8 Mart Dünya Kadınlar Günü sebebiyle bu hafta Ağrı'ya uzanıp iki farklı spor branşında başarılarıyla şehirlerinin adını dünyaya duyurmaya aday, iki inatçı sporcuyu tanıtacağım sizlere... Biri okuma yazma bilmeyen, çobanlık yaparken bugün 2026 Milano Kış Olimpiyatlarına hazırlanan, 2024 Türkiye ve Balkan Şampiyonu kayaklı koşu sporcumuz Seher Kaçmaz... Diğeri Sibel Oruç; sekiz kız kardeşi ile büyüyen muaythai sporunda Türkiye şampiyonu ve 2024 Avrupa ikincisi... Onun da hedefi mayıs ayında ilk kez Türkiye'de düzenlenecek Muaythai Dünya Kupası'nda adını dünyaya duyuracak bir başarıya imza atmak.
Ağrı'dan geliyorlar, İstanbul'da ikisiyle buluşacağım ama trafik sebebiyle gecikiyorlar. Onlar yolda iken akşam ezanı okunmuş, hemen yemek masasına oturuyoruz. "Seferisiniz, oruç tutmayabilirdiniz" diyorum. Cevap anında soy ismi Oruç olan Sibel'den geliyor: "Oruç tutmazsam kendimi iyi hissetmiyorum."
Bu sporcular, bunca yokluğun içinden çıkıp dünyanın önde gelen ülkelerin sporcularına kafa tutarken, aklıma harcanan milyonlara rağmen hiçbir başarı elde edilemeyen Türk futbolu geliyor. İki sporcu da İbrahim Çeçen Vakfı'nın kendilerinden önce Ağrı'ya verdiği desteğin altını çiziyor. Ama özellikle üniversiteye, sporculara sağladığı katkıyı önemsiyorlar. Maddiyat ikisinin umrumda değil, onlardan bölgeden çıkan iş insanı İbrahim Çeçen'in varını yoğunu Ağrı'ya feda etmesini ısrarla yazmamı istiyorlar. Keşke herkes İbrahim Bey gibi, doğup büyüdüğü topraklardan elini hiç çekmese...
BAŞKA BİR DÜNYA VARMIŞ
SEHER KAÇMAZ: Köyde doğup büyüdüm. Doğru düzgün hiç okula gitmedim. Maddi durumumuz iyi olmadığı için abimle birlikte çobanlık yapmak zorunda kaldım. Ortaokulu artık köyde okuyamıyorduk, onun için benim Ağrı'ya gelmem gerekiyordu. Ben de geldim.
Kayaklı koşu sporuna başlamam ise tamamen tesadüf eseri oldu. Yurttaydım ve dışarı izlerken bir ablanın koştuğunu gördüm. Koşucu olduğunu ama kayak da yaptığını anlattı. Sonra bana bir tane eşofman takımı ve bir de ayakkabısını verdi. 'Kayak kayacağız' dedi, 'Kayak nedir?' falan dedim. Beni odaya götürdü. Kayak ayakkabılarını gösterdi ve bunların benim olduğunu söyledi. Sonra boyuma göre baton verdi, kayak verdi. Bir ay geçmedi, sonra biz yarışa katıldık. Tekniğim olmamasına rağmen koşum iyi olduğu için ilk katıldığım yarışta üçüncü oldum. Üçüncü yılımda artık milli takım adına koşuyordum. Benim için hayat ondan sonra daha güzel oldu. Çünkü hem milli takım adına hem şehrim Ağrı adına koşuyorum. Bayrağımı dalgalandırmak benim için büyük bir şeref oluyordu. Sayısız madalya kazandım. En son 100 tane vardı ama şuanda tam sayısını bilmiyorum. Kazandığım madalyaların yarısını küçük çocuklara verdim.
ANNEMİN DESTEĞİ ÖNEMLİ
Benim en büyük destekçim annem... Annem okula falan gitmemiş, okuma-yazması yok, doğru düzgün Türkçesi de yok ama annem çok meraklı... Ben spora nasıl geliyorum, sporum nasıl, arkadaşlarım nasıl, çevrem nasıl, rakiplerim nasıl, antrenman nasıl yapılıyor, her şeyi merak ediyor. Nasıl zorluklardan geldiğimi biliyor annem. Bazen 'Tamam artık Seher yoruldun. Kendini niye bu kadar yoruyorsun ki?' diyorlar ama koskocaman annem arkamda ve bu sporu en çok da annem için yapıyorum diyebilirim.
Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi'nde bana çok yardımcı oldular. Şu an antrenörlük eğitimi alıyorum. Üçüncü sınıftayım. Ağrı İbrahim Çeçen Vakfı da bana burs veriyor. O burs bana yetiyor. Malzemelerimiz çok pahalı ve Türkiye'de yok. O yüzden en ufak destek bile çok önemli.
ÇOK ÜLKE GÖRDÜM
Ben Ağrı dışında bir dünya olduğunu spor sayesinde öğrendim. Yurt dışını gördüm. İlk kez yurt dışına çıktığımda bayağı şaşırmıştım. 'Demek ki Dünya sadece Türkiye'den ibaret değilmiş. Başka dünyalar, başka ülkeler, başka ortamlar da varmış' demiştim. Sayısız ülkeye gittim; Slovenya, İsveç, İtalya, Finlandiya, Almanya, Avusturya, Yunanistan, Bulgaristan, Makedonya bunların hepsine gittim. Aklıma gelmeyen ülkeler de var. Farklı milletlerden bir sürü yeni arkadaşım oldu. Ben bu sporu yapmasaydım Dünya'nın Ağrı'dan ibaret olduğunu sanacaktım. İyi ki de bu sporu yapmışım, iyi ki bu kadar güzel ülke görmüşüm.
Her sporcunun hayali olduğu gibi en büyük hayalim olimpiyata gitmek. Olimpiyattan sonra Allah izin verirse gelip en güzel şekilde antrenör olup yetiştireceğim sporcularımın benden daha başarılı olmasını ve daha çok madalya kazanmasını sağlamak istiyorum.
Kayaklı koşu, engebeli arazide yapılıyor. Son dört yıldır Ağrı'da doğru dürüst kar görmüyoruz. Allah'tan bu yıl bir süre yağdı. Ben de koşu antrenmanları fitness yapıyorum, güç antrenmanları gerçekleştiriyorum. Aynı zamanda da tekerlekli kayakla asfaltta da kayıyorum.
BAŞARIMIN SIRRI DAYANIŞMA
SİBEL ORUÇ: Muaythai sporuna kilo vermek için pandemide başladım. O zaman 58 kiloydum, şu an 50 kiloyum ve boyum hızlı uzuyor. Bir yıl dövüştüm. Ardından maddi maçlara çıkabilirdim ama maddi sıkıntılar sebebiyle ringde yer alamadım. Ancak antrenörüm Yusuf Göksugüzel bizim turnuvalara katılmamız için kredi çekti. O turnuvada ikinci olunca çok ağladım. Hocam her ne kadar 'Sen benim gözümde Türkiye Şampiyonusun' dese de ben ona karşı çok mahcup oldum.
İlk ringe çıktığımda 14 yaşındaydım ve çok heyecanlıydım. Heyecan her şeyin önüne geçiyordu. Bir de çok istekliydim. İlk maçımı nakavt ile almıştım, çok mutlu olmuştum. Herkesin de çok mutlu olduğunu görünce ertesi gün yine dövüşmek istiyordum. 10 gün olsaydı 10 gün de dövüşürdüm.
Bazen kaslanıyorum ve bu benim çok hoşuma gidiyor. Bu spor yani muaythai, bence bir kadın için ayakta durmak demek. Severek yaptığım için bence bu kadar başarılıyım.
Muaythai Türkiye Şampiyonası'nda finaldeki rakibim çok güçlüydü. Uluslararası çok başarısı olan bir kızdı. Üçüncü rountta ikimizin de kaderi belirlenmişti. O roundu kim alırsa Türkiye Şampiyonu olacaktı. Üç dakikaydı ama 10 dakika sürmüş gibi hissetmiştim. Bitmiyordu zaman, bayağı dövüştük. İkimiz de çok hırslıydık ve hakem araya girmeye çalışıyordu ama bizi durduramıyordu. Maç sona erdiği an "Çok şükür bitti" dedim. Antrenörüm çok mutlu görünüyordu. Onu görünce 'Bu maç benim' dedim. Zaten hakem elimi kaldırınca oturup ağladım. Aklıma sadece babam geldi.
Biz dokuz kardeşiz, sekiz kız ve bir erkek. Babam inşaat ustası, annem ev hanımı. Çok güzel bir ailede büyüdüm. Kadın dayanışması olan bir evde yaşıyorum. Aynı şekilde babam en büyük kahramanım. Dokuz tane çocuk okutuyor ve kızlarının okumasını gerçekten çok destekleyen biri. Bizim en büyük kahramanımız babamız.
Antrenman yaparken kimsenin beni görmesini istemiyorum. Onun için akşamları çalışıyorum çünkü kendimle baş başa kalmayı istiyorum. O an antrenmanı sadece kendim için yapıyorum. Dışarıdan 'Bu deli ne yapıyor?' diye bakanlar çok oluyor. Çünkü gölge boksunu kimse bilmiyor açıkçası. Boksör olduğumu bilir ama ne yaptığımı bilmezler. Dinlenmen lazım, uyuman lazım, yemek yemen lazım ama ben enerjimi atamıyorum. Çok yüksek enerjili bir insan olduğum için bahçede çalışıyorum. Enerjimi ancak o saatler içerisinde atabiliyorum.
Şöyle bir kapının ucunu göstersinler, o an birinciliği göreyim, her gün gitsem sıkılmam. Başarılısın artık, tek başına bir yola çıkmışsın, herkes senin arkanda duruyor. Muaythai'da herkesin benim ismimi duymasını istiyorum. Türkiye'nin en iyi muaythai sporcularından biri olmak istiyorum.
BAŞARI GELDİKÇE DESTEK DE ARTTI
Muaythai'ye başladığımda beni kimse desteklemiyordu. Bunun iki sebebi var. Birincisi bu branşı bilmiyorlardı, ikincisi de kız olmam... Bazen müsabakalarda gözüm çok morarıyordu, 'Sen bu sporu niye yapıyorsun, bu erkek sporu!' Ancak art arda şampiyonluklar gelince birden destek arttı. Kız çocuklarının da bu spora merakı arttı. Bu da beni ayrıca motive ediyor.
BENİM BABAM BİR KAHRAMAN
Babam çok mücadeleci bir insan. Ben hep onu örnek alıyorum. Bu devirde sekiz kız büyütmek, okutmak kolay mı? Bizi okutmak için çok mücadele etti. Ablalarım öğretmen, psikolog... Bazen diyorlar ki, 'Sekiz kardeş zorluk çekmiyor musunuz?' Bir de erkek var bu arada, sonuncu... (Gülüyor) Hayır zorluk söz konusu değil. Çünkü bizim ailemizde birlik beraberlik var. Spora başladığımda babam önce karşı çıkmıştı, çünkü derslerimin olumsuz etkilenir diye düşündü. Sonra ablam 'Karışmayın onun hayallerine' dedi, babam da bana tam destek verdi. O benim kahramanım.
HAYALİM TAYLAND'DA DÖVÜŞMEK
Muaythai sporunun anavatanı Tayland, ben de Dünya Şampiyonası'nda elde edeceğim başarı ve ödülle bu ülkeye gidip orada dövüşmek istiyorum. Onlar çocukları küçükten başlatıyor. Oradaki sistemi görmek istiyorum.