Kış tatili için rotasını klasik adreslerin dışına çevirmek isteyenler için Bulgaristan'ın Bansko kasabası son yıllarda öne çıkan seçeneklerden biri. Pirin Dağları'nın eteklerine kurulmuş bu küçük kasaba uygun fiyatlı kayak deneyimiyle ve de kendine has kış kültürüyle dikkat çekiyor. Bansko'yu diğer kayak noktalarından ayıran şey ise yalnızca pistleri değil; pistlerden indikten sonra başlayan sıcak, eğlenceli ve sosyal atmosferi. Özellikle Avrupa'da "après-ski" olarak bilinen kayak sonrası buluşma geleneği burada da oldukça yaygın. Yani Bansko, sadece kayak yapmaya değil, günün sonunda kalabalığın enerjisine karışmaya meraklı olanlar için de iyi bir alternatif.

İlk durak belli
Bansko'ya kışın gittiğinizde ilk durak belli: Kayak merkezinin bulunduğu bölge. Pirin Dağları'nın eteklerindeki bu alan, kasabanın tüm kış enerjisini topluyor. 75 km'den fazla piste, modern gondollara ve her seviyeye uygun parkurlara sahip olmasıyla bölge, Balkanlar'ın en gelişmiş kayak merkezlerinden biri sayılıyor. Gondola Lift çevresi hem hareketli hem de Bansko'nun kış ruhunu en iyi anlatan yer. Zirveye çıkan gondolların altından baktığınızda Pirin Dağları'nın manzarası zaten neden bu kadar tercih edildiğini gösteriyor.

Geçmişe dokunan yer
Kayak merkezinin hareketliliğinden sonra Bansko'nun bir de sakin yüzü var: Eski Şehir. Dar taş sokakları, ahşap detaylı eski evleri ve korunmuş mimarisiyle bu bölge, kasabanın gerçek kimliğini gösteriyor. Bansko'nun kış turizmiyle tanınan modern görüntüsünün altında aslında köklü bir kültürün yattığını burada anlıyorsunuz. Yüzyıllık evlerin arasında yürürken kasabanın geçmişine dokunan bir atmosfer var. Kalabalıktan uzak, daha yerel bir hava hakim. Kayak merkezindeki enerji burada yerini daha sakin, daha geleneksel bir ritme bırakıyor.

Tarihi simge
Bansko'nun taş sokaklarında yürürken karşınıza çıkan bir diğer durak, Holy Trinity Church. 19. yüzyılda inşa edilmiş bu kilise, kasabanın tarihini ve kültürel mirasını en canlı şekilde gösteriyor. İçindeki freskler, ikonalar ve ahşap işçiliği, Bulgar Ortodoks sanatının zarif örneklerini sunuyor. Kasabanın kültürel yüzünü görmek isteyen herkes için burası, mutlaka uğranması gereken bir yer.

Doğal cennet
Bansko'nun kış atmosferini anlamak için şehirden biraz uzaklaşıp Pirin Milli Parkına bakmak gerekiyor. UNESCO Dünya Mirası Listesi'ndeki bu alan, karla kaplı ormanlar, buz tutmuş göller ve keskin dağ siluetleriyle kasabanın doğal güzelliğini gözler önüne seriyor. Kışın sessizliği içinde yürüyüş yapmak, dağın kokusunu, karın sessizliğini ve yüksek rakımın sunduğu durgunluğu hissetmek mümkün. Pirin Milli Parkı, Bansko'nun sadece pistlerden ibaret olmadığını, çevresindeki coğrafyayla da nefes aldığını da bize gösteriyor.
Kültürel hazine
Neofit Rilski Müzesi... Bulgar eğitimci ve kilise lideri Neofit Rilski'nin doğduğu bu ev, 19. yüzyıldan kalma mimarisi ve korunan eşyalarıyla kasabanın tarihini yakından görmeye imkan tanıyor. Evin içindeki antika mobilyalar, el yazmaları ve dönemin eğitim araçları oldukça büyüleyici.
NE YENİR?
❙ Shopska Salatası: Bansko'ya dair dikkatimi çeken ilk şey, Bulgar mutfağının simgelerinden biri olan Shopska Salatası oldu.
Domates, salatalık, biber ve üzerine serpiştirilen beyaz peynir ile hazırlanan bu salata hem hafif hem de taze bir başlangıç sunuyor.
❙ Patatnik: Pirin Dağları'na özgü Patatnik, rendelenmiş patates, soğan, nane ve bazen peynirle yapılan geleneksel bir yemek. 19. yüzyıldan beri köylülerin kışın enerji almak için tercih ediliyor.
❙ Banitsa: Bansko'nun taş sokaklarında dolaşırken sıkça rastlayabileceğiniz Banitsa, yufka ve peynirle yapılan bir hamur işi. Osmanlı döneminden beri Balkanlarda kahvaltının vazgeçilmezi olmuş.
❙ Bob Chorba: Bansko'da kışın soğuğundan korunmanın en lezzetli yolu Bob Chorba, yani Bulgar fasulye çorbası. Domates, fasulye, sebze ve baharatlarla hazırlanan bu çorba hem doyurucu hem de helal.