Rojda Demirer'i atv dizisi Maraşlı'da Firuzan rolüyle izliyoruz. Güzel oyuncu dizide maddiyatçı, lüks düşkünü olmasının yanı sıra üvey kızı Mahur'la geçinemeyen hırslı bir kadın portresi çiziyor. Demirer, henüz 20'li yaşlarının başında Kadir İnanır ve Türkan Şoray'ın başrolünde yer aldığı Gönderilmemiş Mektuplar filminde Şoray'ın kızı olarak tanındı. Ancak onun hikâyesi çok daha önce Ankara'da TRT Ankara Radyosu'nda başlıyor. Çocuk programlarında sunuculuk ve dublaj yapan Demirer, Hacettepe Üniversitesi Ankara Devlet Konservatuvarı tiyatro bölümünden sonra Trabzon Devlet Tiyatrosu çatısı altında sahneye çıktı. Dizilerde canlandırdığı güzel, alımlı kadın tipiyle dikkat çeken Demirer, şu an 40'lı yaşların başında ve "Kendimi çok doygun hissettiğim, her şeyin tadını doya doya çıkardığım şans ve aşk dolu yıllardayım' diyor. Aşk demişken güzel oyuncu kendisini tam bir aşk kadını olarak ifade ediyor ve uzun süredir birlikle olduğu voleybolcu sevgilisiyle evliliğe de çok yakın olduğunu söylüyor. Kurucusu olduğu çikolata markasıyla 10 yılı geride bırakan Demirer'le Maraşlı'yı, aşkı ve kariyerini konuştuğumuz çikolata soslu sohbetimize davet ediyorum sizi.
- Her geçen bölümde daha da sevilen, gayet güzel giden biri dizide yer alıyorsunuz. Ne hissettiriyor bu size?
- Bir projeye karar vermeden önce menajerim ve ekibimle fikir alışverişi yapıyorum. Maraşlı da hem bu ekip çalışmasının hem de hislerimin sonucu kabul ettiğim bir proje diyebilirim. Hikâyesini gerçekten çok beğenerek dâhil olduğum bir iş.
- Neden Firuzan olmak istediniz?
- İlk bakışta maddiyatçı, çıkarcı bir kadın olarak gözükse de ben derinliklerinde başka bir kadın olduğuna inanıyorum. Firuzan'ın o gizemli ve kararlı halini canlandırma fikrini sevdim ve projeye dâhil oldum.
SAYGI PARADAN DAHA ÖNEMLİ
- Firüzan ile Aziz'in ilişkisini nasıl değerlendiriyorsunuz? Kendisinden yaşça büyük ama zengin bir adamla onun konforundan yararlanmak için çıkar amaçlı evlenen biri mi sizce?
- Bu tip konulara nereden
baktığınla alakalı aslında. Aziz
Firuzan'a aşık ve onu çok mutlu
ediyor. Şimdiye kadar izlediğimiz
bölümlerde karakterlerin ikisi de
bu durumdan rahatsız değil. Ama
tabii ki bana göre evlilikler aşk
üzerine olmalı, zaten çıkar amaçlı
evlilikler yani sert tabirle birbirlerinin
maddi durumları için birlikte
olan kişiler ne kadar mutlu olabilir
ki? Para mutluluğu veya huzuru
nereye kadar sağlayabilir. İlişkilerde
sevgi, saygı ve aşk paradan çok
daha değerli olmalı...
- Yaş farkının olduğu bu tür ilişkiler günümüzde de mevcut. Buna bakışınız nasıl?
- Yaş farkının çok
önemli olduğunu
düşünmüyorum. İki
insan birbirini seviyorsa
diğer konular
teferruattan öteye
geçemez. Ama
yaş farkının bazı
zorlukları olabilir,
kişilerin sevdiği
şeyler zevkleri ve
bazı konularda
fikir ayrılıkları... Ama anlaşabiliyorlarsa
bu fark sadece
sayıdan ibarettir.
-Halihazırda voleybolcu Ulaş Kıyak'la birlikteliğiniz devam ediyor... Aile olmak, çoluk çocuğa karışmak gibi bir hayaliniz var mı? Bu konuda bir baskı hissediyor musunuz?
- Aile olmak çok güzel bir
duygu, ancak bu planlanabilen
bir şey değil. Kendiliğinden
ilerler ve oluşur, zaman
buradaki en büyük yardımcı..
Ben kendi üzerimde şimdiye
kadar hiç böyle bir baskı
hissetmedim. Doğru insan ve
zamanda olacağına inandım
hep ve kendimi akışa bıraktım.
Ama şu anda hem ben hem
Ulaş kendimizi bu duruma
yakın hissediyoruz diyebilirim.
Zamana bıraktık, güzel günlerin
keyfini çıkarıyoruz.
- Sizin için ilişkide en önemli şey nedir? Bu noktada sizin ilişkinizi özel kılan nedir?
- Tabii ki aşk.
Aşık olmadan ilişki
yaşamam, bu
yüzden en önemli
şey aşık olmak.
İşte bu da şu an
yaşadığım ilişkiyi
özel kılan en
önemli şey. Sonrasında
da saygı ve
birbirini desteklemek
diyebilirim
- Tekrar diziye dönüyorum... Aile de herkesin bir sırrı var. İlerleyen bölümler için neler öngörüyorsunuz?
- Maraş'lının çok gizemli bir
hikayesi var, her karakter güçlü
hikayelere sahip, ben de senaryoyu
okudukça şaşırıyorum. Bence
işler karışacak, özellikle hain
ortaya çıktıktan sonra sular durulmayacak
gibi duruyor. Çatırtılar,
yıkımlar aile içi ayrışmalar izleyebiliriz,
ben de herkes gibi merakla
bekliyorum.
BAŞROL OYNARKEN HAYATI ES GEÇİYORUZ
- Türkan Şoray'ın kızını canlandırdığınız Gönderilmemiş Mektuplar filmi için Ankara'dan İstanbul'a geldiğiniz o yılları hatırladığınızda ne canlanıyor gözünüzde?
- Konservatuvardan yeni mezun olmuş gencecik bir oyuncunun Türkan Şoray ve Kadir İnanır'la başrolü paylaşacağı bir film için İstanbul'a gelmesi gerçekten hem korkutucu hem de büyük bir gurur kaynağı ve şanstı. İyi ki o film için İstanbula'a gelmişim.
- Karakter oyuncusu değil de başrol olma hırsınız oldu mu hiç?
-Kariyerimin ilk 10 yılı başrolleri oynarken aslında hayatımı es geçtiğimi fark ettim. Bu süreç hayatıma ve sevdiklerime daha çok vakit ayırıp daha kaliteli bir yaşam sürmek istediğimi fark ettirdi. O noktadan sonra ikinci kadın olma ya da sizin tabirinizle karakter rolleri oynama yolunu seçtim, hırsım olmadı. Kaliteli yaşam ve sevdiklerimle geçirdiğim güzel anlar vazgeçilmezim her zaman.
GÜCÜNÜ KAYBETMEMEK İÇİN SAVAŞIYOR
- Mahur'un Firuzan'ı bir türlü kabullenemediğini hatta yer yer kıskandığını görüyoruz. Firuzan kendisini kabul ettirmek, ilgi görmek istiyor. Nasıl yorumluyorsunuz ikilinin çatışmasını?
- İkisi de güçlü karakter, anladığımız kadarıyla Firuzan bu gücü elde etmek için fazla fedakârlık yapmış ve asla kaybetmek istemiyor. Mahur'u da gücünü elinden alabilecek bir düşman olarak görüyor. İki kadın çatışması olarak görünse de aslında bir güç çatışması...
- Mahur'u oynayan Alina Boz başta olmak üzere rol arkadaşlarınızla ilgili neler söylemek istersiniz?
- Alina çok güzel, çok yetenekli bir kız, dizi gereği aramızda çatışmalar yaşansa da biz sette çok iyi anlaşıyoruz. Onun dışında kadroda kim yer alıyorsa hepsi başarılı isimler...
ÇİKOLATA DÜKKANI BENİM MOTİVASYON KAYNAĞIM
- Oyunculuk yanında işletmeci kimliğiniz de var. Çikolata markasıyla ticarete de atıldınız. Çikolata tutkunuzdan mı doğdu bu marka? Biraz bahsedebilir misiniz?
- Çocukluğumdan beri tutkumdur çikolata. Yaş ilerledikçe de bu tutkum devam etti. Ben de bu kadar sevdiğim şeyi işe dökmek istedim ve bu markayı oluşturdum. Benim motivasyon kaynaklarımdan biri bu iş, oyunculuk dışında huzur bulduğum, mutlu olduğum ikinci işim ve tutkum.
- Çikolata yemek mutlu eder derler, sizi başka en çok ne mutlu eder?
- Evet kesinlikle doğru, zaten bilimsel olarak da açıklanmış bir şey çikolatanın mutluluk verdiği. Çikolata dışında sevdiklerimin yanında, evimde ve hayvanlarımla çok mutluyum.
- Bu markayla hedefleriniz nedir? Hayal ettiğiniz yere geldi mi sizce?
- Çok büyük hedefler koyarak çıkmadım bu yola, sadece sevdiğim işi yapmak istedim. Ama beklediğimizden daha güzel ilerledi, şimdi acele etmeden yavaş yavaş ilerliyoruz. 10'uncu yılımızdayız ve üçüncü mağazamızı açtık. En büyük hedefimiz çikolatalarımızı yiyenlerin yüzündeki mutluluğun son bulmaması.
AŞKI İLİKLERİME KADAR YAŞARIM
- Aşkı nasıl tanımlarsınız? Ne anlam ifade ediyor sizin için?
- Aşk insanın hayatında başına gelebilecek en güzel şeylerden, ancak zor bulunuyor. Ben tam bir aşk kadınıyım, aşıkken başka bir Rojda oluyorum. Zor yakaladığım bir şey olduğu için aşık olduğum zaman iliklerime kadar yaşıyorum.
GÜZELLİĞİN MUTLU OLMAKTAN GEÇTİĞİNE İNANIYORUM
- Sizinle ilgili ilginç bir yorum okudum. "Dolmabahçe Sarayı, ağaçlı yolda kıpırdamadan duran askerlerin yanındaki saray sütünları gibi kadın." Güzelliğinize vurgu yapılmış bu tarz yorumlar hakkında ne düşünüyorsunuz? Kendinizi güzel bulur musunuz?
- İltifat edilmek, güzel sözler duymak her kadın gibi benimde hoşuma gider. Hele böyle akıl dolu iltifat oldu mu diyecek bir şey yok. Güzelliğin kendini iyi hissetmek ve en önemlisi de mutlu olmaktan mutlu bakmaktan geçtiğine inanıyorum...
- Göstermiyorsunuz ama 40'lı yaşlarının başındasınız. Nasıl hissediyorsunuz kendinizi... Hayatınızın hangi döneminde olduğunuzu düşünüyorsunuz?
- Yine rakamlara çok takılmadan cevap vermek istiyorum. 40 lı yaşların başındayım ve bu 40'ın sihri mi yoksa yaşadıklarımın ve şu an içinde bulunduğum sürecin ve hayatımın mı bilmiyorum ama manevi olarak kendimi çok doygun hissettiğim, her şeyi sindirerek yaşadığım ve tadını doya doya çıkardığım kısacası her şeyin değerini çok daha iyi bildiğim şans ve aşk doul yıllardayım diyebilirim.
- Bir de son olarak, ablanızın tükenmişlik sendromuna yakalandığı ve kimseyi tanımadığıyla ilgili haberler çıkmıştı. Sağlık durumu nasıl şu an? Görüşüyor musunuz?
- Evet, maalesef böyle bir süreç yaşıyor. Bunun adı tam olarak tükenmişlik sendromu mu bilemiyoruz. Doktorların tam bir teşhisi olamadı. Ama sürekli görüşen bir aileyiz zaten ve artık kendini çok daha iyi hissediyor diyebilirim.