Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, hakkında alçak ve hadsiz açıklamalarda bulunan Kılıçdaroğlu'na sert tepki gösterdi. Erdoğan, "Milletin ciddiye almadığı zatı ben niye adam yerine koyayım ki?" dedi.
İşte Erdoğan'ın o sözleri:
Kesinlikle girmemem gereken bir tartışma var. Bu bir deği, iki değil, üç değil, beş değil. Ana muhalefet partisinin genel başkanı hem parti kongresinde hem de grup toplantısında yine çirkin yüzünü göstermiş. Bu zat bir süredir şahsımla, ailemle ilgili ağzına ve kişiliğine yakışmayan bir şekilde bir namus ve şeref edebiyatı tutturmuş gidiyor. Bundan kazandığım tazminatlar artarak devam ediyor. Aslında kendisine bunun cevabını hiçbir şekilde karşılık veremeyeceği, veremediği şekilde müteaddit defa ifade ederim. Bazı kişiler vardır ya yüzüne tükürsen yağmur yağıyor derler ya, bu da öyle. Hiçbir sözün kafi gelmediğini üzüntüyle görüyorum. Hakimleri, savcıları, YSK'yı da hedef alıyor. Nerede, ne zaman kime çatacağı belli olmayan kişiler için 'serseri mayın gibi' der halkımız. Bu da öyle, ne zaman çıkıp bulaşacağı belli olmuyor. 1 Kasım seçimleri öncesinde de birileri işte sayın başbakana hükümeti kuramadı öyleyse ana muhalefetin başkanına bu görev verilmelidir diye yazıp çizdiler. Ben o zamanlar Cumhurbaşkanı külliyesinin adresini bilmeyene benim verilecek ve kaybedilecek zamanım yoktur demiştim.
HANGİ NAMUSTAN HANGİ ŞEREFTEN BAHSEDİYORSUN?
Neredeyse 2016'nın Ocak ayını bitiriyoruz. Bu zat hala 7 Haziran'ın davasını güdüyor. Siyaset bilmediği belli, hesap da bilmiyor. Bahsettiği konunun da ne anayasayla, ne yeminle ilgisi yok. 7 Haziran'da 400 demiştim, 1 Kasım'da 550 dedim. Bu zatın karın ağrısını da dökerim ama ben bunları konuşmaktan hicap duyarım. Bu namus ve şeref fukaraları için vakit harcamak bana zul geliyor. Teröristleri savunan bu değil mi, hangi namustan, hangi şereften bahsediyorsun?
BİR DERECE OLMADIĞI İÇİN AKLINI ÖLÇEMİYORUZ
SSK'yı batıran bu adam değil mi? Nice vatandaşlarımız bunun SSK'nın başında olduğu dönemde hastanelerin odalırında ne halde olduklarını bilmiyor mu? O hastanelerin hali neydi? İlacımızı alamıyorduk, hatırlayın o günleri. Afedersiniz odalara girmek mümkün değildi. Koğuşlara girmek mümkün değildi. Bir hastanenin en önemli eyi hijyendi, hijyen sözkonusu değildi. Hijyenle bizimle bu ülke tanıştı. Ana muhalefeti temsil etme şerefini elde etmiş, ülkenin, milletin geleceği için tek bir hayırlı projesi, sözü, hizmeti vaki değil. Bıraksanız memleketi batırır. Neresinden tutsanız elinizde kalan bir zavallı. Bunun herhangi bir eseri olmadığı için akıl derecesini ölçemiyoruz. Akıl sağlığını bilmiyoruz. Boş konuşmanın dışında bir varlık gösteremeyen, herhangi bir vasfı zaten olmayan bir kimseye şimdi ne diyeyim. Terör örgütünü kalpten gelen buğz ile kınamayan bu zavallıyı ademe mahkum ediyorum. Milletin yok saydığı bu zatı ben niye adam yerine koyayım ki?
KENDİ KÜFÜRLERİ İÇİNDE ÇIRPINSIN DURSUN
Kendi kifayetsizlikleri, küfürleri, hakaretleri içinde çırpınsın dursun. Hiçbir kötü, hiçbir iğrençlik bizi yolumuzdan alıkoyamadı, alıkoyamayacak. Allahımızla ilgili bir açıklama yaptı hiç ona girmeyeceğim. Gaf üstüne gaf yapıyor, bilerek inanarak konuşmuyor çünkü. Allah onu ıslah olsun, bizim yâr ve yardımcımız olsun inşallah
FETÖ'ye finansal destek sağlamakla suçlanan 5 kişi hakkındaki iddianamede, sanıkların "himmet" adı altında para toplayarak "Terörizmin Finansmanı Hakkındaki Kanun"a muhalefet ettikleri belirtildi.
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının, Fetullahçı Terör Örgütüne (FETÖ) finansal destek sağlamakla suçlanan 5 kişi hakkında hazırladığı iddianamede, sanıkların "himmet" adı altında para toplayarak "Terörizmin Finansmanı Hakkındaki Kanunu" ile "Yardım Toplama Kanunu"na muhalefet ettikleri belirtildi.
Başsavcılığın, FETÖ'ye "himmet" adı altında finansal destek sağladıkları gerekçesiyle 5 kişi hakkında "silahlı terör örgütüne üye olma", "Terörizmin Finansmanın Önlenmesi Hakkındaki Kanuna muhalefet" ve "zimmet" suçlarından hazırladığı iddianame, Ankara 2. Ağır Ceza Mahkemesince kabul edildi. İddianamede sanıklar Kenan Ünal, Mesut Güneş, Mülazım Ünal, Mustafa Erkul ve İlker Kılgöz'ün atılı suçlardan 21 yıl 3'er aydan 46'şar yıla kadar hapisleri talep edildi.
İddianamede, sanıklardan Ünal'ın "Fetullahçı Terör Örgütlenmesinin Keçiören müteahhitler abisi olduğu" savunuldu. Ünal'ın, diğer şüphelilerle "mütevelli heyeti" oluşturduğu bildirilen iddianamede, sanıkların, esnaf ve iş adamlarından "öğrenci bursu", "zekat", "himmet", "yardım" adı altında para toplayarak, örgütü finanse ettikleri anlatıldı.
Kenan Ünal da toplanan kaynağın önce Moğolistan'daki "örgüt okulları ve kurumlarına", sonradan Afrika'daki okullara gönderildiğine yer verilen iddianamede, "himmet" adıyla toplanan paranın miktarının kesin olarak belli olmadığı bildirildi.
Sanıkların, paraların önemli kısmını da mal varlığı olarak ellerinde tuttuğu aktarılan iddianamede, sanıkların, "yardım toplama izni olmadan para topladıkları" ifade edildi.
İddianamede sanıkların "FETÖ üyesi oldukları" savunuldu. Sanıkların, örgüt amacına yönelik toplantılar yaptıkları, gelirlerin nasıl sağlanacağı, kimlerden alınacağı gibi konuları karara bağladıklarına, örgüt adına sistemli ve sürekli faaliyet yürüttüklerine yer verilen iddianamede, "Kenan Ünal başkanlığında bir araya gelen örgüt üyelerinin, esnaf ve işadamlarından toplanan yüklü miktarda parayı, örgütün belirlediği ülke ve yerlere göndererek, silahlı terör örgütünün amacına yönelik faaliyet yürüttükleri" bildirildi.
Örgütün okul, dershane ve yurtlarını finans toplamak için kullandığı aktarılan iddianamede, sanıkların aynı zamanda, eylemleriyle "terörizmin finansmanı" suçunu işledikleri vurgulandı.
Diyarbakır Sur'da PKK'lı teröristler ile güvenlik güçleri arasında devam eden çatışmalar Bordo Bereliler'in ilçeye girmesiyle şiddetini artırdı.
Hasırlı Mahallesi'nde PKK'lı keskin nişancıların mevzilendiği yüksek bir bina güvenlik güçleri tarafından vuruldu.
Patlama sesi kentin tamamında yankılanırken, binanın içerisindeki teröristlerle birlikte çöktüğü bildirildi.
SUR'DA ÇATIŞMA
Öte yandan dün Diyarbakır'ın Sur ilçesindeki operasyonda PKK'lı 4 teröristin etkisiz hale getirildiği belirtildi.
İlçede operasyonlarda etkisiz hale getirilen terörist sayısı 105 oldu.
84 barikatın kaldırıldığı, 6 hendeğin kapatıldığı operasyonda 63 el yapımı patlayıcı imha edildi.
Öte yandan, 843 evde yapılan aramada ise 1 roketatar, 4 roketatar mühimmatı, 1 kapsül, 3 av tüfeği, 1 dürbün ile çok sayıda tıbbi malzeme ile örgütsel doküman ele geçirildi.
Devletin sivil-PKK'lı ayrımı yaparak yürüttüğü operasyonları sanki Kürtlerin geneline karşı bir operasyon varmışcasına yansıtan BBC Türkçe, attığı Tweet ile sorunlara çomak sokma gayretinde olduğunu bir kez daha gösterdi.
İngiliz BBC Türkiye'deki art niyetli yayınlarını devam ettiriyor.
Gezi döneminde yaptığı taraflı haberlerle adından sıkça söz ettirenBBC Türkçe, hükümetin Kürtlere yönelik başlattığı çözüm sürecini, Kürtçe üzerindeki kaldırdığı baskıyı, Kürt partilerinin kapatılmaması için ortaya koyduğu tavrı görmeden PKK'ya yapılan operasyonların Kürtleri Türkiye'den duygusal olarak kopardığı algısını yaymaya çalıştı.
Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan, Anadolu Ajansı Editör Masası'nda gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
"Sürece ihanet ettikleri için çok zordalar"
"Bazı basın yayın organlarında, 'Demokratik Kurtuluş ve Özgür Yaşamı İnşa (İmralı Notları)' isimli bir kitaptan alıntılara yer veriliyor, 3 Ocak 2013'ten 14 Mart 2015'e kadar geçen sürede DBP-HDP heyetlerinin Öcalan ile yaptığı görüşmelerin tutanakları yayınlanıyor. Bu tutanaklar arasında sizin adınız da geçiyor, bunları nasıl değerlendiriyorsunuz?" sorusuna Akdoğan, "Bunlar tamamen çarpıtmadır, kurgudur ve manipülasyondur. Bunların ne kadar bu meseleye ciddiyetsiz yaklaştıklarının bir göstergesidir. Bunlar hep o sürecin sonucunda ulaşılacak sonuç yerine, hep o süreci istismar ederek bir şekilde süreçten güç devşirmeye çalıştılar, süreçleri hep sabote ettiler" yanıtını verdi.
Örgütün "Operasyon yapılan bölgelerde cenazeler var, günlerdir alınmıyor" şeklinde bir yaygara yaptığına işaret eden Akdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Oysa oraya giden ambulansları kurşunluyorlar, cenaze araçlarını kurşunluyorlar, oradaki yaralıların, cenazelerin alınmasını engelliyorlar, sonra bunun yaygarasını yapıyorlar, 'bunlar alınmıyor, bu nasıl bir insanlıktır vs.' diye. Sonra alınan cenazelerin yani morgda olan cenazelerin aileler tarafından alınmasını engelliyorlar, bunların gömülmesini engelliyorlar ve böyle baskı ve tehdit uyguluyorlar. Şimdi bakın, her yönden bir iki yüzlülük var, bir istismar var, bunun çok iyi görülmesi lazım. Vatandaşlarımız da buna tepki gösteriyorlar. Hem onların çocuklarını bir şekilde ölüme sürüklüyorlar hem o çocukların cenazeleri üzerinden baskı ve tehditle ayrı bir acı yaşatıyorlar ailelere."