Uzun bir aradan sonra atv'de yayınlanan Kardeşlerim dizisiyle ekranlara geri dönen Fadik Sevin Atasoy, sergilediği oyunculuk ile izleyenleri ekrana kilitliyor. Canlandırdığı Şengül karakteri, sergilediği kötü davranışlar ile seyirciyi çileden çıkarırken, sosyal medyada da Şengül için pek çok mesaj yazılıyor. 'Senin gibi yenge mi olur, çok kötüsün Şengül' diyenler için güzel oyuncu: "Şengül ile tek bir ortak noktamız bile yok. Tamamen zıt karakterleriz" diyor. Biz de fadik Sevin Atasoy ile şengül karakteri üzerinden yola çıkarak; hayatı, aşkı, para ile olan ilişkisini ve seyahat tutkusunu konuştuk.

- Kardeşlerim dizisinde canlandırdığınız Şengül karakterini canlandırıyorsunuz. Nasıl bir kadın Şengül?
- Her an patlamaya hazır bir volkan! Kanlı canlı bir kadın. Ehlileşmemiş vahşi tarafları olan biri. Yaşamı fukaralık ve zorluklar içinde geçmiş. Önce erkek kardeşine hem ana hem baba olmuş sonra ise iki çocuğunu kucağına almış ve evinin sorumluluklarını yüklenmiş. Çocukları kendisi gibi zorluk çekmesin, sınıf atlasınlar diye ne gerekiyorsa yapacak kadar gözü kara. Ama her Anadolu kadını gibi müthiş bir espri yeteneği var. Bir yandan da sıcacık bir kadın.
- Şengül paraya düşkün, uyanık ve cingöz biri. Ekran başındakileri çıldırtacak kadar kötü tarafları da var...
- Bence kötü biri değil Şengül. Her insan gibi korkuları, arzuları ve zaafları var. Bu sebeple de yer yer yanlış seçimler yapan, ani tepkiler veren ve kendini belaya bulaştıran bir kadın.

- Şengül çocuklarının yoksul bir hayat sürmesini istemiyor. Yaptıklarını da onlar için yaptığını söylüyor. Anne olmak her şeyi mubah kılar mı?
- Şengül'ü bir oyuncu olarak anlamaya ve onu sevmeye çalışıyorum, aksi takdirde oynayamam onu. Haklı olduğu noktalara tutunuyorum. Şengül ile tek bir ortak noktamız bile yok. Profesyonel oyunculuğun gereği kendini oynamak değildir. Tamamen bir başka karakteri anlamak ve onu ete kemiğe büründürerek hem kendini hem de seyirciyi şaşırtmak üzerine kuruludur oyunculuk.
- Değişken, bir anı bir anına uymayan bir kadın Şengül. Gerçek hayatta da bu tür kişiliklere rastlıyoruz. Bu tür insanlarla bir arada olmak zor değil midir?
- Şengül hakkındaki tespitleriniz çok doğru. Evet, değişken, gel gitli bir yapısı var. Ben kendi çevremde böyle kişiler tanıyorum, onları anlıyorum üstelik duygusal destek isterlerse el de uzatıyorum. Ama bana zarar verdiklerini gördüğüm zaman sevgi ile uzaklaşıyor ve bir daha hayatıma sokmuyorum.
- Şengül'ün paraya bakışı belli. Peki ya sizin, sizin parayla ilişkiniz nasıldır?
- Benim para ile sağlıklı bir ilişkim var, bereketin paylaştıkça çoğaldığına inanırım. İnsanın rızkının Yaradan'dan geldiğini bilirim. Helal para, kul hakkı yememek, ihtiyacı olana yardım etmek gibi değerlerim ve değişmeyen ilkelerim var.

YAŞAM ARSIZIYIM BEN
- Bir röportajınızda "Bende tükenmeme sendromu var" demiştiniz. Devam ediyor mu?
- Evet (Gülüyor). Bu hâlâ devam ediyor. Yaşam arsızıyım ben. Konuya bütünsel yaklaştığım için, tükenmeme sendromum var. Zihnime, bedenime ve ruhuma iyi gelen şeyleri biliyor, eksilten şeylerden uzak duruyorum. İyi olanları düzenli şekilde uyguluyorum. 14 yaşımdan beri vejetaryenim, sağlıklı besleniyorum. Düzenli ve farklı spor dallarını yapıyorum. İnsan ilişkilerim ve sosyal çevremden son derece mutluyum. Mümkün olduğunca dedikodudan uzak yaşamaya özen gösteriyorum, psikoterapi ile ilgiliyim, inançlı biriyim, kendimi ve çevremi hayırlı olacak davranışlar içinde olmaya gayret ediyorum, yaratma ve öğrenme arzumu hep canlı tutuyorum.
AŞK TÜM YARADILIŞA DUYULAN BİR SEVDA
- Peki, aşk hayatınızın neresinde? Aşkı dolu dolu yaşayanlardan mısınız yoksa aşk artık bana çok uzak diyenlerden mi?
- Aşk tüm yaradılışa duyulan bir sevda benim için, bir olma hali, yaşama coşkusu. Bir erkek ve kadın arasına hapsedilemeyecek kadar engin bir duygu. O yüksek duyguyu sadece bir insana bağlamak. O, insan gidince aşksız kalmayı getirir. Aşk birine bağlı bir olgu değil benim için, benimle var olan bir hal, anda olan ve yaşayandır aşk benim için.

KIRMIZI BAVUL BİR METAFOR
- Fadik denilince akla ünlü kırmızı bavulunuz ve seyahat gelir hep. Pandemi dolayısıyla yolculuklar durdu. Bu sizi çok etkiledi mi?
- Karantina ilan edildiği ilk gün kendime bir soru sordum. 'İçinden geçtiğimiz bu zorlu süreçte benim ne faydam olur, başkalarına ben nasıl yardım edebilirim?' diye. Her gece yarısı Instagram hesabımda canlı yayında uykudan önce gibi Fadik ve Kırmızı Bavul kitabımı canlı okudum. On binlerce kişinin katıldığı radyo tiyatrosuna benzeyen bir kitap kulübüne dönüştü bu paylaşım. 12 sene önce sadece bir adet bavul ile yola çıkışımdaki asıl gayem yaratılarımın ve gerçekleştirmek istediğim proje ve hayallerimin peşinden gitmekti, öyle de oldu çok şükür. Dolayısıyla bambaşka bir yolculuk benimkisi.Pandemi bile olsa bu yolculuk hiç bitmeyecek, bitmiyor da. Bu sene bavulum bir tiyatro oyunun içinde uluslararası tiyatro festivallerine dijital olarak katıldı. Hatta Muse oyunumun sinema versiyonunu çekip katıldığım ABD'deki Boulder Festivali'nden bir ödül bile aldık. Kırmızı bavulum ve ben artık fiziki yolculuklarla beraber esasında başka diyarların keşfindeyiz. Kırmızı Bavul bir metafor, o benim için görünenin ötesi ile olan bağım, yolumdaki pusulam, hayallerimin yoldaşı.
- Dünyanın dört bir yanını dolaştınız, sizi ilk kez yerleşik hayatta görüyoruz... Yerleşik olmak, uzun süre aynı yerde olmak size yeni farkındalıklar kazandırdı mı?
- Evet, pandemi nedeniyle zorunlu bir yerleşik düzen oldu ama iç sesime güvenerek yerleştiğim apartmanımda şimdi neredeyse tüm dünyadan komşularım var. Grubumuzda İskoç, İspanyol, Suudi hatta Amerikalı bile var. Bu defa dünya bana geldi. İstanbul'da neredeyse Birleşmiş Milletler gibi bir yer yarattık komşularımla, kendi evlerimizin dışında, bir de bina içinde ortak bir mutfak alanımız var, birlikte yemek yapıyoruz... Kardeşlerim dizi setinden çıkıp gerçek hayatta ise adeta 'Komşularım' dizisinde yaşıyor gibiyim (Gülüyor).

ANNEM İLK ÖĞRETMENİM
- Anneniz Emel Göksu da oyuncu, oyunculuğunuzun benzediğini düşündüğümüz de oluyor mu?
- Benim ilk öğretmenim annem. Konservatuvarda sırf beni değil neredeyse tüm sınıftakileri annem çalıştırdı. Çok yönlü bir oyuncu olmamı anneme borçluyum. Konuşma sesimizi ve mimiklerimiz çok benzetiyorlar. Ben de gurur duyuyorum.
YOUTUBER OLMAKLA OYUNCULUK FARKLI ŞEYLER
- Son zamanlarda tartışılan bir konu var. Oyuncuların takipçi sayılarına göre seçildiğine dair... Siz ne düşünüyorsunuz bu konu hakkında? Eğer böyle bir durum varsa bu ne kadar sağlıklı ve ne derede etik sizce?
- Ekran yüzü olmak, YouTuber ya da influencer olmak ile oyuncu olmayı birbirinden ayırmak gerek. Bu kavramlar bizim ülkemizde maalesef ki karman çorman olmuş. Ekran yüzü olmak ve diğer platformlar için saydığınız takipler, algoritmalar şart ve gereklidir. Ama konu oyunculuk olunca mevzu değişir. Oyunculuk anlık bir heves, yükselen yeni bir trend, hızlı yoldan şöhret olmak ya da para kazanmak değildir. Oyunculuk entelektüel birikim ve altyapı gerektirir. Bakın dünyadaki örneklerine oyunculuk mesleğinin kendi içinde sağlam bir etiği vardır, uzmanlık gerektirir, profesyonel bir meslektir.