
Yürüme üzerine değerli kitaplar yayımlanıyor. Yürüme konusunda kitaplar dolusu ne yazılabilir ki demeyin? Bu eserler yürümenin spor ya da form tutmaya yönelik türü üzerine değil, çok ötesinde.
Yürüme ve entelektüel üretim arasındaki bağdan bahsediyoruz. Edebiyat, düşünce hatta siyaset alanında topluma ve tarihe damgasını vurmuş insanların yaşamlarında yürümenin önemli bir yer tuttuğunu biliyoruz. hep kitap tarafından Filozoflar Nasıl Yürür? adıyla Türk okurla buluşturulan kitapta kimi filozofların dağlarda, deniz kenarında kimi şehir caddelerinde kimi rutin kimi gelişigüzel yürüyüşleri anlatılarak düşünce ve yürüme arasındaki denkleme vurgu yapılıyor. 'Ayaklarıyla düşünenler' bu kişiler için söylenmiş bir tanımlama. Kendisi de filozof olan Roger Pol Droit'in kaleme aldığı kitaptan, bu düşünürlerinin yaşadıkları kentlerde adlarıyla anılan güzergahlar olduğunu da öğreniyoruz;
Königsber'de Kant Yolu, Eze'de Nietzsche Patikası ve Nichiren'in yürüdüğü Kyoto'daki Filozoflar Caddesi gibi... Hatta bazı düşünürlerin yürüyüş yaparken aklına gelen fikirleri not etmek için bastonunun topuzunda hokka taşıdığı bile söyleniyor... Yürümenin ufuk açan gücüne inanıyorsanız bu kitaba göz atmaya ne dersiniz ne dersiniz?
NIETZSCHE: Canlı ve hareketli olunmadan, parlak ve berrak düşünceler olmaz anlayışıyla dağlarda, deniz kıyısı veya patikalarda yalnız başına yürürmüş. Kaslarla sezgiyi ayırmadan bedeni, düşüncelerini harekete geçirirmiş çünkü o hepsinin birlikte hareket ettiğini savunanlardan. Dik bayırları, engebeli arazileri, geniş manzaraları tercih ederek doğayı ofisi kabul edenlerden.
MARX: Tek düzenli egzersizi yürümekmiş. Daha çok bürosundan kırlara yürürmüş. Sohbet ederek saatlerle yürüyebilir tepelere tırmanırmış. Görüşmelerini odasında ileri geri volta atarken yaparmış.
THOREAU: Amerika'nın kırlarında, vahşi doğayla ortak bir yaşam şekli geliştirmiş. Günde dört saatten az olmamak kaydıyla, çoğu defa tüm gün ve farklı yönlerde daha ziyade rastgele yürümüş. Amacı bilinmeyene ulaşmak, keşfetmekmiş.
KANT: Her gün aynı saat ve aynı güzergahta yürümüş. Saat 19.00'da başladığı yürüyüşüne Königsberg Şatosu yönünde köprüye giderek eski şehri iner, Kramer Köprüsü'nü geçerek evlerin bulunmadığı ve ağaçların alçak dallarının suya dediği meralık alana gidermiş. Dönüşte de güzergahı tersten katedermiş. O kadar dakikmiş ki çevredekiler onun yürüyüşüne başlamasına göre saatlerini ayarlarlarmış.
KIERKEGAARD: Şehrin caddelerinde yürüyenlerden. Her gün yürümüş. Yürümek için belli bir zamanı olmadığı gibi, rutin bir güzergahı da yok. Ruh haline ve karşılaştıklarına göre gelişigüzel yürüyenlerden. Gün boyu şehirde yürüdükten sonra eve döner dönmez bazen paltosu ve şapkasını bile çıkarmadan gece boyunca yazarmış.
ROUSSEAU: "Hiçbir zaman yalnız başıma ve yürürken olduğu kadar düşünmedin, yaşamadım, kendimde olmadım" diyerek canlı ama yavaş, faydalı bir de hülyalarla dolu üzün yürüyüşleri tercih etmiş.
MONTAIGNE: O da bolca yürüyenlerden. Çünkü düşünme üzerindeki tetikleyici etkisini severmiş. O nedenle Paris sokaklarını arşınlarmış. Onun ilgisini çeken hayattaki dalgalanma ve salınımdır. O nedenle "Dünya durmayan bir salıncaktır" diye yazmıştır.