Laparoskopik cerrahi hakkında bilgilendirmede bulunan Üroloji Uzmanı Dr. Öğr. Üyesi Abdullah Açıkgöz, "Ameliyat sonrası konfor üst seviyededir. Bu nedenle hastalarımız cerrahi sonrasında daha erken dönemde ayağa kalkabilmekte, iyileşmeleri daha çabuk olmakta ve günlük aktivitelerine daha erken dönebilmektedirler" dedi.
Laparoskopik ameliyat; açık cerrahide yapılan büyük kesiler yerine, küçük delikler açılarak bir kamera ve cerrahi aletlerin vücut içerisine ilerletilmesi sayesinde vücut boşluklarındaki organlara ulaşmayı hedefleyen cerrahi bir yöntem olarak tanımlanıyor. Laparoskopik ameliyat sırasında vücut içerisinde kamera sistemi kullanıldığını söyleyen VM Medical Park Samsun Hastanesi Üroloji Kliniği’nden Dr. Öğr. Üyesi Abdullah Açıkgöz, "Kamera ciltte yaklaşık 1-2 cm bir delik açılarak vücut boşluğuna gönderilir. Ayrıca yine 1-2 cm delik açılarak laparoskopik cerrahide kullanılan bir takım çalışma aletleri de vücut içerisine sokulur. Görüntü sağlayabilmek için karın içerisi karbondioksit gazı ile şişirilir. Genellikle ameliyatta bir kamerayı kullanan, bir de işlemi gerçekleştiren cerrah olmak üzere iki hekim çalışır, bazen üçüncü bir cerrah da ameliyata girerek organları göstermede yardımcı olabilir. Laparoskopide cerrahın ekranda gördüğü görüntü tüm ekip, hemşireler ve ameliyatı seyretmekte olanlardan tarafından da birebir aynı şekilde görülebilmektedir“ diye konuştu.
İz bırakmayan bir yöntem
Dr. Öğr. Üyesi Abdullah Açıkgöz, laparoskopik ameliyatın avantajlarını şöyle anlattı:
"Gelişmiş kamera sistemleri sayesinde hastanın organlarının normale göre 10-15 kat daha büyük görünüyor olması ve üç boyutlu görüntü elde eden kameralarla hastanın sanki içindeymiş gibi cerrahi yapabilme olanağı nedeniyle kanamaya yol açabilecek damarlar daha detaylı görülebiliyor. Cerrahi yapılan organın, komşu doku ve organların korunması gereken bölgeler kolaylıkla ayırt edilebiliyor. Bu da komplikasyon oranlarını büyük oranda düşürürken ameliyat başarısını da artırıyor. Laparoskopinin belki de en büyük avantajlarından biri, kozmetik görüntü olarak mükemmel sonuçların elde edilebilmesidir. Geleneksel cerrahide hastaların maruz kaldıkları yara izleri çoğu zaman 20-30 cm arasında büyük izler olurken, laparoskopik cerrahi ile izi hiç belli olmayan delikler oluşuyor. Büyük kesilerin olmaması nedeniyle laparoskopik ameliyatların sonrasında ağrı ve ağrı kesici ilaç gereksinimleri de belirgin oranda düşmektedir. Tabi ağrının az olması da ameliyat sonrası konforun üst seviyede olması demektir. Bu nedenle hastalarımız cerrahi sonrasında daha erken dönemde ayağa kalkabilmekte, iyileşmeleri daha çabuk olmakta ve günlük aktivitelerine daha erken dönebilmektedirler. Biz cerrahlar açısından önemli bir avantajı da aynı cerrahi görüntüyü tüm ekibin görmesidir. Bu durum cerrahinin daha rahat yapılabilmesini ve iyi cerrahlar yetiştirmede önemli kazanımlar elde edilmesine olanak sağlamaktadır."
Üriner sistemin tüm hastalıklarında uygulanabiliyor
Laparoskopik cerrahiyi üriner sistem hemen hemen tüm organlarının hastalıklarında uygulanabildiğini söyleyen Dr. Öğr. Üyesi Abdullah Açıkgöz, "Böbrek kanseri, küçük, fonksiyon görmeyen böbreklerin çıkartılması, böbrek taşlarının böbrek kistlerinin tedavisi, böbrek çıkım darlığı olarak tanımladığımız üreteropelvik bileşke darlığının düzeltilmesi, böbreküstü bezi kanserlerinin ve hastalıklarının tedavisi, ürolojik kanserlerin neden olduğu lenf bezi metastazları ve bu lenf dokularının çıkarılması ve mesane kanserinin tedavisinde laparoskopik cerrahi yöntemleri kullanılır. Ayrıca prostat kanseri erkeklerde en sık görülen kanserler arasında yer almaktadır. Artık prostat kanseri de erken evrede tanımlanabiliyor ve laparoskopik yöntemle prostat ve aynı esnada çevre lenf dokuları da çıkartılabiliyor“ şeklinde konuştu.
