Gemi, edebiyatta çoğu zaman bir mekândan öte anlamlar taşır. Hem kapalı bir alan olması hem de deniz gibi uçsuz bucaksız bir boşluğun ortasında hareket etmesiyle, karakterlerin içsel yolculuklarına da eşlik eder. Ancak bazı romanlarda gemi sadece bir metafor değil, doğrudan olayların geçtiği, kurgunun bel kemiğini oluşturan yerdir. Stefan Zweig'in Amok Koşucusu bunlardan biridir. Uzakdoğu'da geçen olayların ardından Avrupa'ya dönerken bir gemide anlatıcısına içini döken doktorun hikâyesi, hem geçmişle yüzleşme hem de çözülme anlarını barındırır. Gemi burada hem bir sahne hem bir geçiş alanıdır, karakterin geçmişiyle yüzleştiği yerdir.
Bu türde yazılmış belli başlı romanlar arasında en bilineni kuşkusuz Herman Melville'in Moby Dick'idir. Kaptan Ahab'ın intikam arzusu üzerine kurulu romanın tamamı bir balina avcısı gemide geçer. Pequod adlı balina avcısı gemisinde geçen bu epik roman, intikamın ve doğaya karşı mücadelenin klasik anlatısıdır.
Joseph Conrad'ın Karanlığın Yüreği ise Thames Nehri'ndeki bir gemide anlatılan Afrika içlerine yapılan bir yolculuğu konu alır; ama esasen insanın karanlık doğasına yapılan bir seferdir bu. Conrad'ın romanında gemi, anlatıyı çerçeveleyen bir araçtır. Ancak asıl yolculuk insanın içindedir.
Jules Verne'in Denizler Altında Yirmi Bin Fersah adlı romanı, klasik bir denizaltı gemisi serüvenidir. Kaptan Nemo ve Nautilus'la deniz altının bilinmezliklerine açılan roman, bilimkurgu kadar keşif duygusunu da besler. Nitekim roman, sadece bir macera değil aynı zamanda bir keşif hikâyesidir. Denizaltı, geleceğin teknolojisine açılan kapıdır.

Yann Martel'in Pi'nin Yaşamı ise bir gemi kazasından sonra, küçük bir sandalda hayatta kalma hikâyesine dönüşür. Roman boyunca okyanus ve yalnızlık iç içedir. Bu yaşam mücadelesi usta sinemacı Ang Lee tarafından sinemaya da uyarlandı. 2013 Oscar Ödülleri'nde 11 ödüle aday gösterilen film dört Oscar kazanmayı başardı.
William Golding'in Deniz Üçlemesi, Patrick O'Brian'ın tarihi roman serisi ve Virginia Woolf'un Dalgalar'ı da bu alanda anılabilir. Kimi zaman bir savaş gemisinde, kimi zaman bir yolcu gemisinde geçen bu hikâyeler, farklı dönemlerde insan doğasını ve sınıf farklarını ortaya koyar. Deniz Üçlemesi, bir gemideki sosyal sınıf çatışmalarını anlatırken, dönemin İngiltere'sine ayna tutar. Woolf'un romanı da, gemide geçmese de deniz ve dalgalarla örülü anlatımıyla bir tür içsel yolculuktur.
81 yıllık ömrün, 34 senesi deniz üstünde geçmiş Babür Hüseyin Özbek'in kaleme aldığı Denizdekiler de yine bu kategoriye dahil edilebilir. Deniz üzerinde süren hayatı, mürettebatın ilişkilerini, kaptanın liderliğinin önemini anlatan bir roman sizi dalgalarla boğuştururken aşkın da büyüsüne kapılmanızı sağlıyor.
Uçsuz bucaksız denizlerin, sert esen rüzgârların, çetin yaşam koşullarının yazarı Jack London, Deniz Kurdu isimli kitabında, bir fok avı gemisindeki yaşamı anlatıyor. Batan bir gemiden kurtulan Van Weyden, Kurt Larsen'in acımasızlıklarla dolu gemisi Hayalet'e sığınmak zorunda kalır ve hayatta kalmaya çalışır.
Ernest Hemingway'in Yaşlı Adam ve Deniz ve Edgar Allan Poe'nun Nantucketlı Arthur Gordon Pym'in Öyküsü de denizlerin kokusunu taşır. Poe'nun kitabı yazarın ilk ve tek romanı olması açısından önemlidir ve 1827'de geçen olayları anlatır. Öte yandan Hemingway'in defalarca filme çekilen romanı, dünyanın en çok okunan ve izlenen novellası diye tanımlanabilir.İhtiyar balıkçının okyanusta bir kılıç balığıyla olan mücadelesi, insanoğlunun mücadeleci ruhunu ve azmini temsil eder. Sonuç olarak gemi, romanlarda yalnızca bir ulaşım aracı değildir. Kimi zaman bir sınav alanı, kimi zaman bir kaçış yolu, bazen de sadece anlatının akacağı kapalı bir sahnedir. Edebiyatta gemiye binmek, çoğu zaman karada mümkün olmayan bir hikâyeye adım atmaktır.
İstanbul'dan Londra'ya
İstanbul'un hareketli limanından Londra'nın sisli kıyılarına uzanan sıra dışı bir yolculuk... Jules Verne ve Camille Flammarion gibi isimlerden etkilenerek coğrafyaya ve yazmaya ilgi duyan, bu ilgisini Sorbon Üniversitesi'nde coğrafya eğitimiyle pekiştiren Faik Sabri, "Telamon" adlı bir şileple çıktığı bu macerada, sadece bir coğrafyacı değil, aynı zamanda bir yazar ve düşünür olarak da yansıyor satırlara. İzmir'in canlı sokaklarından Pire'nin antik limanına, Amsterdam'ın kanallarından Londra'nın tarihi dokusuna uzanan bu rota, yazarın zengin deneyimleri ve derin gözlemleriyle hayat buluyor. İstanbul'dan Londra'ya Şileple Bir Yolculuk isimli kitap, sadece coğrafi bir rotanın izinden gitmiyor, aynı zamanda farklı kültürlerin, insanların ve yaşam tarzlarının da kültürel haritasını çıkarıyor. VakıfBank Kültür Yayınları etiketiyle raflarda.