Polisiyenin ve özellikle de İsveç polisiyelerinin tüm dünyada son trendi oluşturmasının arkasında kuşkusuz Stieg Larsson'un Millennium serisinin büyük payı var. Ancak İsveç polisiyelerinin dünya çapında ilk görücüye çıkışı ve küçümsenmeyecek başarılara sahip olması aslında 1960'lar ve 70'lere dek dayanıyor. İlk popüler İsveç polisiye serisi olan Martin Beck'le bu yeni trendi başlatan ise bir İsveçli karı-koca olan Maj Sjöwall ve Per Wahlöö oluyor. Onları bir başka başarılı yazar olan Henning Mankell'in -ki kendisi ünlü İsveçli yönetmen Ingmar Bergman'ın kızlarından biriyle evlidir- Wallander serisi izliyor (seri bizde de Altın Kitaplar tarafından yayımlanıyor). Danimarkalı yazar Peter Hoeg'in, 1992 tarihli
Miss Smilla's Feeling'i (
Bayan Smilla ve Karlar, İnkılap Kitabevi) ise o yılın en çok satanları arasında yer alıyor.
MELANKOLİK DEDEKTİFLER
Uzmanlar Stieg Larsson'la doruk noktasına varan İsveç polisiyelerinin önlenemez yükselişini ve popülaritesini, konularının bir polisiye öyküye çok yakışan kasvetli, soğuk ve ıssız Kuzey ülkelerinin topraklarında geçiyor olmalarına bağlıyor öncelikle. Serilerin dedektifleri ise birbirinden iç kapayıcı, melankolik, genelde alkol bağımlısı, işinden ve hayatından bezmiş, yani seksi Amerikan dedektiflerine oranla çok daha hayattan ve gerçek karakterlerden oluşuyor. Üstelik yöntemleri de über teknolojik Amerikan meslektaşlarına oranla hâlâ babadan kalma, elle yapılan pratik doküman araştırmalarından, sonsuz prosedürden oluşuyor. Tüm bunların birleşimi de büyük şehirlerin kalabalığında yaşamaya alışmış günümüz okuyucularına tam da bir polisiyeden beklenecek uzaklık, yabanilik ve bilinmediklik hissi veriyor. Gerçek hissi veren karakterlerle oluşturulan bu tuhaf denklem de beklenmedik bir şekilde işe yarıyor tabii. Bu arada ülkelerindeki suç oranı neredeyse sıfıra yakın seyreden kuzeyli yazarların polisiye ve suç fikrine karşı diğer ülkelere oranla daha azimli olmaları ve yaratıcılıklarını zorlamaları da başarı payını artırıyor kuşkusuz.
***
Sürükleyici bir İsveç gerilimi
Peki hal böyleyken, son zamanlarda raflarda hangi kuzeyli polisiye romanlar öne çıkıyor dersiniz? İlk dikkatimizi çeken bir İsveçli kadın yazarın romanı oluyor. Camilla Lackberg ülkesinde çok sevilen bir yazar. Buz Prenses ise onun ilk romanı. Bu ilk romanda bizi gerilimle aşkın harmanlandığı bir öyküyle tanıştırıyor. Yazar Erica Falck, anne babasının ani ölümünden sonra, çocukluğunun geçtiği Fjallbacka kasabasına döner. Beklenmedik bir rastlantı sonucu, yıllardır görmediği çocukluk arkadaşı Alex'in cansız bedenini bulur. Güzeller güzeli Alex buz gibi evinde, küvette yatmaktadır, bilekleri de kesiktir. Erica, Alex'in ailesinin isteğiyle onun hakkında bir anı yazısı hazırlamaya girişir. Erica'nın, yıllar boyunca uzak kaldığı dostu hakkındaki merakı giderek takıntıya dönüşürken, kasabanın dedektifi Patrik Hedström de davayla ilgili şüphelerinin izini sürmektedir. Yolları kesişen Erica ile Patrik karşı konulmaz biçimde birbirlerine doğru çekilirken, bir yandan da küçük kasabanın büyük sırrını çözmeye doğru adım adım ilerlerler.
BUZ PRENSES
Camilla Lackberg Çeviren: Elif Günay Doğan Kitap Roman 400 s., 23 TL
***
Norveç'in polisiye kraliçesiyle tanışın!
Sırada, Norveçli bir diğer kadın polisiye yazar var. Karin Fossum'un bizde şimdilik yalnızca iki romanı yayınlanmış olsa da ülkesinde 'polisiye kraliçesi' olarak tanınan, bu türün en popüler yazarı. Bizde yayımlanan Pus ve Göl adlı romanlarda ise onun sevilen dedektif karakteri Konrad Sejer ve ortağı Jacob Skarre ile tanışıyoruz. Pus'ta, göl kenarında bulunan ölü bir kızın etrafında şekillenen gerilim dolu bir polisiye öykü anlatılıyor. Ev kapılarının bile kilitlenmediği ve çocukların korkusuzca sokaklarda oynadığı sessiz bir kasabada bir çocuk kaybolur. Polis çağrılır, fakat birkaç saat sonra çocuk geri döner. Buraya kadar her şey normaldir. Ta ki çocuk. göl kenarında bir ceset gördüğünü söyleyene kadar. Dedektif Sejer ve ortağı Jacob Skarre, genç kızın cesedini bulduktan sonra kasabanın sakinliğini bozan karanlık sırların peşine düşer. Göl'de ise bu kez ormanda katledilen bir kadının cesedinin bulunmasıyla başlar her şey. Ormanın içindeki kulübesinde tek başına yaşayan, yaşlı bir kadın katledilir. Başlıca şüpheli, akıl hastanesinden kaçmış bir şizofrendir. Olayın tek şahidiyse okçuluk tutkunu olan 12 yaşındaki bir çocuktur. Bir adam kısa süre sonra yakınlardaki bankayı soyup yanına rehine alarak kaçınca olaylar ilginç bir şekilde iç içe geçer. Ortağı Jacob Skarre ile olayı çözmeye çalışan Dedektif Sejer ise hiç hazır olmadığı bir duygusal maceranın içine sürüklenecektir. Karin Fossum, Pus kitabında zekice yakaladığı atmosferi tekrar yaratıyor ve uçlarda yaşayanların hayatlarını ustalıkla anlatıyor.
PUS
Karin Fossum Çeviren: Sevinç Tezcan Yarar Pegasus Yayınları Roman 336 s., 20 TL
GÖL
Karin Fossum Çeviren: Sevinç Tezcan Yarar Pegasus Yayınları Roman 304 s., 19 TL