Geçen hafta müthiş günler geçirdik Cannes'da... Ancak bir futbol maçında yaşanabilecek heyecanı, coşkuyu yaşadık Fenerbahçe Acıbadem Bayan Voleybol takımının Avrupa mücadelesinde. Hop oturup hop kalktık, FB marşları söyledik, iki gün boyunca tezahüratta sınır tanımadık. Her şey bitince de 'Vay be! Neydi bu, ne izledik biz böyle' dedik birbirimize... Haberleri görmeyeniniz, okumayanınız kalmamıştır artık: Fenerbahçe Acıbadem Bayan Voleybol Takımı Cannes'da yapılan Indesit Avrupa Şampiyonlar Ligi'nde ikinci oldu. Önce tadına doyulmaz bir mücadele sonrası ev sahibi Cannes'ı yendiler, ardından İtalyan Bergamo ile kıran kırana bir maç yaparak Avrupa ikincisi oldular. Bu sonuca rağmen 'Sarı Melekler' herkesin gözünde şampiyondu. Çünkü 2-0 geriye düştükleri maçı, bir mucize yaratarak 2-2'ye getirmek ve beş sayıyla voleybolun Avrupa'daki patronu İtalyanlar'a kafa tutmak taraftarı sonuna kadar tatmin etmişti zaten. Söylenecek tek şey vardı: Bu takım gerçekten müthişti! İşin başka güzelliği de Fenerli, Cimbomlu, Beşiktaşlı fark etmez, çok sayıda önemli ismin bu maç için Cannes'da olmasıydı. Bu işin mimarı da Fenerbahçe Acıbadem'in sponsoru, Acıbadem hastaneler zincirinin sahibi Mehmet Ali Aydınlar'dan başkası değildi. Sadece takıma para vererek 'işini yapmış' saymıyor kendisini, öyle adamlardan değil. İşin psikolojisini de düşünüyor. O yüzden de iki yüz kişiye yakın konuk götürdü Cannes'a. Kimler yoktu ki kiralanan özel uçakta; Futbol Federasyonu Başkanı Mahmut Özgener de dahil; iş adamları, spor yazarları, gazeteciler ve pek çok önemli isim. Bununla da yetinmedi Aydınlar; Cannes sokaklarındaki 150 billboard'u kiraladı. FB takımının fotoğrafları vardı günler boyunca sokaklarda. Yani Aydınlar işi kuralına uygun yaptı ve kazandı! Bütün bir hafta boyunca bütün gazeteler, dergiler, televizyonlar ve internet sitelerinde FB Acıbadem'in başarısı yazılıp çizildi. Millet voleybola dikkat kesildi resmen. Sadece Türkiye şampiyonluğuyla yetinmeyen, Avrupa çapında da büyük başarılar isteyen 'patron' adım adım bugünlere getirdi takımı. Sezon başında yaptığı transferlerle bu başarıyı bizzat hazırladı. Ağırbaşlı, işinin ehli, spor camiasına hakim, kafası son derece iyi çalışan bir yatırımcı demek yanlış olmaz onun için. Ve tam bir Fener aşığı! Şampiyonluk maçının yapıldığı gün, FB Başkanı Aziz Yıldırım'la birlikte bütün as kadrosu da Cannes'da 'kızların' yanındaydı. Üstelik, Kayserispor-Fenerbahçe maçına rağmen. Cihan Kamer-Ali Koç gibi bir grup yönetici, futbol maçını dizlerinin üzerindeki bilgisayardan takip etmeyi göze alıp, 'Sarı Melekler'in yanında olmayı tercih etmişti. Bu da takımın bu kızlara verdiği önemi, duydukları inancı açık seçik gösteriyordu. Sonuçta... 'Sarı Melekler' ağlayarak ve hiç hak etmeyerek Türkiye'ye dönse de, herkesin gözünde şampiyon sayılıyorlar. E bir fenerli olarak bana düşen de, onlarla konuşmaktı bu durumda. Cannes'daki müthiş maçların gazıyla, Eczacıbaşı'yla yaptıkları maça daldım. O kadar kolay oldu ki galibiyet (3-0) artık Türkiye liginin onları kesmeyeceğini anladım. Daha terleri soğumadan sahaya atlayıp yanlarında aldım soluğu ve teybi uzattım. Çok kısıtlı zamanları vardı ama yine de ilk röportajlarını SABAH Pazar'a verdiler...
- Fenerbahçe sevdanız ne zaman başladı?
- Fenerbahçelilik doğuştan oluyor biliyorsunuz. Herkes Fenerbahçeli doğuyor, ben de Fenerbahçeli doğdum. Kendimi bildim bileli Fenerbahçeliyim.
- Biraz voleybol öncesini konuşalım... Daha önceki dönemlerde Fenerbahçe yönetimindeydiniz, neden ayrıldınız?
- Evet Metin Aşık ve Ali Şen döneminde yönetimdeydim. Sonra yeteri kadar yöneticilik yaptığımı düşündüm ve bıraktım. Kulüp yöneticiliği çok zor bir iş, çok zaman gerektiren bir iş... Benim işlerim de çok yoğundu. Başka derneklerde, vakıflarda da sosyal sorumluluk projelerim var, futbol federasyonunda yönetim kurulu üyeliğim var. Kendi işlerime de zaman ayırmak istedim.
- Daha önceki dönemler bu kadar yoğun mu değildiniz yoksa yeni yönetimle anlaşamadığınız noktalar mı oldu?
- FB yönetim kurulundayken işlerimiz bu kadar büyük değildi, şimdi işler çok büyüdü. Ali Şen döneminde, sadece bir hastanemiz vardı, dolayısıyla Fenerbahçe'ye daha fazla zaman ayırıyordum. Ben yöneticilikten ayrıldıktan sonra Acıbadem'deki gerçek performansı, büyümeyi gerçekleştirdiğimizi de itiraf edebilirim size..
- Yani futbol, işlerinize engel mi oldu?
- (gülüyor) Benim sorumluluk duygularım fazla gelişmiştir. Yaptığım işi iyi yapmak isterim, hiçbir işin ucundan tutamam!
- Voleybol takımına sponsor olma fikri nereden çıktı peki?
- Birtakım yönetici arkadaşlarım bir bayan voleybol takımı kuralım fikriyle gelmişti bana. Ben de onlara, böyle bir şey yapacaksak bunu Fenerbahçe'de yapmamız gerektiğini söyledim. Hatta bu öneriyi getiren arkadaşımız Galatasaraylıdır, Galatasaray'ın kongre üyesidir. Şimdi o öneriyi getirdiklerine çok pişmanlar! (gülüyor)
- Her Türk erkeği futboldan anlar da, voleyboldan anlıyor muydunuz?
- Hayır hiç anlamazdım! Doğrusu voleybolu ben de sponsor olduktan sonra çözmeye başladım
- 2.5 yıl mı oldu sponsorluğunuz?
- 2.5 yıl oldu ama ilk yıl biz hiç karışmadık, sadece para verdik. İkinci yıl biraz ilgilendik ama takım yine kulübün yönetimindeydi. Bu sene Başkan'la konuştuk, sağolsun o da voleybolun yönetimini bize bıraktı.
- Takımın sahibi sizsiniz duygusuna kapılıyorum zaten!
- Benim diğer sponsorlardan şöyle bir farkım var; ben eski Fenerbahçe Yönetim Kurulu üyesiyim. Takımda uzun yıllar yöneticilik yaptım, faal bir kongre süreci yaşadım. Yani ben, Fenerbahçe camiasının içinden çıkmış birisiyim, dolayısıyla da diğerleri gibi değilim. Başkan da bunu bildiği için gönül rahatlığıyla yönetimi bize verdi. Onu mahcup etmediğimiz için mutluyuz.
- Bir takımı Avrupa ikinciliğine taşıyabilecek kadar iyi bir sponsorsunuz, o kadarını anladık elbette. Ama şunu merak ediyorum: Çok mu hırslı birisiniz?
- İşim ne olursa olsun, yaptım mı tam yaparım. Ben sağlık işine girdiğimde 'Türkiye'nin en iyi hastanesi olacağız' dedim, en iyi hastane zincirini oluşturduk. Mali müşavirlik yaptığım dönemde, 'İstanbul'un en iyi mali müşavirlerinden birisi olacağım' demiştim, o dönemde gerçekten başarılı oldum. Bunu söylemek ne kadar doğru bilmiyorum ama ben ikinci sınıf iş yapamıyorum. Yaparsam hakkını vererek yapıyorum ya da o işi yapmamayı tercih ediyorum.
- Sponsorlukta amacınız bir sponsorla takımın nerelere ulaşabileceğini göstermek mi, FB aşkına bir şeyler başarmak mı?
- Ben sponsorluğu sadece Fenerbahçe Acıbadem bayan voleybol takımında yapmıyorum; ben Türk milli futbol takımı, Türk milli voleybol takımı, Türk milli basketbol takımı, Fenerbahçe, Galatasaray, Beşiktaş, Trabzonspor, Kayserispor, Bursaspor gibi başka kulüplerin de sponsorluğunu yapıyorum. Dolayısıyla sporun içerisindeyim, ben spor ailesinin bir ferdiyim. Bu aslında spora olan bağlılığımdan, o camianın içerisinde olmamdan kaynaklanıyor.
- Aziz Yıldırım'la aranızda bir kıskançlık yaşanıyor mu takımı böyle sahiplenince?
- Başkan'la aramızda çok iyi bir ilişki var. Başarılı olup, kupaları Fenerbahçe Müzesi'ne götürdüğümüzü gördükçe Başkan da çok mutlu oluyor ve bizi destekliyor.
- Takımın size maliyeti nedir?
- Bu seneki takımın maliyeti, 5 milyon doların üzerinde.
- Spor yazarlarına göre bu para Güiza'nın bir yıllık transfer bedeline eşit. Ne dersiniz?
- Ama futbol farklı bir olay. Dünyadaki futbolcuların aldıkları transfer ücretleri çok yüksek. Guiza deseniz, Fenerbahçe'ye geldiği zaman İspanya gol kralıydı. Yani her branşı kendi içerisinde değerlendirmek lazım. Voleybolun transfer ücret politikasıyla futbolunki aynı değil. Dünyada da aynı değil.
- Tam da onu söylemeye çalışıyorum; sizin gibi insanların, işadamlarının, markaların çabasıyla bir gün voleybol da futbolun geldiği noktaya gelebilir mi?
- Rakamların bu kadar yükselmesi mümkün değil! Futbolda 20-30 milyon doları sadece televizyon gelirlerinden alıyorsunuz, 30-40 milyon dolar seyirci hasılatından alıyorsunuz, forma reklamından, saha içi reklamdan, Spor Toto'dan, İddia'dan, her yerden gelir var. Ama voleybolun geliri yok, sürekli veriyorsunuz.
- Niye yapıyorsunuz o zaman bu işi?
- Keyif alıyorum! (gülüyorum)
- Neden bir adam hiç getirisi yokken cebinden sürekli para çıkarmak ister?
- Cannes'da yaşadığımız mutluluğu gördünüz, burada bugün Türkiye'nin en ünlü voleybol takımına (Eczacıbaşı'nı kastediyor) karşı aldığımız neticeyi gördünüz. Parayı ne yapacaksınız, bunlara vereceksiniz. Bu da bir sosyal sorumluluk aslında, gençleri bu spora çekmek için, yönlendirmek için önemli bence.
EDA ERDEM (23 yaşında)

İstanbul doğumluyum ama ailem aslen Yugoslav göçmeni.

On yıldır voleybolcuyum. 8 yıl Beşiktaş'ta oynadım, iki senedir de FB Acıbadem'deyim.

Voleybolla ilgili ekstra bir tutkum yoktu. Bir gün okulda seçmeler yapılırken, "Denemek ister misin?" dediler, kabul ettim. Zevk almaya başlayınca, başarılar gelince de vazgeçemedim.

Bahçeşehir Üniversitesi'nde fotoğrafçılık ve video okuyorum ama okula gidemediğim için bursumu kestiler. Tekrar sınava gireceğim.

Boyum 1.87. Uzun boy, saha dışında dezavantaj yaratmıyor çünkü bulunduğumuz ortamlarda zaten insanlar hep uzun boylu! Çoğumuz erkek arkadaşımızı spor dünyasından buluyoruz. Ama bu mesele, boyu değil de gönlü ilgilendiren bir durum zaten. (gülüyor)

Ayak numaram 42. Bazı markalarda 40 numaradan yukarı ayakkabı bulmak zor oluyor, o zaman yabancı markalara yöneliyoruz.
EKATERINA GAMOVA (30)

20 yıldır voleybol oynuyorum. Teyzem voleybol antrenmanıydı, başka çarem yoktu. O yüzden voleybolcu oldum. (gülüyor)

Türkiye'de voleybola ilgi çok güzel, çok üst düzeyde. Özellikle Fenerbahçe seyircisi çok iyi.

Boyum 2.04. Sekiz yıldır evli olduğum için boyuma uygun birini bulmam gerekmiyor

Ayakkabı numaram 44.

Türkiye'deki en büyük aşkım keşkül!

Boş zaman pek yok, genellikle Yeşilyurt'ta antrenmandayım. Ama vaktim olursa İstanbul'u gezmeyi çok seviyorum, kitap okuyorum.

Maça çıkarken yaptığım uğurum var ama bunu anlatamam, bana özel bir şey o.

Bana Avatar diyor takım arkadaşlarım, biliyorum. Ama bir tek onlara izin verdim!
İPEK SOROĞLU (25)

Voleybola 12 yaşımda Galatasaray'da başladım. Acıbadem'e bu sene BJK'den transfer oldum.

Bahçeşehir Üniversitesi reklamcılık bölümünde okuyorum.

Boyum 1.92. Ayak numaram 43. Eskiden daha zordu kıyafet bulmak ama artık yurtdışından rahatça buluyoruz.

Beslenme programımızda yasak diye bir şey yok, her istediğimizi yiyebiliyoruz ama dikkat etmeye çalışıyoruz.

Hobilerim alışveriş, alışveriş, alışveriş!

Bence basında yer alamadığımız için, voleybola gereken ilgi gösterilmiyor. Ama bizim bu başarımızdan sonra ilgi artacaktır.

Hedefim Türkiye Kupası!
ÇİĞDEM RASNA (34 yaşında)

Voleybol aşkım 7 yaşında başladı. Çok aktif, hiperaktif bir çocuktum. O yüzden ailem spora yönlendirdi beni. 27 senedir spor yapıyorum.

Dört sezondur Fenerbahçe'deyim. Daha önce Yeşilyurt, Güneş Sigorta ve Vakıfbank'ta oynadım.

Kültür Koleji mezunuyum. ODTÜ, Ankara Üniversitesi ve Marmara Üniversitesi'nin beden eğitimi bölümlerine giriş yaptım, bitiremedim. Birinci ligde oynuyorsanız, bu tempoda maç yapan bir sporcuysanız maalesef okulu ve sporu bir arada yürütemiyorsunuz. Çaba sarfettim ama olmadı.

Boyum 1.84. Tabii ki kıyafet açısından çok zorlanıyoruz saha dışında. Paçalar/kollar kısa geliyor. Ya özel dikim ya uniseks giyiniyoruz. Bir de Türkiye'de ciddi bir ayakkabı krizi yaşıyoruz.

Ayak numaram 42.

8 yıldır evliyim, eşim de basketçi. Boyu 2.02.

Çok fazla vaktimiz olmuyor ama kitap okumayı, film izlemeyi, balık tutmayı çok severim.

Maça çıkmadan önce mutlaka dua okurum.

Mesleği bırakmadan Avrupa Kupası'nı kaldırmak istiyorum.
NAZ AYDEMİR (20)

1999'da bir voleybol antranmanına gidip, oyunculara hayran kalarak başladım mesleğe.

Bu yıl Eczacıbaşı Zentiva'dan geldim.

Bilgi Üniversitesi reklamcılık 3. sınıf öğrencisiyim.

Boyum 1.86.

Ayak numaram 44 spor, 42 normal ayakkabı. Saha dışında büyük ayakkabı bulmak imkansıza yakın! Amerika'dan, yurtdışından ya da özel üretim olarak bulabiliyoruz. Ama uzun boylu olmayı seviyorum, şikayetim yok.

Özel hayatımla ilgili sorulara cevap vermek istemiyorum. Adı üstünde "özel".

Hobilerim yazmak, kitap okumak, müzik dinlemek.

Hedefim İtalya'da oynamak..
SONGÜL DİKMEN (29)

İlkokuldan orta ikinci sınıfa kadar atletizm ile uğraştım. Orta 2'de beden eğitimi öğretmenim beni voleybola başlattı. Önce okul takımında, daha sonra kulüp takımlarında oynamaya başladım. Fenerbahçe'ye bu sene transfer oldum.

Başkent Üniversitesi Spor Bilimleri mezunuyum.

Boyum 1.73. Ayak numaram 39.

Bekarım. 9 Temmuz'da evleniyorum. Nişanlım eskiden basketbol oynuyordu.

Karbonhidrat, protein ağırlıklı besleniyorum.

Uluslararası platformda başarıların alınması ve medyada voleybolun sürekli yer alması ile büyük bir ilgi oluştu voleybola.
NİHAN GÜNEYLİGİL (28 yaşında)

İlkokul ikinci sınıfta, spor salonunun önünden geçerken içerden gelen top sesleri ilgimi çekti, denemek istedim. Derken bir baktım oynuyorum.

Bu Fenerbahçe'de ilk yılım. Daha önce V.G.S.T.T.'de oynuyordum.

İstanbul Üniversitesi B.E.S.Y.O. öğrencisiyim.

Boyum 1.70. Ayak numaram 37.

Evliyim, eşim voleybol antrenörü.

Hedefim üç kupa!
SEDA TOKATLIOĞLU (24 yaşında)

10 yaşında voleybola başladım. Hiç alakam yokken, tamamen boyumun uzun oluşundan dolayı dikkat çektim. Şans yani!

Ankaralıyım. İller Bankası'nda altı yıl oynadıktan sonra, altı yıl önce FB'ye geldim.

Gazi Üniversitesi, Beden Eğitimi Yüksek Okulu'nu kazandım ama devam edemedim.

Boyum 1.92. Sorun yok çünkü daha çok spor camiasından erkek arkadaşlarımız oluyor.

Ayak numaram 44. İstediğim ayakkabıyı alamıyorum. Sporcuysanız ayaklar çok önemli.

Alışveriş yaparak kafamı dağıtırım.

Maça sağ ayakla girmeye çalışıyorum, onun dışında özel bir uğurum yok!