140
. yılını kutlayan Saint- Joseph Fransız Lisesi'nde, bir hafta süresince yerli ve yabancı sanatçıların da katılımıyla birçok organizasyon yer alacak. Kutlamalar performanslar, tiyatro gösterileri, kısa metraj gösterimleri, sergiler, yarışmalar ve ünlü Saint- Joseph'lilerin katıldığı konferanslarla renklenecek. Kutlamaların ilk ayağı 9 Ekim Cumartesi günü gerçekleşecek ve Doğa Bilimleri Merkezi'nin açılışı ile start alacak. Fransa'nın Türkiye Büyükelçisi Bernard Emié'nin açılışını yapacağı merkez, Türkiye'nin bu büyüklükteki ilk doğa bilimleri merkezi olma niteliğini taşıyor. Açılışın ardından Marsilya'dan gelen ünlü caz sanatçısı Bernard Abeille sahne alacak. Kutlamaların ikinci ayağı 14 Ekim Perşembe, yine Saint- Joseph Lisesi'nin bulunduğu Moda'da gerçekleşecek. Saint- Joseph'in görkemli tiyatro salonunda keyifli bir klasik müzik konseriyle davetliler hoş dakikalar geçirecek. Konser öncesi Paris'ten gelen 'Şiir Fısıldayan Komandolar' grubu konseri izlemeye gelen davetlilerin kulağına üçer metrelik özel borularla İngilizce, Fransızca ve Türkçe şiirler fısıldayacak. St. Joseph, 1860'da Fransa'nın Reims şehrinde Saint Jean-Baptiste de la Salle tarafından temelleri atılmış olan Fransız Rahipleri Cemiyeti'ne bağlı bir kurum.
SULTAN FERMAN VERDİ
Saint Jean-Baptiste de la Salle tarafından kurulan Frerler Cemiyeti Türkiye'ye ilk olarak 1841'de geldi ve İzmir ile İstanbul'da birer okul açtı. Türkiye'de okulun temeli 1857 tarihinde Beyoğlu'nda, İmam Sokağı'nda 'Pensionnat Saint- Joseph' adıyla atıldı. Okul, 1864'te yer darlığından Moda'ya taşındı. Ama binanın sahipleri tarafından satılması üzerine tekrar Beyoğlu'na döndü. Mart 1864'te Sultan Abdulaziz'in zamanın Kadıköy Belediye Başkanı Emin Paşa'ya yazdığı fermanla, mektebin üç hektarlık kendi arazisi üzerinde inşasına izin alındı. Ancak bu fermanın kaybolması üzerine, 1870 tarihli, yine Sultan Abdülaziz'in veziri Hüsnü Paşa'ya hitaben yazılan fermanla inşaata başlandı. 1870'in kasım ayında boyalar kurumadan derslere başlandı. 1900 yılında Saint-Joseph'te 300 yatılı öğrenci vardı. Binalar sağlam ve genişti. 300. öğrencinin kayıt oluşunu kutlamak üzere vapurla Boğaz'da bir gezi yapıldı. Okulun ünlü Tabiat Bilgisi Müzesi'ni Frère Possesseur Jean ve Frère Paramont-Félix, yıllarca Türkiye'nin ve dünyanın her tarafından topladıkları böcek ve taş parçalarıyla 1910'da kurdu. Günümüzde bu müzede bin 200 çeşit taş ve maden ile 10 bin çeşit böcek, kuş ve hayvan bulunmaktadır. 1913'te okulda mekanik fırın açıldı ve 1940 yılına kadar ekmek, okulda pişirildi. Gündüzlü ve yatılı her öğrenciye saat 16.00'da küçük bir francala ile bir parça çikolata verilmeye başlandı. Bu küçük ekmeğin (Petit- Pain) eski mezunların hatıralarında bıraktığı tatlı izden ötürü mezunlar gününe Petit-Pain adı verildi. 25 Eylül 1914' ten 1919 Şubat'ına kadar savaş sebebiyle okul Yüksek Eğitim Enstitüsü olarak kullanıldı. Okulda, 1975 yılına kadar 15 dakikalık teneffüslerde ve öğle teneffüslerinde voleybol ve basketbol oynanması zorunluydu. Lise, 1988 yılında kızları da bünyesine alarak kız-erkek karma bir liseye dönüştü.
St. Joseph mezunları okullarını anlatıyor
GÖKBERK ERGENEKON (Siyasetçi)
"St. Joseph'e kabul edilmek de, okulu bitirmek de kolay değildir. Anne-babalar için, çocuklarının sağlam yetişeceklerinden emin oldukları bir yuvadır ve harika bir 'okul'dur. Dürüstlük, disiplin ve çok çalışma odaklıdır. İnsanı canından bezdirir ama çelik gibi bir iskelet ve her güçlükle savaşacak bir ruh kazandırır. Diplomaya ulaşmak, 40 yıl önce sekiz-dokuz sene alırdı. Ama St. Joseph diploması 'Madem bunu alabildim, çalışarak her şeyi başarabilirim,' özgüvenini o yaşlarda verirdi. Almanın bedava veya tesadüfi değil, gayretle olabileceğini Saint- Joseph'te kafama kazıdım. Artık okulda kızlar da eğitim görüyor. Onların varlığı bu özellikleri daha da zenginleştirmiştir."
MERTER ÖZAY (Hukuk Direktörü)
"İş hayatında toplantılarda karşılaştığım kimi insanların, el yazısından Saint-Joseph'li olduğunu anladığım oluyor. Eskiler Moda'da kılık kıyafet ve yürüyüşünden tanırlarmış mezunlarımızı, bugün için bunun değiştiğini söylemek mümkün. Bu kadar çok benzeyen nokta olunca da, iki kelimeyle tanımlamak gerekirse bu okulu, disiplin ve dayanışma derim. Bağlanamayan telefonlar, açılmayan kapılar için sihirli iki sözcük yeterli oluyor; "Ben de Saint-Joseph'liyim". Üstelik sadece kendi mezununa değil, derneği aracılığıyla herkese destek olmaya çalışan, ancak kendi içerisinde son derece kuvvetli bir dayanışmaya sahip bir camia."
OKAY GÖNENSİN (Gazeteci- yazar)
"Fransızca ya da başka bir yabancı dilde eğitim yapan birçok okuldan, o dili öğrenmeden mezun olmak mümkündü. Ama Saint- Joseph'den mümkün değildi. Okulun din adamları tarafından yönetilmesi eğitimin niteliği üzerine hiçbir 'dini' etki yaratmadığı gibi, en küçük yaştan itibaren 'her şeyi okumaya' ve özgürce düşünmeye yöneltilme sözkonusuydu. Bu yazı yayınlandıktan bir hafta sonra biz, yani 1968 yılında; 42 yıl önce Saint-Joseph'ten mezun olmuş 20 kadar arkadaş, hafta sonunu birlikte geçiriyor, 15 yaşında gibi eğleniyor, yaşını başını almış adamlar olarak tartışıyor olacağız. Bizim papazlar, bize hayattan keyif almayı da öğrettiler."