüyorsunuz? Siz bu konuda neler yaşadınız?
Toplumun dayattığı güzellik algısı var. Kusursuz olmak… Ama ben kusurlu güzellik seviyorum. Estetik yaptırmadım ve makyaj yapmam özel hayatımda doğal halim en sevdiğimi halim. Şuan meslektaşlarıma bakıyorum ve şaşkınım çok rüküş ve abartılı buluyorum. Herkes birbirinin aynısı. Şişmiş dudaklar, yanaklar, kıpırdamayan kaşlar. :) Özgün hiçbir şeyleri yok bu da dayatılan güzellik algısının bir sonucu. Avrupa'ya ya da Amerika'ya bakın herkes doğal olmak için uğraşıyor. Makyaj yapılsa bile o şık kıyafetlerle bile doğallar ve bunan sebep özgünler. Kate Winslet'in son bir dizisi var izleyin lütfen. Bizler oyuncuyuz, kusursuz olmak zorunda değiliz oynadığımız karaktere uygun görünmek işimiz. Şişirilmiş dudaklarınla gözünde rimelle köylü kadın oynamamalısın. :)
Güzellik rol kapmakta ne kadar etkili?
İlk öncelik. Kötü bir şey olduğu için söylemiyorum. Herkes güzel şeyler ister hayatında. Güzel şeylere bakmak ister. Herkesin güzellik algısı, güzelden anlayışı başkadır. Bir normu yoktur güzelliğin. Güzelliğinizle girersiniz, zekanız, ahlakınız, disiplininiz ve çok çalışmanızla şahane bir oyuncu olursunuzu. Sizi kapıya kadar getiren güzelliktir ama kapıdan girip orda hep kalmak bunlarla olur anca.
Bazı oyuncular, dizilerden bölüm başına dudak uçuklatan ücretler alıyor. Bu konu hakkında ne düşünüyorsunuz?
Helal olsun alsınlar hak ediyorlardır eminim. Kimse hak etmeden bu kadar büyük paralar kazanamaz. Kimsede kimseye boş yere bu paraları vermez. Yapımcının bir yatarım yaptığını unutmayalım. Bu bir iş kişinin kendisine verilen bir para değil projenin genelinde canlandırılan karaktere verilmesi uygun görülen para. Buda yapımcının inisiyatifindedir. Şaşılacak mantıksız bir şey görmüyorum.
Hiç hayatta 'keşke'leriniz oldu mu?
Olmadı. Gerçekten yok. Belki o an ah be öyle yapmasaydım diyorum. Ama biraz zaman geçince iyi ki öyle yapmışım diyorum. İyi kötü kararlar aldım hayatta hepsi de beni ben yaptı.
Sürpriz sever misiniz, yoksa her şey kontrolü dahilinde olsun isteyenlerden misiniz?
Çok sürpriz sevmem ama yapmayı severim. Bana yapılsın istemem. Biraz kontrol etme eğilimim var. Ama bunu dizginlemeye çalışıyorum.
Geleceğe dair nasıl hayallerin var?
Hayalini bile kuramadığım şeyler olsun istiyorum hayatımda. Hayat beni hep şaşırtsın, biraz yorsun ama çok hırpalamasın istiyorum. Çokça film çekeyim, çokça güleyim, yeni şeyler keşfedeyim istiyorum.
Sosyal medyadan sık sık köpeğiniz 'Çiko' ile paylaşımlar yapıyorsunuz. Peki "Hükümetin, hayvanları mal ve eşya olmaktan çıkaran, onları canlı bir varlık olarak kabul edip haklarını düzenleyen kanun teklifinin TBMM'ye sunulması, konusunda ne düşünüyorsunuz?
'Çiko' benim canım ne diyebilirim. Sonuna kadar destekliyorum. Takipteyseniz fikrimi görüyorsunuz zaten. Her dakika benimle Çiko, arkadaşlarım kızmasın ama en yakın arkadaşım.
Sosyal medya ile aranız nasıl? Birçok insan oradaki linç kültüründen çok rahatsız, siz neler hissediyorsunuz?
Sosyal medyayla aram iyi ama linç ve sosyal medya baskısına karşı aklıselim duruyorum. Bu platformlar insanlar hakkında gerçek bilgiler sunmuyor. Sosyal medyada birini tanımak, anlamak ve anlaşmak için doğru bir analiz yapamazsınız. Bunu iyi bilmek ve oradaki paylaşımlarla insanları yargılamamak gerekli diye düşünüyorum. Hiç kimse o kadar mutlu, o kadar güzel, o kadar sağlıklı, o kadar zengin değil. Kusursuz görünen yapının içinde değil hiç kimse. Sadece fotoğraflar, videolardan hayatın bir kesitini sunuyorlar size. Bu kimse üzerinde bir baskı oluşturmasın lütfen. Herkes en iyi fotoğrafını, en eğlendiği videoyu, yediği güzel bir yemeği ya da tatil fotoğraflarını koyuyor. Bu demek değil ki her anı neşe içinde, deniz kenarında şahane yemekler yerken geçiyor. Eğlence amaçlı kullanılsın çok anlam yüklenmesin sosyal medyaya. Hayat bu değil oradan ibaret değil, bir ölçütte değil sosyal medya. Gerçek hayatta bir filtre yapıp yüzünüze gezemiyorsunuz değil mi?
Fotoğraf: Erkan Balkan