Sınıfta tebeşir tozu ve tahtanın sesi azaldı, dijital ekranlar çoğaldı. Öğrenciler öğrenme süreçlerini artık sadece okul duvarlarıyla sınırlamıyor, sosyal medya akışında, kısa videolarda ve oyun tabanlı platformlarda sürdürüyor.
Yarın Öğretmenler Günü... Değişimin ortasında kalan öğretmenler, bugünün öğrencilerine uyum sağlamak için iletişim, teknoloji, psikoloji ve içerik üretimi gibi yeni alanlarda da kendilerini geliştirmeye çalışıyor. Uzmanlara göre bu dönüşüm, yalnızca öğretmenlerin değil, tüm eğitim sisteminin sosyal yapısını etkiliyor. Öğretmenler ve eğitim sosyologlarıyla, 'eğitim-öğretim' sürecinin başka bir boyutunu ele aldık. Eğitimdeki dönüşümün şahitleri, gözlemlerini okuyucularımız için aktardı.
Eğitim sosyologlarına göre öğretmenlik, son 20 yılda toplumdaki en hızlı dönüşümü yaşayan mesleklerden biri. Geleneksel eğitim sürecinde otorite, bilgi ve disiplin üzerinden inşa edilen öğretmenlik kimliği, günümüzde yerini iletişim becerisi, dijital okuryazarlık, psikolojik dayanıklılık ve rehberlik kapasitesine bırakıyor. Öğrencilerin bilgiye ulaşma hızı arttıkça, öğretmenin bilgiyi vermekten çok, bilginin anlamlandırılmasına eşlik eden bir pozisyona geçtiği vurgulanıyor.
UZUN ANLATIMLARA SON
Z ve Alfa kuşağının hızlı tüketim kültürü, kısa dikkat süresi ve teknolojiyle kurduğu yoğun ilişki, öğretmenlerin sınıf içi iletişim stratejilerini de değiştiriyor. Eğitim psikologları, öğrencinin artık uzun anlatımlardan çok görsel ve etkileşim odaklı öğrenme modellerine yöneldiğini belirtiyor. Bu nedenle bazı öğretmenler ders süreçlerine kısa videolar, dijital araçlar, oyunlaştırma teknikleri ve mikro öğrenme yöntemleri ekliyor.
Uzmanlar, öğretmenlik mesleğinin geleceğini, pedagojik becerilerin yanında dijital okuryazarlık, medya bilgisi ve psikolojik destek yetkinliklerinin belirleyeceğini ifade ediyor. Öğretmenlik artık yalnızca ders programlarının değil, geleceğin sosyal yapısının en önemli unsurlarından biri olarak görülüyor. Dönüşen rolün, eğitim politikalarında yeni düzenlemelere ve öğretmen gelişim programlarına yansıtılmasının kaçınılmaz olduğu belirtiliyor. Eğitimdeki değişimin bir numaralı tanığı olan isimler, sürece dair deneyimlerini ve görüşlerini bizimle paylaştı.
ÖĞRENCİNİN DİJİTAL HAKİMİYETİNE SAYGI
Eğitimci Sosyolog Erol Erdoğan, eğitim camiasının neferlerinin 'dijital okur yazarlık' konusunda mutlaka donanım sahibi olması gerektiğini kaydederek, "Dijital çağın öğretmeni, bilgiye erişim piramidinin tersine dönmesi ve çocukların bazı alanlarda öğretmenlerinden daha bilgili olabilmesi nedeniyle, öğrencisinden öğrenmeye de açık olmalıdır. Bunu başarabilen öğretmen hem bilgisini zenginleştirir hem de öğrenciyle kurduğu etkileşimi derinleştirir. Böylece öğretmen–öğrenci ilişkisinde sevgi ve saygı artar; tüm bu süreç öğrenme ve eğitimin niteliğini belirgin biçimde güçlendirir" dedi.
KENDİNİ GELİŞTİRMEK ZORUNDA
Dijtalleşmenin sürekli bir gelişimi de beraberinde getirdiğini kaydeden Erdoğan, "Dijital çağın öğretmeni, doğru ve yanlış bilgiyi ayırt etme, araştırmanın yeni biçimlerini ve araçlarını kullanma konusunda da sürekli bir çaba içinde olmalıdır. Bu nedenle öğretmenin kendini sürekli geliştirmesi, hem kendi niteliğini hem de öğrencilerine sunduğu rehberliği güçlendirir. Dijital dönemde öğretmenler ve eğitim yöneticileri, öğrencilerin dijital ortamda karşılaştıkları içerik, davranış ve yönelimler konusunda etik ve ahlaki bir pusula işlevi görmelidir. Siber zorbalık, mahremiyet, dijital ayak izi gibi kavramların doğru anlaşılması için güvenilir bir rehber olmalıdır" ifadelerini kullandı.
GELENEKSEL KALIPLARIN DIŞINDA BİR EĞİTİM
İlahiyat meslek dersleri öğretmeni Hatice Sekmen, öğretmenin artık bilgide tek otorite kaynağı olmadığının altını çizerek, "Eskiden öğretmen, sınıfın tartışmasız bilgi kaynağıydı. Bugün ise bilgiye erişim saniyeler sürüyor ve bilgi, öğrencinin cebinde taşıdığı cihazda. Bu yüzden geleneksel öğretmenlik kalıpları artık bu çağın gerçeklerine yetmiyor. Biz öğretmenlerse çok iyi biliyoruz ki, teknolojiye hâkimiyet konusunda öğrenciler çoğu zaman bizden birkaç adım önde. Bu, gizlenecek ya da reddedilecek bir gerçek değil; aksine kabullenip üzerine düşünmemiz gereken bir durum" şeklinde konuştu.
EĞİTİMİN PARADİGMASI DEĞİŞİYOR
Sekmen, eğitimin paradigmasının kalıplarının yıkıldığı bir çağda öğretmende olması gereken vasıfları ise ücretli öğretmenlik deneyimlerinden yola çıkarak şu şekilde sıralıyor: "Bilgi aktarıcısı değil, yönlendirici olmalı. Teknolojiden çekinen değil, onu pedagojik olarak kullanabilen olmalı. Dijital okuryazar olmalı, ama dijitalin kölesi olmamalı. Psikolojik dayanıklılığı yüksek olmalı. Kısacası, öğretmenliğin eski dar kalıpları artık yetmiyor. Bugünün öğretmeni; iletişimci, gözlemci, teknolojiyle barışık, esnek ve öğrenmeyi öğrenmiş biri olmak zorunda" diye konuştu.
PANDEMİYLE BİRLİKTE DEĞİŞTİ
Feyza Sönmezocak Tekin de pandemi dönemiyle birlikte eğitim öğretim anlayışının küresel anlamda bir değişikliğe uğradığını kaydederek, "Dijital çağın sunduğu yeniliklere uyum sağlamak ve modern eğitim metodolojilerini takip etmek, günümüz öğretmenlerinin temel yetkinliklerinden biri hâline gelmiştir. Yakın geçmişte yaşadığımız pandemi süreci bunun en çarpıcı örneğidir. Bu dönemde eğitimi uzaktan yürütmek, teknolojiyi etkili kullanmak ve hızla değişen koşullara adapte olmak zorunda kaldık. Bu deneyim bize, eğitimin yalnızca sınıf ortamında, yüz yüze ve 'tebeşir tozu yutarak' gerçekleşmediğini gösterdi. Dijital çağda öğretmen olmak; çağın dinamiklerine ayak uydurmayı, teknolojik gelişmelere açık olmayı ve öğrenme süreçlerini yenilikçi bakış açılarıyla şekillendirmeyi gerektirir" dedi.