Bugün insanlık, yaşadığı problemleri rahat bir şekilde duyurabilme imkanına sahip. Kitle iletişim araçlarının cebimize kadar girmesi en büyük pay sahibi. Herhangi bir arama motoruna 'mezarlık' ifadesini yazdığınızda, çıkan sonuçların ekseriyetinin şikayet üzerine olduğunu fark ediyorsunuz. Bunların temelini güvenlik zaafiyetleri oluşturuyor. Bu şikayetlerin peşine düştüğümüzde, bu konuda fikir beyan edenlerin hiç de haksız olmadıklarını gördük. İlk olarak Yukarı Alibeyköy Mezarlığı'na gittik. Tam karşısında proje lisesi var. Memleketin en zeki gençlerinin eğitim gördüğü okullardan bir tanesi. Mezarlık etrafını defalarca turlamamıza rağmen bir güvenliğe denk gelmedik. Tinercilerin ya da gençlerimizi zehirlemek isteyen uyuşturucu tacirlerinin kolaylıkla mekan tutacağı bir alan. Öyle ki insanlar rahat bir şekilde mezar ziyaretleri bile gerçekleştiremez.
Tokmaktepe Mezarlığı'nda da durum pek farklı değil. Hemen yukarısında Halıcıoğlu metrobüs durağı mevcut. Mezarlık çevresini kullanan herkes için potansiyel tehlike arz eden bir yol. Zira mezarlık duvarlarının üzerlerinde, kimyasal madde kullanımı sonrası şuurunu kaybetmiş insanlar yatıyor. Mezarlık çevresinin izbeliği onlar için yurt olmuş.

Fakat aynı çevrede gündelik hayat olanca hızıyla akıyor. Metrobüsten inen insanlar, mezarlığın olduğu bölgeyi kullanmak zorunda. Bu denli yoğun sirkülasyonun olduğu bir noktada güvenlik zaafiyeti hemen göze çarpıyor. Kozlu Mezarlığı çevresinde de durum pek farklı değil. Evsizler mezarlığa yakın bölgelerdeki alt geçitleri mesken tutmuşlar. Ateş yakıyorlar. Bırakın akşam saatlerini, gündüz geçerken bile tereddüt edebilirsiniz. Kahraman polislerimiz ve kolluk kuvvetlerimiz, metropol kentin güvenliğiin sağlamak için mesai mefhumu gözetmeden fedakarca çalışıyor. Bunda hiç kimsenin şüphesi olamaz. Özellikle mezarlık çevrelerindeki güvenlik zafiyeti, kolluk kuvvetlerinden ziyade özel güvenliklerle sağlanabilir. Ve tabii ki mezarlık planlamalarının da daha düzgün bir şekilde yapılması şart. Şehrin göbek noktalarındaki gayri müslim mezarlıklarına da gittik. İlk gözümüze çarpan yüksek duvarlar ve tel örgülerdi. Bu sayede hiç kimse o mezarlıkların etrafını mesken tutamıyor. Tabi bunda özel güvenlik sayısının da etkisinin olduğunu düşünüyorum.

VATAN OLMANIN DELİLİ MEZARLIKLARDIR
Fatih Sultan Mehmet Üniversitesi Vakıf Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Dursun Ali Tökel, "Mezarlıklar Şehrin Nesi Olurlar?" başlıklı muazzam makalesinde, mezarlıkların bir toplum hayatında ne kadar önemli olduğunu çok çarpıcı bir şekilde anlatır:
"1944 yılında yapılan bir söyleşide Yahya Kemal'e nüfusumuzun kaç kişi olduğu sorulur. Resmi rakamlara göre o zamanki insan sayımız 18 milyonken, büyük şâir düşünmeden 'İki yüz milyon' der. Tabi hemen itiraz eder ve gerçek rakamı söylerler. O zaman Yahyâ Kemal'in bilgece cevabı gelir: "18 milyon Türk değiliz. Malazgirt'ten beri ölülerimizle birlikte belki 200 milyondan fazlayız. Biz ölülerle yaşıyoruz. Ölüler ölmemişlerdir. Hangi vatandaşımız Fatih kadar yaşar? Fatih gibi yaşamaktadır. Bu sözlere ne ile itiraz edilebilir? Ölülerini ve bir zamanlar yaşayanların bıraktığı izleri unutup yok edenler, kendileri ne ile hatırlanacaklardır? Fethetmenin alameti nedir, yaşadığın yerin fethedilmiş bir mekan olduğunun delili nedir? Yahya Kemal'e göre mezarlardır. Mezarları yok edilmiş yerler, Yahya Kemal'e göre vatan olmaktan çıkarılan, yahut da vatan olmaklığının delilleri yok edilen yerlerdir.

EN ISSIZ MEKANLARA İTİLDİLER
Mezarlarını ihmal edenler, vatanlarını ihmal edenlerdir, mezarlarına bakmayanlar, vatanlarına bakmayanlardır. Mezarlarımızın ve tabii ki mezarlıklarımızın ne kadar pejmürde bir halde olduğu gezenin, bakanın malumudur. Bilhassa burada söz edilmesi gereken eski mezarlardır. Geçmiş ve gelecek algılarımız gibi, modernleşme ile beraber hayatın dışına itilen mezarlıklar da insanlara hep korkutucu, ürkütücü gelmiştir. Artık mezarlıklar şehrin en uzak yerindedir, şehirden tecrid edilmişlerdir... Şehrin sakinlerini bir daha rahatsız (!) etmemek üzere ölümün yazgısında olan garipliği kendisine yol edinircesine en kuytuya, en ıssız mekânlara itilmişlerdir. Kabirler ziyaret yerleridir; uhrevî alemin giriş kapılarıdır; kabirler hırslarımızı frenleyen yerlerdir; kabirler bizi kibirden tevazua ve sakin olmaya çağırırlar... Sonunda gittiğimizde, birilerinin yanımıza gelmesini, bizi unutmamasını, etrafımızın esaslandırılmasını istiyorsak, mezarlıklara dikkat edelim."

BİNLERCE ŞİKAYET VAR
Arama motorlarına mezarlıklar yazdığınızda karşınıza binlerce şikayet çıkıyor. Ekseriyeti ise güvenlik odaklı. İşte onlardan bazıları: "Babamı 22 Aralık 2023 günü yeni Kayabaşı Mezarlığı'na defnettik. 2024 senesinde mezar taşını yaptırdık. Kısa bir süre sonra mezar taşının başındaki suluklar çalındı, güvenliğe bilgisini verdik. 'Fakat mezarlıkların içinde kamera olmadığı için kimin aldığını bulamayız' dediler. Biz de tekrardan suluk yaptırmak zorunda kaldık. Bu sene 29 Mart 2025 günü Ramazan Bayramı öncesi arife günü babamı ziyaret ettiğimizde yeni satın aldığımız çiçekleri diktik. Geçtiğimiz hafta sonu 13 Nisan 2025'te tekrar babamı ziyarete gittiğimizde bir baktık çiçekleri de çalınmış. İnsanı mezarda bile rahat bırakmıyorlar, hiçbir güvenlik önlemi yok, mezarlığın için de hiçbir yerde kamera yok. Babalarının çiftliği gibi beğendiklerini çalıp alıyorlar, mezarlıklara kamera konulmalıdır."

YÜREK YAKAN OLAYLAR GERÇEKLEŞTİ
"Şişli'deki Feriköy mezarlığında 6 yaşındaki Ş.E.H., aşağılık bir mahluk tarafından cinsel istismara uğramış ve orada öldürülmüştü."
TECAVÜZ GİRİŞİMİ OLMUŞTU
Yine Feriköy Mezarlığı'nda bir kadına tecavüz girişiminde bulunulmuştu. Kadının yardım isteyen canhıraş çığlıkları sonrası vatandaşlar yetişmişti. Çırılçıplak halde bulunan vatandaşa, akaryakıt istasyonundaki çalışanlar ve vatandaşlar yardım etmişti. Şüpheli şahıs polis tarafından yakalanmıştı.
MEZAR TAŞLARI PARAMPARÇA
"Hastane mezarlığında, babamın mezar taşı geçen sene kırılmıştı, tamir ettirdik. Bugün gittiğimde yine kırılmış, mermer paramparça. Burada güvenlik yok mu? Bu nasıl bir ilgisizlik? Kim, neden kırıyor anlamıyorum. Yanındakilerde hiçbir şey yok. Lütfen ilgilenilmesini istiyorum."