Tuvalet sorunu, ilk günlerde geniş bir kanal gibi akan Asi Nehri'nin üzerindeki ahşap zemine yapılan primitif, portatif tuvaletlerle aşılmaya çalışılmış. Kente sonradan taşınabilir tuvaletler getirildi, ama sorun ilk zamanlar öyle aşılmış.
Hatay Meclis binasının önünde pek çok sivil toplum kuruluşu gönüllüsünün birlikte çalıştığına şahit olduk. Bir arama kurtarma gönüllüsü, bana baktıktan sonra "Sizi bir yerden tanıyorum" dedi. Kendimi tanıttım, sohbet ettik. Pek çok canın enkazlardan çıkarılmasına katkı sağlamış. "Halen var, yine çıkaracağız inşallah" diyor. Sağ olsun, var olsun. Allah afet bölgesinde sahada emek veren herkesten razı olsun.
Hatay'da kaybın en çok olduğu sitelerden biri olan 600 Evler. 1996 yapımı bir site. Buradaki enkazlardan da pek çok canımız çıkarıldı, ama artık enkaz kaldırma çalışmalarına başlanmış, tabii vücut bütünlüğü bozulmamış ya da bozulmuş bir cenazeye ulaşabilmek için bu çalışmalar iğneyle kuyu kazarcasına titizlikle yürütülüyor.
HATAYLI, TOPRAĞINI BIRAKMAZ
Yazıyı toparlarken son olarak Hataylı hemşerilerime seslenmek istiyorum. Ben onların komşusuyum, bu coğrafyanın insanıyım. Hatay'da bu deprem sonrasında bir demografi değişimi riski varsa bile çok ama çok düşüktür. Hataylılar memleketine, vatanına, toprağına düşkün insanlardır, kültürel açıdan milliyetçidirler de. Yani kendi yörelerine, kültürlerine sahip çıkmasını bilirler. Elbette depremin yaraları sarılana kadar yuvalarına geçici bir süreliğine veda ettiler. Gidenler geri gelecek. Hatta şimdiden gelmeye başladılar bile. Bölgede yıllardır fidancılık işi yapan dostum Mehmet Sağ dönenlerden biri. Depremin o dehşet görüntüsünü açık ara, en çarpıcı biçimde kaydeden gencimiz Ayaz Aydoğdu da dün İskenderun'a döndü.
İmdi… Bu köşede yaptığımız üzere yazının başına dönerek toparlayalım, çünkü yazı 10 bin vuruşa yaklaştı. Depremin başından beri herkes, başta sorumluluk alıp sahaya inen kahramanlar olmak üzere sarılan yaralara merhem olmak için elinden geleni fazlasıyla yapıyor. Bağış kampanyasında gördüğümüz üzere gelemeyenler de gönülden veya 'devletin ve milletin mahalle baskısı'yla kesenin ağzını açtı, bahs-i diğer.
6 Şubat sabaha karşı 04:17'de o müthiş görüntüleri çekerek hayatının en büyük gazetecilik başarılarından birine imza atan Ayaz Aydoğdu adlı depremzede gencimizi de unutmuyoruz. O meşum, ama tarihi âna bir daha dönülmeyecek. Malum, zaman; hayatın bize ziyadesiyle öğrettiği üzere geri dönüşsüz bir şeydir. Ve bize bazen geçmişte çektiğimiz acıları da unutturur. Yaralarımızı saralım, ama acılarımızı unutmayalım.