Osmanlı Devleti'nin tarihindeki önemli dönüm noktalarından biri de Pasarofça Antlaşması'dır. Bu antlaşma, Osmanlı Devleti'nin Avrupa karşısında izlediği siyasette bir dönüm noktası olmuş ve devletin barış dönemine geçişini simgelemiştir. 18. yüzyılda imzalanan bu antlaşma, Osmanlı Devleti'nin savaşlardan yorgun düşen yapısını toparlamak ve Avrupa ile ilişkilerinde yeni bir denge kurmak amacıyla gerçekleştirilmiştir. Peki, Pasarofça Antlaşması nedir, ne zaman imzalanmıştır, kimler arasında yapılmıştır ve önemi nedir?
Pasarofça Antlaşması, 21 Temmuz 1718 tarihinde Osmanlı Devleti, Avusturya ve Venedik arasında Sırbistan'ın Pasarofça kasabasında imzalanmıştır. Görüşmeler 5 Haziran'da başlamış ve yaklaşık bir buçuk ay sürmüştür. Avusturya, Osmanlı'dan ağır şartlar talep etmesine rağmen Osmanlı bazı maddelerde direniş göstermiştir. Ancak yine de antlaşma Osmanlı açısından toprak kayıplarıyla sonuçlanmıştır.
Mora Yarımadası Osmanlı Devleti'nde kalacaktır.
Kuzey Sırbistan'daki Tamişvar, Semendire, Banat, Belgrad ve Eflak'ın batı kesimi Avusturya'ya bırakılacaktır.
Dalmaçya ve Arnavutluk kıyıları Venedik'e bırakılacaktır.
Bu maddelerle birlikte Osmanlı Devleti önemli toprak kayıplarına uğramış ve Avrupa'daki siyasi gücü zayıflamıştır.
Osmanlı Devleti, bu antlaşmayla gerileme döneminde toprak kaybettiğini resmen kabul etmiştir.
Üç devlet arasındaki saldırılar ve yağmalar sona ermiştir.
Avusturya'nın İstanbul'da konsolosluk açmasına izin verilmiştir.
Mora Osmanlı'da kalmasına rağmen Belgrad'ın kaybı büyük bir stratejik darbe olmuştur.
Balkanlar'daki güç dengesi değişmiş, Avusturya'nın bölgedeki etkisi artmıştır.
Osmanlı'nın Balkanlardaki hâkimiyeti zayıflamış, Avusturya Balkan siyasetine doğrudan müdahil olmaya başlamıştır.
Karlofça Antlaşması ile başlayan barış dönemi bu antlaşma ile kalıcı hale gelmiş ve yaklaşık 20 yıl süren bir barış ortamı sağlanmıştır.
Bu barış dönemi, Osmanlı Devleti'nde Lale Devri'nin başlamasına zemin hazırlamıştır.
Lale Devri'nde batı etkisiyle yenilik hareketleri hız kazanmış, Osmanlı aydınlarının Avrupa'ya bakış açısı değişmiştir.
Batının bilim, sanat ve kültür alanındaki üstünlüğü kabul edilerek batılılaşma süreci resmen başlamıştır.