Türkiye'nin en iyi haber sitesi
YÜKSEL AYTUĞ

Meslekte 40’ıncı yılım

Bu ay gazetecilik mesleğindeki 40'ıncı yılıma girmenin onur ve mutluluğunu yaşıyorum. 1980 yılının Eylül ayında o zamanki ismi İstanbul Üniversitesi Gazetecilik ve Halkla İlişkiler Enstitüsü olan, yeni adıyla İletişim Fakültesi'ne girdim. Aynı yıl, henüz 17 yaşındayken dergilerde çalışmaya başladım. Fenerbahçe'nin efsane futbolcusu merhum Selçuk Yula ile Sarı-Lacivert Dergisi için yaptığım röportajı sayfada ilk gördüğüm anda gözyaşlarına boğulmuştum.
Türk Haberler Ajansı'nda değerli müdürüm ve ağabeyim Bilal Meşe'nin yönetiminde spor muhabiri olarak çalışırken, Beyazıt-Bakırköy minibüsünde bir de baktım ki, önümdeki koltukta oturan adam Milliyet gazetesinde benim yazdığım ama üzerinde ismim yerine sadece THA mahreci bulunan Fenerbahçe haberimi okuyor. İneceğim durağa kadar, adamı dürtüp "O haberi ben yazdım" dememek için kendimi nasıl zor tuttum anlatamam...
Sonra Güneş gazetesinde sevgili büyüğüm Şansal Büyüka'nın ekibinde spor muhabirliği... Asker dönüşünde bende büyük emeği olan Altan Demirkol'un ekibinde magazin muhabirliği... Türkiye'nin ilk televizyon ilavesi Güneş Ekran'da yazı işleri müdürlüğü ve köşe yazarlığı... Ardından Ses Dergisi'nde yazı işleri müdürlüğü ve köşe yazarlığı... Daha sonra Intermedya grubunda çıkarttığım Türkiye'nin ilk aylık spor dergisi İntermaç, ilk radyo dergisi Dalga FM, ilk haftalık bilim dergisi Eksen'in ardından Borsa dergisinde yazı işleri müdürlüğü ve nihayet günlük ekonomi gazetesi Global'de genel yayın yönetmenliği...
Sonra Hürriyet'in aylık kadın dergisi Madonna'da yazı işleri müdürlüğü... Bir yıl sonra, merhum büyüğüm Cemal Alkan'ın ekibinde 9. Kanal'da spor servisi şefliği, akabinde atv Spor Servisi'nde Faik Çetiner'in yönetiminde spor şefliği, sonra sektörel Mutfak dergisinde kısa bir mesainin ardından Sabah Magazin Servisi'nde müdür yardımcılığı... Derken saygıdeğer büyüğüm Dinç Bilgin'in yönlendirmesiyle Türkiye'nin ilk yarım sayfa televizyon eleştiri köşesi Yakından Kumanda... Aynı tarihlerde başlayan televizyon macerası... Önce Akademi Türkiye'de jüri üyeliği ve bölümleri hâlâ YouTube'de ilgiyle izlenen Medyatik programı...
Yarısı Sabah-atv'de geçen 40 yıllık medya maceramı ben yazmaktan yoruldum, siz de okumaktan değil mi? "Yuvarlanan taş yosun tutmaz" misali bu serüven beni hep parlattı. Bugün siyasetten spora, ekonomiden kadın programlarına kadar her konuda 'ahkam kesebilmeyi', sonunda çıkışını bulabildiğim bu labirente borçluyum.
Peki bu yolculuktan bana ne kaldı? Böylesine kaygan bir zeminde 40 yıl aralıksız gazetecilik yapmanın onuru ve ondan da önemlisi hiç kimsenin önüne olumsuz bir sıfat ekleyemediği ismim... Bundan daha büyük servet olur mu?
Kariyerim boyunca bana emek veren, yaşayan ve ebediyete intikal etmiş meslek büyüklerime, fedakar aileme ve en çok da siz okurlarıma minnettarım. Her şey sayenizde oldu. İyi ki varsınız...

Bukalemunun ardından

Bu köşenin müdavimleri biliyor, vefat eden her ünlünün ardından yazmıyorum. Sadece hayatıma dokunan, bende iz bırakan, gerçekten tanıdığım kişiler için taziye kaleme alıyorum.
Oyuncu Halil Kumova ile genellikle film galalarında karşılaşırdık. Fötr şapkasını uzaktan fark eder, yanına gider, sektör üzerine hasbihal ederdim. Esprili adamdı. Bir keresinde onun oyunculuk yelpazesinin genişliğini bu köşede överken "Bukalemun gibi" benzetmesini yapmıştım. Bana cevaben "Hiçbir zaman bulunduğum ortamın rengini almaya çalışmadım. Bu nedenle bukalemunları pek sevmem. Ama biliyorum ki bu benzetmeyi beni övmek için kullandınız üstadım" demişti.
Son olarak onu Eşkıya'da izlemiştim. Konuk oyunculuğunun sonunda vurulup ölüyordu. O gece cep telefonuma Kumova'nın esprili mesajı düştü: "Nasıl? Güzel öldüm ama değil mi?"
Oyuncu dostum, film çekimi için gittiği Malatya'da apansız veda etti hayata... Her ölüm zamansızdır tabii ki ama özel adamlar da güzel ölür. Çekmeden, çektirmeden... Mekanı cennet olsun...

Gaf kürsüsü

"Hastaneler virüs yüzünden yangın yeri ama bazıları yangına kürekle gidiyor..." (Show Ana Haber sunucusu Pınar Erbaş'ın körük ile küreği karıştırdığı an)

Zap'tiye

Keşke şu virüs çene altı ve dirsekten bulaşsaydı. O zaman hiçbirimiz hasta olmazdık!..

Ne demiş?

Atv muhabirinin sokakta maskesini çenesinin altında tuttuğu için uyardığı genç kızın tişörtünde ne yazıyordu dersiniz? "Beni darlama!"

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA