MÜJGAN HALİS
GAZETECİ her konuda yazı yazabilmeli, konuştuğu herkese karşı mesafesini koruyabilmeli ama bazı kişiler var ki sorduğunuz her soru, gaf olabilir.
Bu tür kişilere karşı sıfır önyargıyla gitmek en iyi yöntemdir. Ancak o zaman ‘insani’ bir habercilik yapılabilir. Şimdi size öyküsünü aktaracağım adam, aslında milyonların en azından vücudunu (ya da bir bölümünü mü demeliyim?) yakından bildiği bir adam.
Kimilerine göre Türk erkeğinin idolü, kimilerine göre halkı cinsellikten soğutmak için onu birkaç dakika izlemek yeterli. Kendisine göre ise o bütün Türk erkeklerinin ‘günah keçisi’. Şahin K’dan bahsediyorum, nam-ı diğer porno kralı.
Son filmi Günah Keçisi nedeniyle buluştuğumuzda hiçbir filmini izlememenin bahtiyarlığıyla mı, yoksa cehaletiyle mi demeliyim, sıfır önyargının özgüveni dışında hiçbir şeye sahip değildim. İstediğim tek şey ‘anlamak’tı ve anladığımı yazmak.
NANKÖR BİR SEKTÖR
Aksaray’ın köylük yerinden kalkıp ‘ithal damat’ olarak Al(a)manyalara gittiğinde sene 1990. Komşu kızına uygun bulunan bir erkek olarak fabrika işçisi olarak gittiği gurbet ellerinde, evliliğinde ne yaşadıysa intikam için girdiği porno sektörünün yıldızı olacağını, filmlerinin Türkiye’den Amerika’ya, Avrupa’ya elden ele dolaşacağını herhalde hayal edemezdi Şahin K. Onunla konuşurken ‘idol’ tabirinin tarifi kafamda sürekli değişiyor.
Karşımda basbayağı mahcup bir köylü var, her soruma ‘hanımefendi’ diye yanıt veren efendiden bir adam. (Röportajdan sonra izlediğim görüntülerdeki adamın da aynı adam olmasına şaşıracağımı biliyorum.) Klasik pornolardaki Adonis vücutlu, güneş gözlüklü, biblo değil Şahin K. Mahalledeki bakkal amcadan, sürekli kornaya basan minibüs şoföründen hiçbir farkı yok.
Bu adam “Bu akşam güzelliğin gözlerimi alıyor,” diyebilecek biri değil. Zaten demiyor, hiç dememiş. Herkes sevgilisine dipten kum çıkarırken o her zaman aşağı bakan Foucault sarkacı gibi denizin buz gibi sularından çıkan adam. Porno yıldızı olmadan önce porno izlemişliği bile vakıa. Bol alkollü bir gecenin sabahında halaylarla zurnalarla girdiği denizin soğuk sularından Avrupa Birliği’ne giren bir yurdum insanı.
Mevzumuz Şahin K’nın hayatı değil; hatırlamak istemediği bir geçmiş o. Kıramıyoruz ve filmi yapma nedenini dinliyoruz: “Bu filmi üç yaşından beri göremediğim oğlum Caner’le buluşmak için yaptım.” Günah Keçisi, bildiğimiz Şahin K filmlerinden değil, dramla karışık bir aile komedisi. Zaten o da pornocu değil, komedyen olduğunu düşünüyor.
İnsanların pornolarını izlerken gülüyormuş. Tabii bu düşüncenin içinde cinselliğin sergilenme biçimine ilişkin hiçbir nüans yok, dikkatinizi çekerim. 24 saat uyku uyumadan çektiği ilk doğaçlama pornosundan sonra sektöre balıklama dalan Şahin K, 2000 ila 2006 yılları arasında 200’e yakın filmde oynamış. Kendi tabiriyle 1000’e yakın kadınla sevişmiş; her ulustan, her renkten.
Ve sonra yaşadığı dışlanmışlıklar, aşağılanmalar nedeniyle ‘emekli’ olmamış, kendi isteğiyle ‘müstafi’ olmuş sektörden. Onu görünce yollarını değiştiren insanların varlığı onu epey kırmış: “Porno nankör bir sektör. Filmimi izleyip gülüyorlar, sonra selam bile vermiyorlar, evlerini bile kiralamak istemiyorlar.” Şahin K yaptığı işin ‘sanat’ olduğuna o kadar inanıyor ki, karşılaştığı önyargıları samimiyetle garipsiyor.
Öyle ki bunun Avrupa’da yasal bir sektör olduğunu anlatıyor. Hatta ona önyargıyla bakan bütün erkek gözlerin, kendi yerinde olmak için can attığından da emin. Hizmetçi Kız adlı filmiyle Berlin Eros Erotik Filmler Festivali’nde aldığı ‘en iyi film’ ve ‘en iyi oyuncu’ ödülünü anlatırken ki gururu ise evlere şenlik: “O filmde soyunmadım bile.”
Filmlerini Türk seyirci için çektiğini söylüyor. Üstelik yeteneklerine güveni o kadar sonsuz ki, senaryosuz filmler bunlar. Kayıt düğmesine basar, içinden geleni yaparmış. Onu dinleyen karşısında Semih Kaplanoğlu var sanır. Ama doğaçlamadan kast ettiği bildiğiniz argonun en dibi. “Türk erkeklerinin içinden de o kadar doğal olmak geçiyor ama yapamıyorlar, o yüzden halk kahramanı Şahin K’yım,” derken Türk erkeklerinin malum sicilini anımsadığımızda “Acaba haklı mı?” diye sormadan edemiyor insan içten içe. Onu izleyip özenen erkeklere de bir sözü var:
Pornodan zengin olunmuyormuş bizden uyarması. Elbette kendine göre birikim yapmış ama öyle ahım şahım kârlı bir sektör değilmiş. Filmlerinde yabancı kadınlar da ‘rol’ almış, yerliler de. Kadınların porno sektörüne nasıl girdiğine dair sorumuza ise cevabı gerçekten enteresan. Ona göre bu, benim sandığım gibi bir ‘düşme’ hali değil:
“Niye düşmüş olsun ki canım, porno sektöründe çalışan kadınları takdir ediyorum. Bu iş sadece bizim ülkemizde yargılanıyor. Ama gerçekte kapalı kapılar ardında benim çektiğimden daha esaslı pornolar çevriliyor, bunu herkes biliyor.”
BEN KİRLİ DEĞİLİM
Günah Keçisi filminin ‘bir arınma’ filmi olup olmadığına dair soruma cevabı, bu yüzden özgüvenli: “Ben kirli değilim ki arınayım, tertemizim.” Filmlerinin bu kadar ilgi görmesinin nedeni olarak ülkemizde cinsel eğitimin olmayışına dair görüşleri ise şöyle: “Bu o insanların suçu değil ki, bizi yönetenlerin suçu. Türkiye’de porno yasak, ama dünyada en çok porno izleyen ikinci ülkeyiz. Avrupa’daki seks shoplar Türkiye’de de yaygınlaşmalı, böylece porno bu kadar yaygın olmaz ve bir sürü insana da iş alanı açılır.” Sözlerine katılırız katılmayız ama yiğidi öldürüp de hakkını yememek lazım.
Gerçekten de görünmez duvarların ardında çok daha kirli filmlerin çekildiği bir ülkenin çocukları değil miyiz?
BOL HAYRANLI BİR KURBAN
Günah Keçisi filmi Şahin K’nın hayranlarının yıllardır beklediği filmmiş. Kendisini sokakta gören herkesin “Artık reklam filmi çek, komedi filmi, hatta stand up yap,” dediğini anlatıyor. Abarttığını düşünebilirsiniz ama gerçekten de müthiş bir hayran kitlesi var. Web sitesine gelen binlerce email, My Space, Facebook, Twitter sayfaları gerçekten de hayran işgali altında. Hayranlarıyla arasındaki ilişkinin ünlü-taraftar ilişkisinin ötesinde, ağabey-kardeş ilişkisi olduğunu söylüyor, aralarında kendisine reklam filmi senaryosu yazıp gönderenler olduğunu da eklemeden edemiyor:
21 Ocak’ta gösterime girecek Günah Keçisi filmi Şahin K’nın porno sektöründen resmi istifası olacak. Ama hayalindeki esas film, bir gün tam bir dram olan kendi hayatının filmini çekmek. 10 yaşında okulu bırakıp çalışmaya başlayan, 30’larında gurbet ellere giden, hiç bilmediği bir dünyaya ‘düşen’, çok sevdiği karısından hayatının sillesini yiyen, ardından hiç tanımadığı bedenlerle geçen, onu büyük bir utanca sürükleyen hayatının filmi gerçekten de usta bir elle çekilse ‘izlenir olur mu?’ diye düşünmeden edemiyor insan.
Ömründe üç defa âşık olduğunu söylerken mahcup ve en ‘temiz’ filminin galasına dört gözle beklediği oğlu Caner’den bahsederken gözleri parlayan Aksaraylı Şahin bir kurban değil de ne? Yazıyı onun oğluna yaptığı davetle bitirelim de, hayra girelim: “Oğlum seni çok seviyorum. Senin yanlış yönlendirdiler. Kapım ve gönlüm sana sonsuza kadar açık. Seni bu filmin galasında görmeyi çok istiyorum. İnşallah gelirsin.”