Güç
ve baskı uygulayarak bizlerin bedensel veya ruhsal açıdan zarar görmesine neden olan bireysel veya toplu hareketlerin tümünü şiddet olarak adlandırabiliriz. 8 Mart Dünya Kadınlar Günü geride kalmışken bir yandan da kadına yönelik şiddet haberleri basında yer almaya devam etti. Gün geçmiyor ki şiddet içeren bir haber duymayalım. Haberlerde olmazsa, dizilerde, komşumuzda, iş yerimizde, bazen de yaşadığımız aile ortamında şiddetle içli dışlıyız. Biz şiddet görmesek bile, yaşamın bir yakasında şiddete tanık olabiliyoruz. Aile içi şiddet ise ne yazık ki toplum içinde sıkça karşılaştığımız konulardan. Bir kişinin eşine, çocuklarına, anne babasına, kardeşlerine veya yakın akrabalarına yönelik uyguladığı her türlü saldırgan davranışlar aile içi şiddeti gözlerimizin önüne sermektedir. Şiddet içeren davranışlar sözel, psikolojik, ekonomik baskı ya da fiziksel taciz şeklinde olabilir. Her türlü karşı tarafı tehdit eden ve zarar görmesine sebep olan davranışları şiddet olarak tanımlayabiliriz. Şiddet öğrenilen bir davranış şeklidir. Öğrenme süreci bizim davranışlarımızı etkilemektedir. Şiddeti durdurabilmek için ilk önce algılarımızı, zihnimizi değiştirmemiz gerekiyor. Türkiye'de yasalar var ama şiddet devam ediyor. Şiddet gören kadınlarımıza üç tane önerim olacak: Birincisi; "Ben bunu hak ettim mi?" sorusunu hiç aklınıza getirmeyiniz. İkincisi; yasalar karşısında haklarınızı arayınız. Üçüncü önerim ise kolay affetmeyiniz. Bir kere şiddet gösteren kişinin tekrar gösterme olasılığı çok büyüktür.