Demet Akalın Acarkent'teki villasının bahçesinde, havuz kenarında güneşleniyor. Üzerinde bir tek gömlek. Bir Demet Akalın klibinde gibiyiz adeta. Yan tarafta aile eşrafından fertlerin de olduğu masada çay saati. Kısır, börek, kek... Demet Akalın'ın iki hali... Bu iki hal içinde sıkışmış ruh, söyleşide çıkıveriyor karşımıza ara ara. Bir tarafta 'Ekmek bulamıyorlarsa pasta yesinler,' sözünü söylediği rivayet edilen Marie Antoinette hesabı albümün kartonetinde pasta yiyen Demet Akalın fotoğrafı, bir tarafta
Aşktan Yana Şansım Yok'un da içinde olduğu 'mazlum' Demet. İbrahim Kutluay'ı bir başka Demet'e kaptırdıktan sonra başlayan intikam şarkıları, son albüm
Zirve'de de devam ediyor. Her şeye rağmen Çalıkuşu misali kahkahalar atıyor Demet Akalın. Lakin gelin görün ki, her daim gülen kadın olmak da ayrı bir dert. Kendisinden dinliyoruz...
- Yine intikam şarkıları sarmış albümünüzün dört yanını.
- O benimle bağdaşmış artık. Allah'ın bana vermiş olduğu bir şey. Ben artık o görevi memnuniyetle üstlendim. Sevgilisinden ayrılan ya da intikam almak isteyenlere şarkılar. Öyle şarkılar söylemeyi de seviyorum herhalde.
- Bu hal size İbrahim Kutluay ilişkinizden sonra gelmişti. Sonrasında da tutunca yapıştı kaldı herhalde.
- Evet.
Afedersin şarkısından sonra yapıştı demiştim ben de ama nedense bu albümde de ağırlık hep intikam şarkıları oldu.
-
Aşk acısı olan, yaralı kızlar mı dinliyor genelde sizi?
- Yok ya, erkekler daha çok seviyor. Geçmiş senelerde kızlar 'Siz yıkılmadıysanız biz de yıkılmayız,' gibi şeyler söylüyorlardı. Bana acıyıp kasetlerimi alan teyzeler bile oluyor. Çok seviyorlar ama çok acıyorlar.
- İyi bir şey mi insanların size acıması? Acınacak durumda olmak?
- İnsanların gözünde öyle bir şey olmuş. Onu yok etmek gibi bir çabam da yok. İnsanların kalbinde öyle yer ettiğim için.
- Bence İbrahim Kutluay döneminde acıdılar ama sonrasında durum biraz değişti gibi. 'Yeter artık,' diyen de vardır.
- Bizim halkımız zaten mazlumun yanında olduğu için... Oradan kalma bir şeydir ama ben mutluyum. Matematiksel olarak sürdürmüyorum bunu artık ama bana gelen şarkılar yaşadığım hayata paralel gidiyor.
- Bu albümde de öyle oldu. Eşiniz Önder Bekensir'le Evli Mutlu Çocuklu klibini çektiniz ve şimdi boşanmak üzeresiniz. Kartonette de çok teşekkür ediyorsunuz kendisine. Belki değiştirirsiniz kartoneti.
- Ne dövmemi sildirmeyi düşünüyorum, ne de klibi geri çekmeyi. Benim için geçmişte yaşanan, hiçbir pişmanlığı olmayan güzel bir birliktelikti. İşin içine iş girince yürütemedik.
- İşleri güçleri ayrı tutsaydınız siz de keşke.
- Sürekli 24 saat yanınızda bir insan var. Her şey güzel, şahane gibi geliyor o zaman. Daha profesyonel davranmak gerekiyordu belki ama ben davranmadım.
BİR DÖNEM GÖRGÜSÜZLÜK YAPTIM
- 'Herkes beni sevsin isterim,' diyorsunuz sürekli. Bu sevilmeme korkusu nereden geliyor sizce?
- Psikologa gitmediğim için bilmiyorum ama babasız büyüdüm. Annem yetiştirdi beni. Üniversiteler bitirmedim, yurtdışında okumadım ama özünde normal bir Türk kızı olarak yaşayıp popstar oldum. Güzel paralar kazanıyorum ama önümdeki insanları çiğneyip üstlerine basarak kurmadım bu hayatı. Tökezlediğim zamanlar da oluyor ama hiç olmazsa kalkmayı becerebiliyorum. Sıkıntılarımı kendimi dışarı atarak, arkadaşlarımla paylaşarak yenebiliyorum. İçimi dökebiliyorum. Bazen de odama çekilir, kimseyle konuşmam, kendi kendime sorunlarımı çözerim. 'Bu işlerden de hayır gelecek,' derim. Allah'ın sevgili kulu olduğuma inanılmaz inanıyorum. O yüzden kendimi çok sıkmıyorum. Çok sıkınca, kapanınca, başka şeyler aramaya başlıyor insan.
- Nasıl şeyler?
- Ne bileyim, aileyi reddetmekten kumara kadar. İnsanlar öyle şeyler yaşıyor ki. Şöhret olmak, para kazanmak normal insanları şaşırtabilecek şeyler. Oradan çok temiz aklı başında çıkmak da biraz şans. Ya da Allah'a inancınız çok fazla olmalı ki "Burada da beni korudu," deyip çıkıyorsunuz. O kadar insanla uğraşmak, kendinizi ifade etmeye çalışmak zor. Öte taraftan binlerce insan şarkılarınızla kendinden geçiyor. Evinize döndüğünüzde de normal bir hayatı devam ettirmeye çalışıyorsunuz. Gerçekten deli işi yapıyorsunuz. Bu durumda kendi psikologum kendimim yine. Çok görmüş geçirmiş, köklü, soylu bir ailemiz var diye çıkan tiplerden değilim ama Allah'tan 'Biz demiştik,' deyip utandırmıyorlar beni.
- Üniversiteye gitmemiş olmak, köklü soylu bir aileden gelmemiş olmak dert oluyor mu?
- İllaki. Çünkü çoğu erkek arkadaşım da, karşılaştığım pek çok insanın da söyledikleri; 'Ben yurtdışında okudum, sen oraları biliyor musun?' Evet, ben küçük bir yerden geldim, bir asker kızı olarak yetiştirildim. Bu dünyanın sonu değil. Nice Recep İvedikler gördüm yurtdışında yaşamış, oralarda okumuş. Benim için o yüzden üniversiteler değil, adam olması önemli insanın.
- Bu farklılık komplekslere sebep olmuş mudur sizde?
- Bir dönem görgüsüzlükler yaptım. Birinin parmağında o yüzük vardı, o da alınsın, bu da alınsın gibi. O şımarıklıkları yapıyorsun ama geçiyor Allah'tan. Onları yapıyorsun da bir yere oturtuyorsun kendini. Yoksa ne olur bilmiyorum.
'YURTDIŞINDA YAŞADIM BEN!' YAŞADIN DA NE OLDU?
- Bir nevi kimlik ediniyorsunuz yani.
- Aynen. Senelerce kullandığım arabamdan da memnundum mesela ama mevki sahibi o arabalara biner, oralarda oturur gibi bir kuralı da var işin. Yoksa ben metroya da binerim.
- Erkek arkadaşlarınızla, sevgilinizle de yaşadınız mı bu farklı olma halinin sıkıntılarını?
- Evet. 'Yurt dışında yaşadım ben,' falan... Tamam yaşadın da ne oldu? Ailen yoktu yanında, yalnızdın. Yoktu, yoktu, yoktu... Hep yalnız yaşamışsın. Artık kendine nasıl bir sevgisizlikle bağlandıysan... Burada benimle büyük aşk yaşayınca da şaşırıyor adam. 'Bende ne buldu ki. Sonuçta popstar, binlerce seveni var, beni seçti,' diyor. Adamların dengesini bozuyorum. Bazen cin çarpmış derler ya, ben sevgimle çarpıyorum adamları.
FAZLA SEVGİDEN ÖLEYİM İSTERİM
- Bütün bu olanlardan sonra 'Bir tatile gideyim dinleneyim,' de demiyorsunuz. Hâlâ çalışıyorsunuz.
- Aman aman öyle kafa bomboş olunca daha çok kurarım yani 'Niye böyle oldu,' diye. Kıştan yazımı, yazdan kışımı kapattıkları için zaten.
- Patlamasın sonra bütün düşünmek istemedikleriniz içinizde?
- İllaki patlayacak. Bu kadar içine at, deliliğe vurup geçir, geçir... Biliyorum bir yerde patlayacağım ama inşallah küçük ve az şiddetli patlar. Normal değil çünkü yaşadığım. Kadına bak hâlâ gülebiliyor dedirtmek için çaba da harcıyor insan.
- Bir önceki eşiniz için 'Bana iki tokat atsaydı ayrılmazdım,' demiştiniz. Açsak bunu biraz...
- O ilk evliliğimde gerçekten gereksiz kıskançlıktan dolayı kavga çıktı. 'Boşanalım,' dedim, 'Tamam,' dedi. Çok çabuk beni bırakmasına bozuldum. Tokat değil, 'Saçmalama,' deyip dürtseydi devam edilebilirdi. O manada söylemiştim tokadı.
- Siz naz yapıyorsunuz, onlar da ciddiye mi alıyorlar yani. Nazı mı kaldıramıyorlar?
- Belki dozunu kaçırmışım nazın, ama ben öyleyim. Biraz üstüme düşülsün isterim. Fazla sevgiden öleyim isterim. Uykuda bile sevileyim isterim.